Connect with us

Gündem

Allah ile İnsan İletişimini Yeniden Düşünmek

Dr. Mehmet Akif CEYHAN
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi

Allah ile insan iletişiminin mahiyeti

Yüce Allah’ın, âlemde yarattığı her bir canlı ile iletişim içerisinde olması, onun tekvin ve kelam sıfatlarının bir gereğidir. Bu iletişim sadece insanoğlu ile sınırlı değildir. Rabbimizin âlemde yarattığı her bir canlı ile aktif olarak kıyamete kadar var olacak bir iletişim içerisinde bulunması, sünnetullah gereği onun bu âlem için koymuş olduğu yasa ve kuralların bir tezahürüdür. Doğanın ve doğadaki canlıların bir süreklilik içerisinde hayatlarını sürdürmesi, canlıların doğması, yaşam sürmesi, ölmesi, tabiatın bir düzen içerisinde mevsimlere ayrılması, kış aylarında tabiatın canlılığını yitirmesi, bahar ve yaz dönemlerinde tekrar canlanarak yeşermeleri, Yüce Allah’ın canlılar ile irtibatının devamlılığını göstermektedir. Bu süreç âlemin yaratılması ile başlayan ve kıyamete kadar bir düzen içerisinde sürecek olan iletişimdir. 

Allah’ın iletişim içerisinde olduğu en özel varlık ise insandır. İlk insanın yaratıldığı andan itibaren, insanın Rabbi ile irtibatı hiç kesilmemiştir. Yüce Allah’ın, yeryüzünde çamurdan/topraktan bir halife yaratacağını içerisinde şeytanın da bulunduğu melekler topluluğuna bildirmesi, şeytan hariç meleklerin tamamının topraktan yaratılan Hz. Âdem’e secde etmeleri ve şeytanın kibir göstererek secde etmemesi (Hicr, 15/28-33.) ve daha sonrasında Yüce Allah’ın yarattığı ilk insan Hz. Âdem’e isimleri öğretmesi (Bakara, 2/31.) ile başlayan insanoğlu ile iletişim serüveni, tarihin belirli dönemlerinde seçilen elçiler vasıtasıyla devam etmiştir. Vahiy olarak adlandırılan bu iletişimi sadece seçilen elçilerle iletişim olarak sınırlamak, vahyi tam olarak anlamamaktır. Zira Allah’ın insanlar içerisinden seçmiş olduğu bir elçiye bildirdiği vahiy, o elçi vasıtasıyla insanlığa bildirilen mesajları içermektedir. İnsanın Allah’a karşı sorumluluğu ise mesaja muhatap kılınması ile başlamaktadır.

Yüce Allah’ın insanoğlu ile bu irtibatı, insanoğluna dünya hayatına gönderilmesinin gayesini bildirmesi ile yaratıcının kulu tarafından tanınması ve bilinmesini sağlaması bakımından önemlidir. Bu sebeple Yüce Rabbimiz, ilk insan Hz. Âdem’den son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.s.) kadar farklı farklı kavimlerden seçmiş olduğu elçilere bazı mesajlar iletmiştir. Kur’an’ın vahiy olarak adlandırdığı bu iletişimde Allah, yeryüzünde bozgunculuk yapan, Allah’ı unutan, dünyanın zevkusefasına kapılan ve fıtratından uzaklaşan insanlığa tekrar fıtratını hatırlatmak, dünya ve ahiretini mamur etmesini sağlamak, insanların kendi aralarındaki iletişimlerini ve düzenlerini tamir etmek amacıyla zaman zaman mesajlarını iletmiştir. 

Allah’ın murat ettiği mesajlarını peygamberlerine bildirmesi demek olan vahiy, Allah ile peygamberleri arasında mahiyetini ancak Allah’ın ve kısmen de peygamberlerin bilebileceği bir iletişim vasıtası olarak açıklanmaktadır. Çünkü vahiy hadisesi, varlıksal olarak farklılıkları bulunan iki taraf arasında cereyan eden bir olaydır. Allah’ın varlıksal yapısı (ulûhiyet) ile insanın varlıksal boyutunun (beşeriyet) farklı olması, vahiy gibi gizli ve hızlı bir bildirimi gerekli kılmakta, gizli bir bildirim olması sebebiyle de üçüncü şahısların bu iletişimi anlamaları zorlaşmaktadır. 

Allah’ın insan ile iletişimi olarak vahyi anlamak ve vahyin içeriği ile ilgili bilgi sahibi olmak, vahyi gönderen ve vahyi alan tarafların yani Allah ile insan ilişkisinin mahiyetini doğru anlamakla mümkündür. Allah ile insanın iletişimi, mahiyetleri gereği iki insanın karşılıklı birbiri ile konuşması türünden bir iletişim olamaz. Çünkü karşılıklı konuşma şeklinde bir iletişim ancak aynı türden varlıklar için söz konusudur. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de de açıkça belirtilmiştir. İlgili ayette Yüce Allah, “Herhangi bir beşer ile Allah’ın konuşması ancak vahiy ile yahut perde arkasından ya da bir elçi gönderip, izni ile dilediğini vahyetmesi şeklinde olabilir. Muhakkak ki O çok yücedir, engin hikmet sahibidir.” buyurmaktadır. (Şura, 42/51.)

Bu ayete göre Allah’ın insan ile üç şekilde iletişim kurduğu anlaşılmaktadır. Birincisi doğrudan doğruya vahyetmek suretiyle Allah, insan ile iletişim kurmaktadır. Doğrudan vahyi, Allah’ın elçinin kalbine dilediği mesajı doğrudan ilkâ etmesi suretiyle yerleştirdiğini söyleyen âlimlerle birlikte, bu tür vahyi fıtratın tasarlanması ve düzenlenmesi, yani her varlığın varoluş amacına uygun yaratılması anlamında tekvin sıfatı çerçevesinde yorumlayan âlimler de bulunmaktadır. Zira yaratmak için Yüce Allah’ın “Ol!” demesi yeterlidir. Varlığın var olabilmesi için Yüce Allah’ın “Ol!” demesi de bir konuşmadır, iletişimdir. (Yasin, 36/82.) İster elçinin kalbine ilkâ suretiyle olsun, isterse fıtratın düzenlenmesi, yaratma anlamında olsun her iki durumda da Allah, yaratmış olduğu insan ile iletişim içerisinde bulunmaktadır. Ayrıca doğrudan vahiy ile Yüce Allah’ın insan dışında arıya (Nahl, 16/68.), yere ve göğe (Fussilet, 41/12.) vahyetmesi de Kur’an’da Allah’ın diğer varlıklarla iletişimine örnek olarak verilmektedir. 

Allah’ın insan ile kurduğu iletişime verdiği diğer bir örnek ise perde arkasından konuşmak suretiyle insan ile irtibata geçtiğini bildirmesidir. Bu iletişim türüne örnek olarak Allah’ın Hz. Musa ile konuşması verilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de “Musa, tayin ettiğimiz vakitte gelip Rabbi onunla konuşunca, Musa: ‘Rabbim! Bana kendini göster, sana bakayım.’ dedi. Allah: ‘Sen beni göremezsin ama dağa bak, eğer o yerinde kalırsa sen de beni göreceksin.’ buyurdu. Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir etti ve Musa da baygın düştü; ayılınca: ‘Ya Rabbi, münezzehsin, sana tövbe ettim, ben inananların ilkiyim.’ dedi.” (Araf, 7/143.) ayeti bu tür iletişime örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca “Musa ateşin yanına gelince: ‘Ey Musa!’ diye seslenildi: ‘Ben şüphesiz senin Rabbinim; ayağındakileri çıkar; çünkü sen, kutsal bir vadi olan Tuva’dasın.’” (Taha, 20/11-12.) ayeti ve “‘Ey Musa! Sağ elindeki nedir?’ Musa: ‘O benim değneğimdir, ona dayanırım, onunla davarıma yaprak silkerim, ondan daha birçok işlerde faydalanırım.’ dedi.” (Taha, 20/17-18.) ayeti, perde arkasından konuşmak suretiyle Allah’ın Hz. Musa ile iletişime geçtiğine örnek olarak verilmektedir. Söz konusu ayetlerde, Hz. Musa’ya dağın arkasından bir ses işittirilmek sureti ile Allah’ın mesaj bildirdiği anlatılmaktadır. Bu tür iletişimde Hz. Musa’ya bildirilen bu vahiyler, perde arkasından iletişim türünde bir istisna olarak kabul edilmektedir. Bu iletişimde Allah’tan gelen mesaj direkt kalbe doğmamış, kulaktaki işitme gücüne söylenmiştir.

Allah ile insan iletişiminde son yol ise Yüce Allah’ın insana bir melek göndererek dilediği mesajı ona bildirmesi suretiyle iletişime geçmesidir. Kur’an-ı Kerim’in Allah ile insan iletişiminde en fazla üzerinde durduğu yöntem ise budur. Bu yöntem, varlıksal düzlem farkı bulunan Allah ile insanın iletişiminde bu farklılığı asgari seviyeye indirecek bir elçi/melek aracılığıyla iletişimin gerçekleşmesidir. Kur’an-ı Kerim bu elçiyi Cibril (a.s.) olarak bize tanıtmaktadır. İletişimin sağlıklı gerçekleştirilebilmesi için varlıksal düzlem farkının ortadan kaldırılmasında melek Cibril önemli rol oynamaktadır. Allah, iletişime geçmek amacıyla kadim kelamını, irade ettiği anda Arapça bir lafız ile Levh-i Mahfuz’da yaratmış, Cibril (a.s.) bu levhadaki mesajları alıp Hz. Peygamber’e getirmiştir. Böylelikle Allah ile peygamber arasındaki iletişim, melek Cibril’in aracılığı ile gerçekleşmiştir. Hz. Peygamber de Cibril’den aldığı mesajları diğer insanlara iletmiştir. Allah’ın peygamberleriyle gerçekleştirdiği bu iletişim, verilen mesajların insanlığa ulaşmasıyla birlikte insanoğlu ile iletişimine dönüşmektedir. Bu yönlü bir iletişim ise Hz. Âdem ile başlamış ve Hz. Muhammed’e (s.a.s.) kadar sürdürülmüştür. Hz. Muhammed’e inzal edilen Kur’an vahyinin insanlığa ulaşması ve günümüze kadar korunarak gelmiş olması, Allah’ın kıyamete kadarki süreçte her bir insan ile iletişime Kur’an vahyi ile geçmeye devam edeceğini bize göstermektedir.

Allah ile insan iletişimini yeniden düşünmek

Allah’ın insan ile iletişime geçmesi, yaratmış olduğu insana verdiği değeri göstermesi açısından önem arz etmektedir. Zaten Rabbimiz de bizleri kendi hâlimize ve başıboş bırakmayacağını bildirmektedir. (Kıyame, 75/36.)

Kıyamete kadar sürecek dünya hayatında yaşayan her bir insanın, Kur’an ile buluştuğunda Allah ile iletişime geçtiğini hatırlaması gerekmektedir. Allah, insanoğluna dünya hayatında yapması gereken şeyleri de uzak durması gereken hususları da vahiy ile bildirmiştir. İnsanın Kur’an’ı her okuyuşu Allah’ın ona hitabını hatırlatacak, sanki vahiy kendisine nazil oluyormuşçasına bir heyecana kapılmasını sağlayacaktır. Kur’an’ın, Hz. Peygamber’in en önemli mucizesi olması da bundan dolayıdır. İnsanın Kur’an okurken sanki bugün nazil olan bir vahye muhatap olduğunu hissetmesi, Allah ile iletişimde olduğu gerçeğini gün yüzüne çıkaracaktır. 

Kur’an ile buluşan, vahye muhatap olan, Allah’ın kendisi ile iletişime geçtiğini idrak eden insan ise bu muhataplığın bir gereği olarak Allah ile iletişime geçmeye gayret edecektir. Allah ile insan iletişimini tek yönlü olarak değerlendirmemek gerekir. Zira Allah’ın insan ile iletişime geçmesini “vahiy” olarak adlandırırken, insanın Allah ile iletişimini ise “dua” ve “ibadet” olarak da adlandırabiliriz.

Allah’ın kendisiyle vahiy ve yaratma ile iletişime geçtiğini idrak eden insan, buna karşılık Yaradan’a dua ederek, O’nu zikrederek ve O’na ibadet ederek onunla iletişime geçmektedir. Esasında insanın onunla iletişime geçmesini Kur’an-ı Kerim’de yine Yüce Allah istemektedir: “Rabbiniz şöyle dedi: ‘Bana dua edin, duanıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir.’” (Mümin, 40/60.) ayeti ile “Ey iman edenler! Rükû edin; secdeye kapanın; Rabbinize ibadet edin; hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac, 22/77.) ayetleri, insanın Rabbine yönelerek isteklerini, yakarışlarını, kulluk, ibadet ve taatlarını arz etmesi gerektiğini bildirmektedir.

İnsanın darlıkta ve bollukta Rabbi ile iletişime geçmesi, O’na karşı görevlerini yerine getirmesi demek olan dua ve ibadetler, Allah’ın insan ile iletişimi olan vahyini kabul ettiğinin, O’na boyun eğdiğinin, fıtratına uygun yaşamaya söz verdiğinin bir göstergesidir. Aynı zamanda Allah’ın iletişime geçerek insanı muhatap almasına bir teşekkürüdür. Müslümanlar olarak bizler, Allah’ın bizleri muhatap almasından dolayı dua ve niyazlarımızla, ibadet ve taatlarımızla O’na teşekkür etmeli ve böylece Allah ile aramızda kurduğumuz iletişimi/irtibatı hayat boyu devam ettirmeliyiz. Allah’ın yaratma anlamında her an bir iş üzerinde olması (Rahman, 55/29.), her an yaratmaya devam etmesi ve tüm insanlığın son ilahi vahye her an muhatap olması; buna mukabil insanoğlunun Rabbine yönelerek dua ve niyazda bulunması ve ibadetlerini yerine getirmesi, Allah ile insanın kıyamete kadar sürecek olan iletişiminin bir göstergesi olarak değerlendirilmelidir.
 

Kaynak: Diyanet Haber

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Ferhat Ayhan; Ticarette En Doğru Yatırım, İtibardır

Babası Ali Ayhan’ın kurduğu temeller üzerine, kardeşleriyle birlikte şirketin başında duran Ferhat Ayhan; Ayhanlar Global’i güven, temsil ve ilkelerle büyütüyor.

Aileden Gelen Değerlerle Büyüyen Bir Başarı: Ferhat Ayhan ve Ayhanlar Global

İstanbul merkezli Ayhanlar Global, mutfak gereçleri ve züccaciye sektöründe Türkiye’nin dört bir yanına ve yurt dışına ürün ulaştıran, güvenin yanı sıra stratejik fiyat politikaları ve güçlü tedarik sistemiyle dikkat çeken bir toptan satış firması. Şirketin CEO’su Ferhat Ayhan, “Ticarette sadece doğru olmak yetmez, aynı zamanda dengeli olmak gerekir” diyerek, aileden gelen değerlerle şekillenen bu yapının arkasındaki vizyonu anlatıyor.

Ticaretin dili her dönemde değişir; yöntemler evrilir, araçlar dönüşür. Ancak bazı değerler vardır ki zamana karşı eskimez. Ayhanlar Global, işte bu değerler üzerine kurulu bir yapının adıdır.

İstanbul İstoç’ta faaliyet gösteren firma, mutfak gereçleri, züccaciye ürünleri ve plastik ev gereçleri başta olmak üzere geniş bir ürün yelpazesini hem yurt içi hem yurt dışı müşterileriyle buluşturmaktadır. Türkiye’nin tüm bölgelerine toptan ürün ulaştıran şirket, aynı zamanda Orta Doğu, Avrupa ve Afrika pazarlarında da aktif bir tedarikçi olarak yer almaktadır.

Fakat bu hikâyede yalnızca ticaret değil, bir aile geleneği, bir vizyon ve bir duruş var.

“Babamızın Kurduğu Değeri, Kardeşler Olarak Geleceğe Taşıyoruz”

Ayhanlar Global’in temelini atan isim, bugün şirketin CEO’su olan Ferhat Ayhan’ın babası Ali Ayhan. Şirketin şu anki yönetimi, Ferhat Ayhan ve kardeşlerinin omuzlarında yükseliyor.

“Babamız ticareti sadece alım-satım değil, bir ahlak meselesi olarak gördü. Biz de onun açtığı yolda yürürken aynı değerlere sadık kalmaya çalışıyoruz. Kurumsallıkla aile sıcaklığını harmanlayan bir yapıyız.”

Ferhat Ayhan, ticaret anlayışlarının temelinde aileden gelen sözlü mirasın önemli bir etkisi olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:

“Dedemden ve babamdan öğrendiğim bir şey var: Ticarette dürüstlük, senetten kıymetlidir. İşin büyüklüğü, vicdanın küçülmesine sebep olmamalı. O yüzden her ticari kararda aynaya bakabileceğimiz bir duruş sergilemeye gayret ediyoruz.”

Sadece Güven Değil, Stratejik Ticaret ve Fiyat Dengelemesi

Ayhanlar Global, iş dünyasında sadece güvenle değil; aynı zamanda akılcı fiyat politikaları, sektörel ihtiyaçlara uygun ürün yönetimi ve doğru arz-talep dengesiyle de öne çıkıyor.

“Bir ürünü doğru fiyata alıp, doğru noktaya ulaştırmak; hem üreticinin hem tüketicinin hakkını korumak demektir. Biz bu noktada adaletli ve sürdürülebilir bir çizgi izlemeye çalışıyoruz.”

Ferhat Ayhan’a göre ticaret, yalnızca kar etmek değil, tüm tarafların kazandığı bir denge ortamı kurmaktır. Bu yüzden şirket, sadece ürün satmıyor; pazar analizi, tedarik planlaması ve marka temsili gibi konularda da çözüm ortağı rolü üstleniyor.

Türkiye Ekonomisine Güç Veren Bir Tedarik Modeli

Ayhanlar Global, Türkiye’nin üretim gücünü iç ve dış pazarlara taşıyarak ekonomiye somut katkılar sağlayan bir yapı olarak faaliyet göstermektedir. Firma aynı zamanda yurt dışından ithal ettiği kaliteli ürünleri de iç pazara sunarak çift yönlü bir tedarik kanalı oluşturmuştur.

“Biz lojistik firması değiliz; biz bir tedarikçiyiz. Ancak tedarik demek sadece ürün taşımak değil, ürünün arkasındaki emeği, hayali ve değeri doğru temsil etmektir.”

Bu bakış açısı sayesinde firma, hem küçük ve orta ölçekli üreticilere alan açmakta, hem de uluslararası alıcıların güvenini kazanmaktadır.

Ferhat Ayhan’ın Ticaret Felsefesi: “İlk Kazancınız Duruşunuz Olsun”

Ferhat Ayhan, yıllardır sürdürdüğü iş hayatında kazancı yalnızca maddi değerle ölçmeyen bir anlayışa sahip. Onun için en değerli yatırım, itibar ve sağlam karakter:

“Bir işe başlarken hep şunu sorarız: ‘Bu işin sonunda vicdanımız rahat olacak mı?’ Cevap hayırsa, ne kadar kârlı olursa olsun o iş bize uygun değildir. Çünkü bir gün her şey biter, ama iyi bir isim baki kalır.”

Aynı zamanda gençlerle sık sık bir araya gelen Ferhat Ayhan, iş hayatına atılacaklara önemli tavsiyelerde bulunuyor:

“Sabırlı olun. Sabırla kazanılan hiçbir şey kolay kaybedilmez. Bugün sizi anlatan şey, kaç iş yaptığınız değil; nasıl biri olarak anıldığınızdır.”
“Unutmayın, hızlı büyüyen ağaç rüzgârda çabuk devrilir. O yüzden kökünüz derin olsun; ticaretteki başarınız da kalıcı olsun.”

Ailede Başlayan, Topluma Açılan Bir Yolculuk

Ayhanlar Global’in bugünkü başarısının ardında yalnızca ticari hamleler değil; aile içi uyum, kardeş dayanışması ve birbirini tamamlayan güçlü roller yatıyor. Ferhat Ayhan, bu birlikteliğin sadece geçmişe saygı değil, aynı zamanda geleceğe karşı bir sorumluluk olduğunu ifade ediyor:

“Aynı sofrada büyüyen kardeşler olarak bugün aynı vizyonda yürümek bizim için hem bir nasip, hem bir görev. Bizden sonra da bu yapının değerleriyle devam etmesini istiyoruz.”

Sonuç: Sessiz, Dürüst ve Sürdürülebilir Bir Başarı Öyküsü

Ayhanlar Global, bugün Türkiye’nin dört bir yanına ürün ulaştıran, yurt dışı pazarlarda aktif rol alan, yerli üreticileri temsil eden, ithalatla iç pazara katkı sunan, aile değerleriyle kurumsallığı birleştiren güçlü bir tedarik zinciri olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Ferhat Ayhan ve kardeşleri için bu yapı sadece bir ticari organizasyon değil; geçmişten geleceğe uzanan bir emanet, ahlaki ilkelerle büyüyen bir miras, yeni nesillere güvenli bir örnek.

“Kazandıklarımızdan çok, nasıl kazandığımız bizim için önemli. Çünkü ticaret biter, raflar boşalır, hesaplar sıfırlanır… Ama iyi bir isim, bir ömür kalır.”

— Ferhat Ayhan

Continue Reading

Gündem

Davut Türkoğlu: Hizmet Sektöründe Yapay Zekayı Pulkon ile Entegre Ediyoruz

Pulkon, sunduğu yenilikçi çözümlerle sektörde fark yaratmaya devam ediyor. Güvenlik, istihdam ve entegre tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği hizmetlerle, iş dünyasına modern ve akıllı çözümler sunuyor.

Başarısının temelinde, 10 yılı aşkın sektörel deneyime sahip uzman ekibi ve ileri teknoloji odaklı vizyonu bulunan Pulkon, en güncel trendleri takip ederek fark yaratıyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarındaki akıllı çözümleri sayesinde, hem yerel hem de uluslararası müşterilerinin güvenini kazanmayı başarıyor.

Şirketin başarısının arkasındaki isim Davut Türkoğlu, “Yapay zekâ sadece teknolojik bir gelişim değil, aynı zamanda iş yapış şeklimizi dönüştüren bir güç. Pulkon olarak, bu dönüşümün iş dünyasında yarattığı değişimi en iyi şekilde değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Pulkon, yalnızca yerel pazarda değil, küresel arenada da varlık göstermek için çalışmalarını sürdürüyor. Şirketin vizyonu, yenilikçi hizmetlerini dünya çapında sunarak sektörde öncü bir konum elde etmek.

Teknolojik çözümlerle desteklenen hizmetleriyle öne çıkan Pulkon, yapay zeka tabanlı sistemler ve entegre hizmet anlayışıyla müşterilerine maksimum verimlilik sağlamayı hedefliyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği çözümler, işletmelere değer katıyor.

Davut Türkoğlu, Pulkon’un sunduğu hizmetlerin önemine vurgu yaparak, “Pulkon Güvenlik Hizmetleri, deneyimli kadrosu ve yapay zeka destekli analiz sistemleri sayesinde tehditleri önceden tespit ederek riskleri minimize ediyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl bir işletmede şüpheli aktiviteleri belirleyen sistemimiz, büyük bir maddi kaybın önüne geçti. Pulkon İnsan Kaynakları, iş ve işçi eşleştirme sürecinde yapay zeka destekli algoritmalar kullanarak doğru yetenekleri en uygun pozisyonlarla buluşturuyor. Bu sayede bir teknoloji firması, sadece iki hafta içinde ihtiyacına uygun yazılımcı ekibini oluşturdu” dedi.

Ayrıca Pulkon Entegre Tesis Yönetimi Hizmetleri, enerji tasarrufu ve operasyonel verimlilik konularında çağdaş çözümler sunuyor. Türkoğlu, “Bir otel grubu için sunduğumuz tesis yönetimi hizmetleri, operasyonel süreçlerde mükemmeliyet sağlarken misafir memnuniyetinde %25’lik bir artış kaydedilmesini sağladı” ifadelerini kullandı.

Yolculuğuna yerel bir firma olarak başlayan Pulkon, küresel bir marka olma hedefiyle ilerlemeye devam ediyor. Müşteri güvenliği, operasyonel verimlilik ve memnuniyet odaklı yaklaşımıyla modern iş dünyasına değer katan Pulkon, 2026 yılının ilk çeyreğinde uluslararası pazarda genişlemeyi planlıyor.

Continue Reading

Gündem

Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu Kuruldu!

Ankara’da bir araya gelen 11 sendika, kamu çalışanlarının hak kayıplarına karşı ortak mücadele etmek amacıyla Bağımsız Kamu Emekçileri Platformu’nu kurduklarını duyurdu.

Kamu çalışanlarının yaşadığı ekonomik ve sosyal hak kayıplarına dikkat çekmek amacıyla bir açıklama yayımlayan BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN, TÖBSEN ve TÖS sendikaları, yıllardır çözülemeyen sorunlara çözüm üretmek ve gerçek sendikacılık anlayışını güçlendirmek için güçlerini birleştirdi.

Platform adına yapılan açıklama şöyle; 

Basına ve Kamuoyuna,

Yaşadığımız süreçte, memurların başta ekonomik kayıplar olmak üzere ciddi hak kayıpları yaşadığı ortadadır. En son yapılan maaş zammında da görüldüğü üzere, memurlar yoksulluk sınırında yaşamaya zorlanmaktadır. Daha da vahim olan ise, iktidarın bu durumu sözde sendikalar üzerinden, özünde ise iktidarın arka bahçesine dönüşmüş yapılardan faydalanarak gerçekleştirmesidir.

Bizler, bu ülkenin üreten, halkını ve vatanını seven, Cumhuriyet değerlerini sahiplenen ve halkın refah içinde yaşamasını isteyen sendikalarız. Sendikaların görevi, üyelerinin mesleki, sosyal, özlük ve ekonomik haklarını savunmaktır. Ancak gelinen noktada, özellikle siyasi aidiyetler üzerinden sendikacılık yapanlar, halkın üreten gücünü sefalet yaşamına mahkûm etmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır.

Ayrıca, tüm iş kollarında memurların yıllardır kemikleşmiş ve bir türlü çözüme kavuşturulamayan sorunlar yaşadığı açıktır. Bizler, aşağıda isimleri yer alan sendikalar olarak, kamu emekçilerinin kalıcı hale gelmiş sorunlarının çözümü ve bundan sonra yaşanabilecek sorunlara karşı ortak bir irade oluşturmak, gerçek sendikal mücadeleyi büyütmek amacıyla bir araya geldik. Ankara’da yaptığımız toplantı sonucunda, İlkeli Birliktelik ışığında Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu adıyla bir platform kurduğumuzu ilan ediyoruz.

Ayrıca belirtmek isteriz ki, bu ülkede işçiler, emekliler, memurlar ve hatta işsizler birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Dolayısıyla platformumuz, tüm emek kesiminin sesi olacaktır.

Saygılarımızla,

BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN,TÖBSEN, TÖS

BAĞIMSIZ KAMU EMEKÇİLERİ PLATFORMU YÜRÜTME KURULU

Continue Reading

Çok Okunanlar