Connect with us

Gündem

Tarihin Akışına İlahi Dokunuş

Mahmut KAYIŞ
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

Yüce Allah (c.c.), insanı yaratmış ve belli bir zaman aralığında yaşamak üzere onu yeryüzüne göndermiştir. (Bakara, 2/36.) Dünyadaki bu serüveninde, onu başıboş bırakmamış, ona belli bir gaye ve amaç belirlemiştir. İnsan burada Allah’ı hakkıyla tanıyacak,  sadece O’na kulluk edecek (Zariyat, 51/56.)  ve salih/güzel ameller ortaya koyacaktır. (Mülk, 67/1-2.) 

Allah, dünya hayatı serüvenine başlayan insana lütufta bulunmuş, yaratılış gayesini nasıl gerçekleştireceğini, dünya ve ahiret mutluluğunu nasıl kazanacağını seçtiği peygamberler aracılığıyla ona göstermiştir. Bu lütfunun sonucu olarak Yüce Yaradan ilk insan Hz. Âdem’i (a.s.) yeryüzüne gönderdikten sonra onu ilk peygamber olarak görevlendirmiştir. (Âl-i İmran, 3/33.)  Hz. Âdem’den (a.s.) sonra da bütün toplumlara peygamberler göndererek ilahi mesajlarını onlara iletmiş, neleri yapmaları ve nelerden kaçınmaları gerektiğini de tekrar tekrar hatırlatmıştır. Bu ilahi hatırlatmaların toplumdan topluma farklılık arz eden bazı yönleri bulunsa da ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’e (a.s.) indirilen ilahi mesajdan, bütün insanlığa gönderilen son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.s.) indirilen Kur’an-ı Kerim’e kadar temel ilkeler hep aynı olagelmiştir. Bu ilkelerin veya yönlendirmelerin en başında ise “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur ve kulluk sadece O’na yapılmalıdır.” esası gelmektedir. 

Tevhide çağrı: Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur

İnsanı, arzı ve zamanı yaratıp bu üçünü dünyada buluşturan Yüce Rabbimiz, insanlara uymaları gereken emir ve yasakları da bildirmişti. Ancak insanlar ilahi vahyin inişinden zamansal olarak uzaklaşmaları, şeytanın vesveseleri, nefsin arzuları, cehaletin artması ve aklın kullanılmaması gibi sebeplerden ötürü putları veya başka şerikleri Allah’a ortak koşmaya başlamışlardır. Şirkin toplumlara hâkim olmaya başladığı tarihin bu dönemlerinde Yüce Allah peygamberler göndermiş ve onlar aracılığıyla tevhid ilkesini, emir ve yasaklarını toplumlara hatırlatmıştır. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: “Andolsun biz, her ümmete, ‘Allah’a kulluk edin, tağuttan kaçının.’ diye peygamber gönderdik…” (Nahl, 16/36.), “Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, ‘Şüphesiz, benden başka hiçbir ilah yoktur. Öyleyse bana ibadet edin.’ diye vahyetmişizdir.” (Enbiya, 21/25.)

Kur’an-ı Kerim’de,  vahyin zamanın akışı içerisinde peygamberlerin diliyle toplumları nasıl tevhide çağırdığı pek çok yerde anlatılmaktadır. Rabbinden aldığı emirleri tebliğ eden Nuh (a.s.), kavmine Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığını ve kulluğun sadece ona yapılması gerektiğini hatırlatmış ve onlara şöyle seslenmiştir: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur…” (Araf, 7/59.) Aynı çağrıyı Âd kavmine gönderilen Hud (a.s.) ve Semud’a gönderilen Salih (a.s.) da tekrar etmiştir: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; sizin ondan başka ilahınız yoktur.” (Araf, 7/65,73.)

Tarihin belli bir döneminde hüküm süren Hz. İbrahim’in kavmi ay, güneş ve yıldızlara onlar ortaya çıkmadığında bunların yerdeki sembolü olan putlara tapıyorlardı. (Cağfer Karadaş, Hidayet Rehberi Peygamberler, s. 66-67.) Hz. İbrahim (a.s.), kavminin putlara tapmasına karşı çıkmış hatta onların putlarını kırmıştır. (Enbiya, 21/57-67.) Allah’ı bırakıp da tapmış oldukları bütün tanrıların uydurma, onlara tapanların da yanlış yolda olduklarına işaret etmiş, bundan sonra da gerçek ve tapılmaya layık olan ilahın yaratan, hidayete erdiren, yediren, içiren, şifa veren, öldüren, hayat veren ve kıyamet gününde günahları bağışlayan Allah Teâlâ olduğuna dikkat çekmiştir. (Şuara, 26/70-82.)

Kulluğun sadece Allah’a yapılması gerektiği ilahi emrini, ilahlık iddiasında bulunan firavuna tebliğ eden Hz. Musa’nın tevhid mücadelesini de Kur’an-ı Kerim anlatır bizlere. Bu kendini beğenmiş insana Hz. Musa, pek çok mucize göstermesine rağmen o her şeyin yaratıcısı olan Yüce Allah’a teslim olmamış ve vahyin kendisini tevhide davetini kabul etmemiştir. Ancak Hz. Musa’nın (a.s.) asasıyla aldatmacalarını yok ettiği sihirbazlar ise tevhid çağrısını kabul edip Allah’a iman etmişlerdir. (Araf, 7/106-122; Şuara, 26/31-48.)

Yüce Rabbimiz, Hz. Muhammed’den (s.a.s.) önceki peygamberleri ve ilahi mesajları, insanları tevhide çağırmak amacıyla gönderdiği gibi (Enbiya, 21/25.) âlemlere rahmet olarak gönderdiği Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimizi de bu görevle memur kılmıştır. “De ki: O, Allah’tır, bir tektir. Allah Samed’dir. (Her şey O’na muhtaçtır, O hiçbir şeye muhtaç değildir.) O’ndan çocuk olmamıştır (kimsenin babası değildir.) Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir). Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.” (İhlas, 112/1-4.) Ayrıca Efendimiz (s.a.s.) bütün peygamberlerin çağrısının tevhid olduğunu şu şekilde beyan buyurmuşlardır: “Ben ve benden önceki bütün peygamberlerin en önemli ikrar ve çağrısı, ‘Bir olan, eşi/ortağı bulunmayan Allah’tan başka ilah yoktur.’ sözüdür.” (Muvatta, Kur’an, 32, Hac, 246.)

Kıyamete kadar bütün insanlığa rehber olarak gönderilen Kur’an-ı Kerim, müşrik Arapları ve tevhid inancını bozmuş olan diğer bütün insanlığı, tevhid inancına ve Allah’a kulluğa çağırmış ve kıyamete kadar da çağırmaya devam edecektir. Bu çağrı aynı zamanda Allah’a kulluğun nişanesi olan ibadetlerin yapılmasına da bir çağrıdır. 

Ahiret hayatına iman etmeye çağrı

Vahyin insanlık tarihinin akışı içerisinde pek çok kez hatırlattığı bir başka husus; kıyametin, yeniden dirilişin, hesabın, mükâfat ve cezanın kesin olarak gerçekleşeceğidir. Zamanın akışı içerisinde insanlar, çeşitli sebeplerden ötürü Allah’ı inkâr ettikleri veya ona ortak koştukları gibi kıyameti, yeniden dirilişi ve hesabı da inkâr etmişlerdir. Bazen inkârla yetinmemiş bu inancı eskilerin masalları olarak nitelendirmişlerdir. Böyle zamanlarda vahiy, peygamberlerin diliyle bu insanları uyarmış ve onları ahiret hayatına iman ederek inkârın karanlığından vahyin aydınlığına çıkmaya davet etmiştir.

Nuh (a.s.), kavmine yeniden diriliş gerçeğini hatırlatmış ve onlara ahiret akidesini telkin etmiştir. (Nuh, 71/17-18.) Yine Kur’an’ın bize haber verdiğine göre Âd kavmi bazı âlimlere göre ise Semud kavmi -ahiret hayatını inkâr etmelerinden dolayı- yeniden dirilişe iman etmeye çağrılmış, onlar ise bu çağrıya inkârla karşılık vermişler. Hayatın bu dünyadan ibaret olduğunu ve tekrar diriltilmeyeceklerini iddia etmişlerdir. (Müminun, 23/35-37.)

Hz. İbrahim (a.s.) Mekke şehri için Allah’a niyazda bulunurken Allah’a ve ahiret gününe inananların ürünlerle rızıklandırılmasını talep etmiş (Bakara, 2/ 126.), kavmine de yeniden dirilişi, cenneti ve cehennemi hatırlatmıştır. Hesap gününde malın değil sadece selim kalbin fayda vereceğini belirterek tapılan putların onlara hiçbir fayda vermeyeceğini beyan etmiştir. (Şuara, 26/85-90.)

Yüce Allah, insan aklının daha iyi kavrayabilmesi için yeniden dirilişin nasıl olacağını bazen bizzat yaşatarak göstermiştir. Öyle ki Kur’an-ı Kerim’in bize haber verdiğine göre Allah’ın ölen canlıları nasıl yaratacağını merak eden kişiyi, Allah (c.c.) öldürmüş ve yüzyıl sonra tekrar diriltmiştir. (Bakara, 2/259.) Bazen de Hz. İbrahim’in (a.s.) örneğinde olduğu gibi yeniden dirilişi bizzat gözler önünde ortaya koymuştur: “İbrahim ‘Rabbim! Ölüleri nasıl diriltiyorsun, bana göster!’ deyince Rabbi ‘Yoksa inanmıyor musun?’ demişti. O ‘Hayır inanıyorum fakat kalbim tam kanaat getirsin diye.’ cevabını verdi. Rabbi ‘Kuşlardan dört tane al, onları kendine alıştır, sonra (parçalayıp) her bir tepeye onlardan bir parça bırak, sonra onları çağır. Koşarak sana gelecekler ve şunu bil ki Allah hep galiptir ve hikmet sahibidir.’ buyurdu.” (Bakara, 2/260.)

Vahyin son halkası olan Kur’an-ı Kerim, tevhid ve ahirete iman gibi hususlarda önceki kitap ve şeriatların çağrısını yinelemiştir. Mekke müşriklerinin yeniden dirilişi inkâr edip hayatın sadece dünya hayatından ibaret olduğunu iddia etmeleri Kur’an’ın ifadesiyle şaşılacak bir şeydir. Onların kendi yaratılışlarını unutarak “Çürümüş kemikleri kim diriltecek?” diye sormalarına Kur’an-ı Kerim, “Onları ilk defa var eden diriltecektir.” cevabını vermiştir. (Yasin, 36/78-80.) Ayrıca Kur’an-ı Kerim,  Mekke müşriklerine ve kıyamete kadar gelecek olan bütün insanlığa ahiret hayatının daha hayırlı ve sürekli olduğunu; bu gerçeğin ilk sayfalarda, İbrahim ve Musa’nın sayfalarında da var olduğunu beyan etmiştir. (Alâ, 87/17-19.)

Güzel ahlaka çağrı

İslam ahlakını ya da güzel ahlakı en temel manada vahyin güzel gördüğü şeyleri yapmak, kötü gördüğü şeylerden kaçınmak olarak tanımlayabiliriz. İşte vahiy, peygamberlerin diliyle tarihin her döneminde insanları güzele ve iyi olana davet etmiş, kötü olandan da onları uzaklaştırmıştır.

Vahiy, insanların birbirlerini haksız yere öldürmelerini Hz. Âdem’in (a.s.) iki oğluna (Maide, 5/27-30.) haram kıldığı gibi kıyamete kadar gelecek bütün nesillere de haram kılmıştır. (Enam, 6/151.) Toplumları ifsat eden zina gibi çirkin fiilleri Lut’un (a.s.) kavmine yasakladığı gibi (Araf, 7/80-81; Ankebut, 29/28.) Mekke müşriklerine ve onlardan sonra gelecek nesillere de yasaklamıştır. (İsra, 17/32.) Hz. Şuayb’ın (a.s.) diliyle Medyen halkını bozulan ticaret ahlakını düzeltmeye, ölçü ve tartıda adaletli olmaya, insanların haklarını eksiltmeden, zarar vermeden ödemeye çağırdığı gibi (Araf, 7/85-86; Hud, 11/84-87.) onlardan sonra gelenlere de alışveriş ve ticaretin karşılıklı rızaya dayalı olarak yapılmasını emretmiştir. (Nisa, 4/29.) 

Kur’an’ın Müslümanda bulunmasını tavsiye ettiği dürüstlük, adalet, hoşgörü, tevazu ve merhamet gibi güzel erdemler, önceki peygamberlerin de toplumlarına hatırlattığı güzelliklerdir. Hz. Peygamber (s.a.s.) kendisinden önceki peygamberler zincirinin insanlığa öğrettiği güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiştir. Nitekim o, “Ben, (başka değil, sadece) (iyi), güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 381.) buyurarak toplumda var olan ancak zamanla küllenmiş, yok olmuş ya da bozulmuş değerlerin diriltilmesi veya yerine yenisinin getirilmesi görevini üstlendiğini ifade etmiştir.

Bu hususta Cafer b. Ebu Talib’in Habeş Kralı Necaşi’ye söyledikleri, ilahi vahyin Hz. Peygamber’in tebliğiyle ahlaki alanda topluma nasıl etki ettiğini ortaya koyan önemli örneklerdendir.  Cafer şöyle diyordu: “Ey Hükümdar! Biz cahiliye zihniyetine sahip bir kavimdik; putlara tapar, ölü hayvan eti yer, fuhuş yapardık; akrabalık bağlarına riayet etmez, komşuluk haklarını tanımazdık. Güçlü olanlarımız zayıfları ezerdi. Uzun müddet bu hâlde yaşadık. Sonra Allah bize aramızdan soyunu, doğruluğunu, güvenilirliğini ve namusluluğunu bildiğimiz bir peygamber gönderdi. O bizi Yüce Allah’ın birliğini tanımaya ve ona ibadet etmeye çağırdı. Ağaç ve taştan yaptığımız putlara tapmaktan Allah’a ortak koşmaktan uzaklaştırdı. Bize doğru söylemeyi, emanete ve akrabalık bağına riayet etmeyi, komşularla güzel geçinmeyi, haramdan, kan dökmekten sakınmayı bildirdi; bizi fuhuştan, yalandan, yetim malı yemekten, namuslu kadına iftira etmekten menetti…” (İbn-i Hişam, es-siret, 1/336.)

Sonuç olarak zamanın akışı ve insanoğlunun yeryüzündeki serüveni bağlamında vahiy her daim insanların hayatını yönlendirmiştir. Onlar hataya düştükçe vahiy, peygamberlerin diliyle doğruyu ve hakikati göstermiştir. Vahyin, insanlara sunduğu bu hakikat mesajlarını tarihin akışı içerisinde kabul edip kurtuluşa erenler olduğu gibi reddedip helake uğrayanlar da olmuştur. Bu ilahi dokunuşlar, Allah’ın insanlığa hidayet rehberi olarak gönderdiği son vahiy Kur’an-ı Kerim’in anlaşılması ve hayata geçirilmesi ölçüsünde kıyamete kadar devam edecektir.

Kaynak: Diyanet Haber

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Ferhat Ayhan; Ticarette En Doğru Yatırım, İtibardır

Babası Ali Ayhan’ın kurduğu temeller üzerine, kardeşleriyle birlikte şirketin başında duran Ferhat Ayhan; Ayhanlar Global’i güven, temsil ve ilkelerle büyütüyor.

Aileden Gelen Değerlerle Büyüyen Bir Başarı: Ferhat Ayhan ve Ayhanlar Global

İstanbul merkezli Ayhanlar Global, mutfak gereçleri ve züccaciye sektöründe Türkiye’nin dört bir yanına ve yurt dışına ürün ulaştıran, güvenin yanı sıra stratejik fiyat politikaları ve güçlü tedarik sistemiyle dikkat çeken bir toptan satış firması. Şirketin CEO’su Ferhat Ayhan, “Ticarette sadece doğru olmak yetmez, aynı zamanda dengeli olmak gerekir” diyerek, aileden gelen değerlerle şekillenen bu yapının arkasındaki vizyonu anlatıyor.

Ticaretin dili her dönemde değişir; yöntemler evrilir, araçlar dönüşür. Ancak bazı değerler vardır ki zamana karşı eskimez. Ayhanlar Global, işte bu değerler üzerine kurulu bir yapının adıdır.

İstanbul İstoç’ta faaliyet gösteren firma, mutfak gereçleri, züccaciye ürünleri ve plastik ev gereçleri başta olmak üzere geniş bir ürün yelpazesini hem yurt içi hem yurt dışı müşterileriyle buluşturmaktadır. Türkiye’nin tüm bölgelerine toptan ürün ulaştıran şirket, aynı zamanda Orta Doğu, Avrupa ve Afrika pazarlarında da aktif bir tedarikçi olarak yer almaktadır.

Fakat bu hikâyede yalnızca ticaret değil, bir aile geleneği, bir vizyon ve bir duruş var.

“Babamızın Kurduğu Değeri, Kardeşler Olarak Geleceğe Taşıyoruz”

Ayhanlar Global’in temelini atan isim, bugün şirketin CEO’su olan Ferhat Ayhan’ın babası Ali Ayhan. Şirketin şu anki yönetimi, Ferhat Ayhan ve kardeşlerinin omuzlarında yükseliyor.

“Babamız ticareti sadece alım-satım değil, bir ahlak meselesi olarak gördü. Biz de onun açtığı yolda yürürken aynı değerlere sadık kalmaya çalışıyoruz. Kurumsallıkla aile sıcaklığını harmanlayan bir yapıyız.”

Ferhat Ayhan, ticaret anlayışlarının temelinde aileden gelen sözlü mirasın önemli bir etkisi olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:

“Dedemden ve babamdan öğrendiğim bir şey var: Ticarette dürüstlük, senetten kıymetlidir. İşin büyüklüğü, vicdanın küçülmesine sebep olmamalı. O yüzden her ticari kararda aynaya bakabileceğimiz bir duruş sergilemeye gayret ediyoruz.”

Sadece Güven Değil, Stratejik Ticaret ve Fiyat Dengelemesi

Ayhanlar Global, iş dünyasında sadece güvenle değil; aynı zamanda akılcı fiyat politikaları, sektörel ihtiyaçlara uygun ürün yönetimi ve doğru arz-talep dengesiyle de öne çıkıyor.

“Bir ürünü doğru fiyata alıp, doğru noktaya ulaştırmak; hem üreticinin hem tüketicinin hakkını korumak demektir. Biz bu noktada adaletli ve sürdürülebilir bir çizgi izlemeye çalışıyoruz.”

Ferhat Ayhan’a göre ticaret, yalnızca kar etmek değil, tüm tarafların kazandığı bir denge ortamı kurmaktır. Bu yüzden şirket, sadece ürün satmıyor; pazar analizi, tedarik planlaması ve marka temsili gibi konularda da çözüm ortağı rolü üstleniyor.

Türkiye Ekonomisine Güç Veren Bir Tedarik Modeli

Ayhanlar Global, Türkiye’nin üretim gücünü iç ve dış pazarlara taşıyarak ekonomiye somut katkılar sağlayan bir yapı olarak faaliyet göstermektedir. Firma aynı zamanda yurt dışından ithal ettiği kaliteli ürünleri de iç pazara sunarak çift yönlü bir tedarik kanalı oluşturmuştur.

“Biz lojistik firması değiliz; biz bir tedarikçiyiz. Ancak tedarik demek sadece ürün taşımak değil, ürünün arkasındaki emeği, hayali ve değeri doğru temsil etmektir.”

Bu bakış açısı sayesinde firma, hem küçük ve orta ölçekli üreticilere alan açmakta, hem de uluslararası alıcıların güvenini kazanmaktadır.

Ferhat Ayhan’ın Ticaret Felsefesi: “İlk Kazancınız Duruşunuz Olsun”

Ferhat Ayhan, yıllardır sürdürdüğü iş hayatında kazancı yalnızca maddi değerle ölçmeyen bir anlayışa sahip. Onun için en değerli yatırım, itibar ve sağlam karakter:

“Bir işe başlarken hep şunu sorarız: ‘Bu işin sonunda vicdanımız rahat olacak mı?’ Cevap hayırsa, ne kadar kârlı olursa olsun o iş bize uygun değildir. Çünkü bir gün her şey biter, ama iyi bir isim baki kalır.”

Aynı zamanda gençlerle sık sık bir araya gelen Ferhat Ayhan, iş hayatına atılacaklara önemli tavsiyelerde bulunuyor:

“Sabırlı olun. Sabırla kazanılan hiçbir şey kolay kaybedilmez. Bugün sizi anlatan şey, kaç iş yaptığınız değil; nasıl biri olarak anıldığınızdır.”
“Unutmayın, hızlı büyüyen ağaç rüzgârda çabuk devrilir. O yüzden kökünüz derin olsun; ticaretteki başarınız da kalıcı olsun.”

Ailede Başlayan, Topluma Açılan Bir Yolculuk

Ayhanlar Global’in bugünkü başarısının ardında yalnızca ticari hamleler değil; aile içi uyum, kardeş dayanışması ve birbirini tamamlayan güçlü roller yatıyor. Ferhat Ayhan, bu birlikteliğin sadece geçmişe saygı değil, aynı zamanda geleceğe karşı bir sorumluluk olduğunu ifade ediyor:

“Aynı sofrada büyüyen kardeşler olarak bugün aynı vizyonda yürümek bizim için hem bir nasip, hem bir görev. Bizden sonra da bu yapının değerleriyle devam etmesini istiyoruz.”

Sonuç: Sessiz, Dürüst ve Sürdürülebilir Bir Başarı Öyküsü

Ayhanlar Global, bugün Türkiye’nin dört bir yanına ürün ulaştıran, yurt dışı pazarlarda aktif rol alan, yerli üreticileri temsil eden, ithalatla iç pazara katkı sunan, aile değerleriyle kurumsallığı birleştiren güçlü bir tedarik zinciri olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Ferhat Ayhan ve kardeşleri için bu yapı sadece bir ticari organizasyon değil; geçmişten geleceğe uzanan bir emanet, ahlaki ilkelerle büyüyen bir miras, yeni nesillere güvenli bir örnek.

“Kazandıklarımızdan çok, nasıl kazandığımız bizim için önemli. Çünkü ticaret biter, raflar boşalır, hesaplar sıfırlanır… Ama iyi bir isim, bir ömür kalır.”

— Ferhat Ayhan

Continue Reading

Gündem

Davut Türkoğlu: Hizmet Sektöründe Yapay Zekayı Pulkon ile Entegre Ediyoruz

Pulkon, sunduğu yenilikçi çözümlerle sektörde fark yaratmaya devam ediyor. Güvenlik, istihdam ve entegre tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği hizmetlerle, iş dünyasına modern ve akıllı çözümler sunuyor.

Başarısının temelinde, 10 yılı aşkın sektörel deneyime sahip uzman ekibi ve ileri teknoloji odaklı vizyonu bulunan Pulkon, en güncel trendleri takip ederek fark yaratıyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarındaki akıllı çözümleri sayesinde, hem yerel hem de uluslararası müşterilerinin güvenini kazanmayı başarıyor.

Şirketin başarısının arkasındaki isim Davut Türkoğlu, “Yapay zekâ sadece teknolojik bir gelişim değil, aynı zamanda iş yapış şeklimizi dönüştüren bir güç. Pulkon olarak, bu dönüşümün iş dünyasında yarattığı değişimi en iyi şekilde değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Pulkon, yalnızca yerel pazarda değil, küresel arenada da varlık göstermek için çalışmalarını sürdürüyor. Şirketin vizyonu, yenilikçi hizmetlerini dünya çapında sunarak sektörde öncü bir konum elde etmek.

Teknolojik çözümlerle desteklenen hizmetleriyle öne çıkan Pulkon, yapay zeka tabanlı sistemler ve entegre hizmet anlayışıyla müşterilerine maksimum verimlilik sağlamayı hedefliyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği çözümler, işletmelere değer katıyor.

Davut Türkoğlu, Pulkon’un sunduğu hizmetlerin önemine vurgu yaparak, “Pulkon Güvenlik Hizmetleri, deneyimli kadrosu ve yapay zeka destekli analiz sistemleri sayesinde tehditleri önceden tespit ederek riskleri minimize ediyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl bir işletmede şüpheli aktiviteleri belirleyen sistemimiz, büyük bir maddi kaybın önüne geçti. Pulkon İnsan Kaynakları, iş ve işçi eşleştirme sürecinde yapay zeka destekli algoritmalar kullanarak doğru yetenekleri en uygun pozisyonlarla buluşturuyor. Bu sayede bir teknoloji firması, sadece iki hafta içinde ihtiyacına uygun yazılımcı ekibini oluşturdu” dedi.

Ayrıca Pulkon Entegre Tesis Yönetimi Hizmetleri, enerji tasarrufu ve operasyonel verimlilik konularında çağdaş çözümler sunuyor. Türkoğlu, “Bir otel grubu için sunduğumuz tesis yönetimi hizmetleri, operasyonel süreçlerde mükemmeliyet sağlarken misafir memnuniyetinde %25’lik bir artış kaydedilmesini sağladı” ifadelerini kullandı.

Yolculuğuna yerel bir firma olarak başlayan Pulkon, küresel bir marka olma hedefiyle ilerlemeye devam ediyor. Müşteri güvenliği, operasyonel verimlilik ve memnuniyet odaklı yaklaşımıyla modern iş dünyasına değer katan Pulkon, 2026 yılının ilk çeyreğinde uluslararası pazarda genişlemeyi planlıyor.

Continue Reading

Gündem

Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu Kuruldu!

Ankara’da bir araya gelen 11 sendika, kamu çalışanlarının hak kayıplarına karşı ortak mücadele etmek amacıyla Bağımsız Kamu Emekçileri Platformu’nu kurduklarını duyurdu.

Kamu çalışanlarının yaşadığı ekonomik ve sosyal hak kayıplarına dikkat çekmek amacıyla bir açıklama yayımlayan BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN, TÖBSEN ve TÖS sendikaları, yıllardır çözülemeyen sorunlara çözüm üretmek ve gerçek sendikacılık anlayışını güçlendirmek için güçlerini birleştirdi.

Platform adına yapılan açıklama şöyle; 

Basına ve Kamuoyuna,

Yaşadığımız süreçte, memurların başta ekonomik kayıplar olmak üzere ciddi hak kayıpları yaşadığı ortadadır. En son yapılan maaş zammında da görüldüğü üzere, memurlar yoksulluk sınırında yaşamaya zorlanmaktadır. Daha da vahim olan ise, iktidarın bu durumu sözde sendikalar üzerinden, özünde ise iktidarın arka bahçesine dönüşmüş yapılardan faydalanarak gerçekleştirmesidir.

Bizler, bu ülkenin üreten, halkını ve vatanını seven, Cumhuriyet değerlerini sahiplenen ve halkın refah içinde yaşamasını isteyen sendikalarız. Sendikaların görevi, üyelerinin mesleki, sosyal, özlük ve ekonomik haklarını savunmaktır. Ancak gelinen noktada, özellikle siyasi aidiyetler üzerinden sendikacılık yapanlar, halkın üreten gücünü sefalet yaşamına mahkûm etmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır.

Ayrıca, tüm iş kollarında memurların yıllardır kemikleşmiş ve bir türlü çözüme kavuşturulamayan sorunlar yaşadığı açıktır. Bizler, aşağıda isimleri yer alan sendikalar olarak, kamu emekçilerinin kalıcı hale gelmiş sorunlarının çözümü ve bundan sonra yaşanabilecek sorunlara karşı ortak bir irade oluşturmak, gerçek sendikal mücadeleyi büyütmek amacıyla bir araya geldik. Ankara’da yaptığımız toplantı sonucunda, İlkeli Birliktelik ışığında Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu adıyla bir platform kurduğumuzu ilan ediyoruz.

Ayrıca belirtmek isteriz ki, bu ülkede işçiler, emekliler, memurlar ve hatta işsizler birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Dolayısıyla platformumuz, tüm emek kesiminin sesi olacaktır.

Saygılarımızla,

BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN,TÖBSEN, TÖS

BAĞIMSIZ KAMU EMEKÇİLERİ PLATFORMU YÜRÜTME KURULU

Continue Reading

Çok Okunanlar