Connect with us

Gündem

Hz. İbrahim ve Tasavvufi Düşüncede Kurban İbadetinin Deruni Anlamı

Dr. Ömer ÖZGÜL
DİB Atama I Daire Başkanı

Hz. İbrahim, Yüce Yaratıcının dost edindiği büyük peygamber… (Nisa, 4/125.) Çok ağır imtihanlardan başarıyla çıkmış. (Bakara, 2/124.) Tevhid sancağını yere düşürmemiş; imanın, teslimiyetin ve cömertliğin sembolü… Kur’an’ın ifadesiyle üsve-i hasene yani bizler için iyi bir örnek olan güzel insan. (Mümtehine, 60/4.)

Bir Allah dostunun nasıl olması gerektiği Kur’an’da İbrahim’in (a.s.) şahsında bizlere takdim edilmiştir. O, Allah’ın rızasını kazanma arzusunu gönlünde taşıyan her mümin için bir önderdir, tek başına bir ümmettir. (Nahl, 16/120.) Rabbinin teslim ol emrine hemen icabet ederek kayıtsız ve şartsız  teslim olan ideal bir kuldur. (Bakara, 2/131.)

Arı duru bir tevhid inancına sahip olan Hz. İbrahim’in kalbinde Allah sevgisinden daha büyük bir sevgi olmamıştır. Ancak fedakârlık terazisinde tartılmamış bir muhabbet, kuru bir iddiadan ibaret kalır. Zira Allah’a duyulan gerçek sevginin kantarı fedakârlıktır. Allah sevgisi söz konusu olunca da fedakârlık, O’nun sevgisinden başka diğer bütün sevgilerden ve sevdiklerinden vazgeçmektir. Nitekim Hz. İbrahim tevhid yolunda zalim Nemrud’a ve bozuk düzenine karşı çıkmış, Babil’in putlarını kırmış, babasını, ailesini ve bütün toplumu karşısına almıştı. O sevdiği uğruna daha gencecik yaşında canını feda etmeyi, tereddüt etmeden ateşe atılmayı göze almıştı. Peki, Allah yolunda gerektiğinde canından dahi vazgeçebilme yüceliğinde olanları yakmaya ateşin gücü yeter miydi? Ateş, âlemlerin Rabbinin emriyle İbrahim için bir esenlik, bir ferahlama vesilesi oluvermişti. Allah, kendi aşkıyla çarpan yürekleri, kendi nazarıyla bakan gözleri, kendi hoşnutluğu için dönen dilleri, hâsılı kendi rızası için yaşayan bedenleri yakmayacağını dostunun örnekliğinde ayan beyan insanlığa öğretmişti. İşte o günden bugüne, nazargâh-ı ilahi olan kalplerin Allah sevgisi ile çarpması, Allah’ın dostluğuna nail olması için dualarda İbrahim Halilullah’ın teslimiyeti talep edilegeldi. Ateşin alevli azabından çoğu zaman o büyük peygamberin esenliğe çıkışı ile sığınıldı ateşin sahibine. Örneğin asırlar sonra Râbiatü’l-Adeviyye “Ya Rabbi! Seni seven bir kalbi ateşte yakar mısın?” diye dua edecekti.

Canı ile imtihan edilen İbrahim (a.s.) bu defa cananı ve biricik oğlu İsmail ile imtihan edilecek, Allah’a bağlılığındaki samimiyeti bir kez daha ölçülecekti. Ne büyük ve dehşetli bir imtihandı bu. Yıllarca neslinin devam etmesi için Rabbine niyazda bulunmuş, sonunda Rabbi de ilerlemiş yaşına rağmen ona salih bir evlat nasip etmişti. Ancak şimdi Rabbi İbrahim’in ciğerparesi, oğlu İsmail’i kendisi için feda etmesini istiyordu. Kendi canını kurban etmekten çekinmeyen İbrahim, oğlunu kurban edebilecek miydi?  Buna ne şüphe, bir kere o Rabbinin teslim ol çağrısına gönül vermişti. Ya İsmail’in annesi Hacer? Bir ana yüreği buna dayanabilir miydi? Şeytan, İbrahim’i vazgeçiremediği gibi Hacer’i de Allah’a teslimiyette sabitkadem bulacaktı. Ya İsmail? Küçük bir çocuktu o. Ama nesillere önder bir peygamberin çocuğu. İbrahim “Yavrucuğum rüyamda seni boğazladığımı görüyorum.” dediğinde, Allah’ın dostluğuna layık bir babanın evladına yakışır şekilde “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın.” (Saffat, 37/102.) diyecekti.  Bu, Kur’an’ın ifadesiyle apaçık bir imtihandı. (Saffat, 37/106.) Yüce Allah elbette insanların kurban edilmesini istemez. Kim bilir, belki bu büyük imtihanın hikmeti dostun dosta fedakârlığının, kulun Rabbine teslimiyetinin, insanın imanına sadakatinin nasıl olması gerektiğini kıyamete kadar gelecek olan nesillere peygamberinin şahsında göstermekti. Şüphesiz ki nice ibretlerle dolu bu dehşetli imtihanın hikmetini bizler gerçek anlamda bilemesek de kesin olarak bildiğimiz bir husus vardır. O da Hz. İbrahim ve oğlu İsmail’in bu eşsiz fedakârlıklarının insanlık tarihinin en büyük olaylarından biri olduğudur. Dünya hayatı denilen imtihan sürecinde, ömür adı verilen kısa zaman diliminde peygamberleri örnek almamız, o yüce gönüllü insanların bizlere miras bıraktığı değerleri yaşayıp yaşatmamız gerektiğidir. 

Asırlardır her yıl hac ve kurban ibadetlerini ifa ederken İslam ümmeti olarak bu muhteşem ailenin destansı hayatını prova ediyoruz. Her iki ibadet de onların aziz hatırasını yaşatmak üzere bizlere miras kalmıştır. Bu mirasa sahip çıkmak, her müminin boynunun borcudur. Elbette Rabbimiz, Kerim Kitabında peygamberleri bizler için iyi birer örnek olarak takdim etmiştir. Ancak onların yaşadıklarını birebir yaşamamızı beklememektedir. Onları tabi tuttuğu bu ağır imtihanların aynısı ile bizleri imtihana tabi tutmamaktadır. Hiçbirimizden evladını kurban eden bir İbrahim, babasının bıçağının altına boynunu uzatan bir İsmail olmamızı istememektedir. Aksine Rabbimiz bu büyük, bu yüce insanları örnek almamızı, onların şahsında bize haber verdiği olayların özünü, deruni mesajlarını idrak etmemizi istemektedir. Bu yönüyle bakıldığında her yıl yerine getirmeye çalıştığımız kurban ibadeti, bir hayvanı Allah için kesmekten ibaret değildir sadece. Bilakis, çok daha derin anlamlar içeren sembolik bir ibadettir. “Kurbanlarınızın ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşacak değildir. Sizden Allah’a ulaşacak olan yalnızca takvanızdır.” (Hac, 22/37.) ayeti bu anlamda bir delil niteliğindedir.

Kurban, her şeyden önce Allah’a itaatin ve kâmil manada kulluğun veciz ifadesidir. Kurban, teslimiyet ve rızanın, sabır ve şükrün imtihanıdır. Kurban, bir hayvanın kanı ile toprağı boyaması değil; belki Allah’ın huzurunda bütün isteklerin, bütün arzu ve emellerin kurban edilmesidir. Onun dostluğunu kazanabilmek adına kişinin sahip olduğu her şeyden, gerektiğinde canından bile vazgeçebileceğinin göstergesidir. Kurban, müminin “Gerçekten benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir!” (Enam, 6/162.) anlamındaki özlü hakikati gönülden ve samimiyetle haykırışıdır. 

Kamus tercümesinde kurban şöyle tarif edilir: “Kurban şol nesneye denir ki anınla bargâh-ı Akdes-i Kibriyâ’ya takarrüb-i manevi hâsıl olur.” Yani kurban, manevi açıdan Yüce Allah’ın huzuruna yaklaşmaya vesile olan şey demektir. Bu ibadet zahiren yerine getirilirken Hz. İbrahim ve İsmail ile empati kurmalı, onların duygularını, teslimiyetlerini ve imanlarının kuvvetini kendi kalbimizin derinliklerinde hissetmeliyiz. Zira kalbin iştirak etmediği, yani takvadan yoksun bir ibadetin Allah katında bir kıymeti yoktur. 
Tasavvuf düşüncesinde, zahiren kurban ibadetini yerine getirmenin yanı sıra fedakârlık ve kulun nefsini Allah yolunda feda etmesi şeklinde bir anlam da mevcuttur. Zira nefis, bütün eksik hâllerin ve kötü huyların merkezidir. Kurban ibadetini yerine getiren mümin, aynı zamanda nefsini ve nefsinin arzularını boğazlaması gerektiğinin bilincinde olmalıdır. Bu düşünceye göre bayramlarda kurban kesmekle nefsi öldürmek arasında bir ilişki vardır. Fuzuli şöyle der:

Yılda bir kurban keserler halk-ı âlem îd için
Dem be dem saat be-saat ben senin kurbanınım.

Allah hiçbir surette, hiçbir mekânda ve zamanda kendisine şerik kabul etmez. Sufi düşüncede kalp nazargâh-ı ilahidir; Allah’tan başka hiçbir şeyin sevgisi kalbe sokulmamalıdır. Meseleye bu açıdan bakıldığında kurban ibadetinde söz konusu olan İbrahim’in gönlündeki İsmail sevgisinin kurban edilmesidir. Diğer bir deyişle puthanedeki bütün putları kırıp temizleyen İbrahim, gönül hanesini de putlardan arındırarak tevhid mücadelesini bütün cephelerde kazanmalıydı. Bu nedenle İsmail’i kurban etmesi emredilmiştir. Nasıl ki Hz. İbrahim kendi İsmail’ini Allah için kurban etme kararlığını gösterdiyse bütün müminler de kendi İsmaillerini kurban edebilmelidir. Bayram günü kişi kurbanlığını yatırıp Allah rızası ve yakınlığı için kesmeye niyetlendiğinde bir an için gözlerini kapatıp içinde büyüttüğü en büyük sevginin (kendi İsmail’inin) ne olduğunu düşünmeli ve onu Allah için feda etmeye hazır olup olmadığına karar vermelidir. 

Kaynak: Diyanet Haber

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Ferhat Ayhan; Ticarette En Doğru Yatırım, İtibardır

Babası Ali Ayhan’ın kurduğu temeller üzerine, kardeşleriyle birlikte şirketin başında duran Ferhat Ayhan; Ayhanlar Global’i güven, temsil ve ilkelerle büyütüyor.

Aileden Gelen Değerlerle Büyüyen Bir Başarı: Ferhat Ayhan ve Ayhanlar Global

İstanbul merkezli Ayhanlar Global, mutfak gereçleri ve züccaciye sektöründe Türkiye’nin dört bir yanına ve yurt dışına ürün ulaştıran, güvenin yanı sıra stratejik fiyat politikaları ve güçlü tedarik sistemiyle dikkat çeken bir toptan satış firması. Şirketin CEO’su Ferhat Ayhan, “Ticarette sadece doğru olmak yetmez, aynı zamanda dengeli olmak gerekir” diyerek, aileden gelen değerlerle şekillenen bu yapının arkasındaki vizyonu anlatıyor.

Ticaretin dili her dönemde değişir; yöntemler evrilir, araçlar dönüşür. Ancak bazı değerler vardır ki zamana karşı eskimez. Ayhanlar Global, işte bu değerler üzerine kurulu bir yapının adıdır.

İstanbul İstoç’ta faaliyet gösteren firma, mutfak gereçleri, züccaciye ürünleri ve plastik ev gereçleri başta olmak üzere geniş bir ürün yelpazesini hem yurt içi hem yurt dışı müşterileriyle buluşturmaktadır. Türkiye’nin tüm bölgelerine toptan ürün ulaştıran şirket, aynı zamanda Orta Doğu, Avrupa ve Afrika pazarlarında da aktif bir tedarikçi olarak yer almaktadır.

Fakat bu hikâyede yalnızca ticaret değil, bir aile geleneği, bir vizyon ve bir duruş var.

“Babamızın Kurduğu Değeri, Kardeşler Olarak Geleceğe Taşıyoruz”

Ayhanlar Global’in temelini atan isim, bugün şirketin CEO’su olan Ferhat Ayhan’ın babası Ali Ayhan. Şirketin şu anki yönetimi, Ferhat Ayhan ve kardeşlerinin omuzlarında yükseliyor.

“Babamız ticareti sadece alım-satım değil, bir ahlak meselesi olarak gördü. Biz de onun açtığı yolda yürürken aynı değerlere sadık kalmaya çalışıyoruz. Kurumsallıkla aile sıcaklığını harmanlayan bir yapıyız.”

Ferhat Ayhan, ticaret anlayışlarının temelinde aileden gelen sözlü mirasın önemli bir etkisi olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:

“Dedemden ve babamdan öğrendiğim bir şey var: Ticarette dürüstlük, senetten kıymetlidir. İşin büyüklüğü, vicdanın küçülmesine sebep olmamalı. O yüzden her ticari kararda aynaya bakabileceğimiz bir duruş sergilemeye gayret ediyoruz.”

Sadece Güven Değil, Stratejik Ticaret ve Fiyat Dengelemesi

Ayhanlar Global, iş dünyasında sadece güvenle değil; aynı zamanda akılcı fiyat politikaları, sektörel ihtiyaçlara uygun ürün yönetimi ve doğru arz-talep dengesiyle de öne çıkıyor.

“Bir ürünü doğru fiyata alıp, doğru noktaya ulaştırmak; hem üreticinin hem tüketicinin hakkını korumak demektir. Biz bu noktada adaletli ve sürdürülebilir bir çizgi izlemeye çalışıyoruz.”

Ferhat Ayhan’a göre ticaret, yalnızca kar etmek değil, tüm tarafların kazandığı bir denge ortamı kurmaktır. Bu yüzden şirket, sadece ürün satmıyor; pazar analizi, tedarik planlaması ve marka temsili gibi konularda da çözüm ortağı rolü üstleniyor.

Türkiye Ekonomisine Güç Veren Bir Tedarik Modeli

Ayhanlar Global, Türkiye’nin üretim gücünü iç ve dış pazarlara taşıyarak ekonomiye somut katkılar sağlayan bir yapı olarak faaliyet göstermektedir. Firma aynı zamanda yurt dışından ithal ettiği kaliteli ürünleri de iç pazara sunarak çift yönlü bir tedarik kanalı oluşturmuştur.

“Biz lojistik firması değiliz; biz bir tedarikçiyiz. Ancak tedarik demek sadece ürün taşımak değil, ürünün arkasındaki emeği, hayali ve değeri doğru temsil etmektir.”

Bu bakış açısı sayesinde firma, hem küçük ve orta ölçekli üreticilere alan açmakta, hem de uluslararası alıcıların güvenini kazanmaktadır.

Ferhat Ayhan’ın Ticaret Felsefesi: “İlk Kazancınız Duruşunuz Olsun”

Ferhat Ayhan, yıllardır sürdürdüğü iş hayatında kazancı yalnızca maddi değerle ölçmeyen bir anlayışa sahip. Onun için en değerli yatırım, itibar ve sağlam karakter:

“Bir işe başlarken hep şunu sorarız: ‘Bu işin sonunda vicdanımız rahat olacak mı?’ Cevap hayırsa, ne kadar kârlı olursa olsun o iş bize uygun değildir. Çünkü bir gün her şey biter, ama iyi bir isim baki kalır.”

Aynı zamanda gençlerle sık sık bir araya gelen Ferhat Ayhan, iş hayatına atılacaklara önemli tavsiyelerde bulunuyor:

“Sabırlı olun. Sabırla kazanılan hiçbir şey kolay kaybedilmez. Bugün sizi anlatan şey, kaç iş yaptığınız değil; nasıl biri olarak anıldığınızdır.”
“Unutmayın, hızlı büyüyen ağaç rüzgârda çabuk devrilir. O yüzden kökünüz derin olsun; ticaretteki başarınız da kalıcı olsun.”

Ailede Başlayan, Topluma Açılan Bir Yolculuk

Ayhanlar Global’in bugünkü başarısının ardında yalnızca ticari hamleler değil; aile içi uyum, kardeş dayanışması ve birbirini tamamlayan güçlü roller yatıyor. Ferhat Ayhan, bu birlikteliğin sadece geçmişe saygı değil, aynı zamanda geleceğe karşı bir sorumluluk olduğunu ifade ediyor:

“Aynı sofrada büyüyen kardeşler olarak bugün aynı vizyonda yürümek bizim için hem bir nasip, hem bir görev. Bizden sonra da bu yapının değerleriyle devam etmesini istiyoruz.”

Sonuç: Sessiz, Dürüst ve Sürdürülebilir Bir Başarı Öyküsü

Ayhanlar Global, bugün Türkiye’nin dört bir yanına ürün ulaştıran, yurt dışı pazarlarda aktif rol alan, yerli üreticileri temsil eden, ithalatla iç pazara katkı sunan, aile değerleriyle kurumsallığı birleştiren güçlü bir tedarik zinciri olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Ferhat Ayhan ve kardeşleri için bu yapı sadece bir ticari organizasyon değil; geçmişten geleceğe uzanan bir emanet, ahlaki ilkelerle büyüyen bir miras, yeni nesillere güvenli bir örnek.

“Kazandıklarımızdan çok, nasıl kazandığımız bizim için önemli. Çünkü ticaret biter, raflar boşalır, hesaplar sıfırlanır… Ama iyi bir isim, bir ömür kalır.”

— Ferhat Ayhan

Continue Reading

Gündem

Davut Türkoğlu: Hizmet Sektöründe Yapay Zekayı Pulkon ile Entegre Ediyoruz

Pulkon, sunduğu yenilikçi çözümlerle sektörde fark yaratmaya devam ediyor. Güvenlik, istihdam ve entegre tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği hizmetlerle, iş dünyasına modern ve akıllı çözümler sunuyor.

Başarısının temelinde, 10 yılı aşkın sektörel deneyime sahip uzman ekibi ve ileri teknoloji odaklı vizyonu bulunan Pulkon, en güncel trendleri takip ederek fark yaratıyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarındaki akıllı çözümleri sayesinde, hem yerel hem de uluslararası müşterilerinin güvenini kazanmayı başarıyor.

Şirketin başarısının arkasındaki isim Davut Türkoğlu, “Yapay zekâ sadece teknolojik bir gelişim değil, aynı zamanda iş yapış şeklimizi dönüştüren bir güç. Pulkon olarak, bu dönüşümün iş dünyasında yarattığı değişimi en iyi şekilde değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Pulkon, yalnızca yerel pazarda değil, küresel arenada da varlık göstermek için çalışmalarını sürdürüyor. Şirketin vizyonu, yenilikçi hizmetlerini dünya çapında sunarak sektörde öncü bir konum elde etmek.

Teknolojik çözümlerle desteklenen hizmetleriyle öne çıkan Pulkon, yapay zeka tabanlı sistemler ve entegre hizmet anlayışıyla müşterilerine maksimum verimlilik sağlamayı hedefliyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği çözümler, işletmelere değer katıyor.

Davut Türkoğlu, Pulkon’un sunduğu hizmetlerin önemine vurgu yaparak, “Pulkon Güvenlik Hizmetleri, deneyimli kadrosu ve yapay zeka destekli analiz sistemleri sayesinde tehditleri önceden tespit ederek riskleri minimize ediyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl bir işletmede şüpheli aktiviteleri belirleyen sistemimiz, büyük bir maddi kaybın önüne geçti. Pulkon İnsan Kaynakları, iş ve işçi eşleştirme sürecinde yapay zeka destekli algoritmalar kullanarak doğru yetenekleri en uygun pozisyonlarla buluşturuyor. Bu sayede bir teknoloji firması, sadece iki hafta içinde ihtiyacına uygun yazılımcı ekibini oluşturdu” dedi.

Ayrıca Pulkon Entegre Tesis Yönetimi Hizmetleri, enerji tasarrufu ve operasyonel verimlilik konularında çağdaş çözümler sunuyor. Türkoğlu, “Bir otel grubu için sunduğumuz tesis yönetimi hizmetleri, operasyonel süreçlerde mükemmeliyet sağlarken misafir memnuniyetinde %25’lik bir artış kaydedilmesini sağladı” ifadelerini kullandı.

Yolculuğuna yerel bir firma olarak başlayan Pulkon, küresel bir marka olma hedefiyle ilerlemeye devam ediyor. Müşteri güvenliği, operasyonel verimlilik ve memnuniyet odaklı yaklaşımıyla modern iş dünyasına değer katan Pulkon, 2026 yılının ilk çeyreğinde uluslararası pazarda genişlemeyi planlıyor.

Continue Reading

Gündem

Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu Kuruldu!

Ankara’da bir araya gelen 11 sendika, kamu çalışanlarının hak kayıplarına karşı ortak mücadele etmek amacıyla Bağımsız Kamu Emekçileri Platformu’nu kurduklarını duyurdu.

Kamu çalışanlarının yaşadığı ekonomik ve sosyal hak kayıplarına dikkat çekmek amacıyla bir açıklama yayımlayan BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN, TÖBSEN ve TÖS sendikaları, yıllardır çözülemeyen sorunlara çözüm üretmek ve gerçek sendikacılık anlayışını güçlendirmek için güçlerini birleştirdi.

Platform adına yapılan açıklama şöyle; 

Basına ve Kamuoyuna,

Yaşadığımız süreçte, memurların başta ekonomik kayıplar olmak üzere ciddi hak kayıpları yaşadığı ortadadır. En son yapılan maaş zammında da görüldüğü üzere, memurlar yoksulluk sınırında yaşamaya zorlanmaktadır. Daha da vahim olan ise, iktidarın bu durumu sözde sendikalar üzerinden, özünde ise iktidarın arka bahçesine dönüşmüş yapılardan faydalanarak gerçekleştirmesidir.

Bizler, bu ülkenin üreten, halkını ve vatanını seven, Cumhuriyet değerlerini sahiplenen ve halkın refah içinde yaşamasını isteyen sendikalarız. Sendikaların görevi, üyelerinin mesleki, sosyal, özlük ve ekonomik haklarını savunmaktır. Ancak gelinen noktada, özellikle siyasi aidiyetler üzerinden sendikacılık yapanlar, halkın üreten gücünü sefalet yaşamına mahkûm etmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır.

Ayrıca, tüm iş kollarında memurların yıllardır kemikleşmiş ve bir türlü çözüme kavuşturulamayan sorunlar yaşadığı açıktır. Bizler, aşağıda isimleri yer alan sendikalar olarak, kamu emekçilerinin kalıcı hale gelmiş sorunlarının çözümü ve bundan sonra yaşanabilecek sorunlara karşı ortak bir irade oluşturmak, gerçek sendikal mücadeleyi büyütmek amacıyla bir araya geldik. Ankara’da yaptığımız toplantı sonucunda, İlkeli Birliktelik ışığında Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu adıyla bir platform kurduğumuzu ilan ediyoruz.

Ayrıca belirtmek isteriz ki, bu ülkede işçiler, emekliler, memurlar ve hatta işsizler birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Dolayısıyla platformumuz, tüm emek kesiminin sesi olacaktır.

Saygılarımızla,

BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN,TÖBSEN, TÖS

BAĞIMSIZ KAMU EMEKÇİLERİ PLATFORMU YÜRÜTME KURULU

Continue Reading

Çok Okunanlar