Connect with us

Gündem

1960’lı Yıllarda Müşavere Heyeti Ve Kararlarından Örnekler

Dr. Mehmet BULUT
DİB Başkanlık Müşaviri

Diyanet İşleri Reisliğinin 1924 yılı bütçe kanunu ile sekiz azadan oluşan bir “Heyet-i Müşavere” teşekkül etmiş ve bu birim günümüze kadar aralıksız varlığını sürdürmüştür. Kurul, 1929’a kadar “Heyet-i Müşavere”, 1929-1950 arası “Müşavere Heyeti”, 1950-1965 arası da “Müşavere ve Dinî Eserler İnceleme Kurulu” adıyla hizmet etmiş, bu ad 1965 tarihli teşkilat kanununda “Din İşleri Yüksek Kurulu” olarak değiştirilmiştir. Çeşitli vesilelerle belirttiğim gibi Müşavere Heyeti, Diyanet İşleri Başkanlığının en yüksek karar ve danışma organı olmuştur.

14 Haziran 1935 tarihli Reisliğin ilk teşkilat kanununda Kurulun aza sayısı beş olarak belirlenmiş, 1939’da bu sayı dörde düşürülmüştü. Teşkilat kanununda 1950’de yapılan kapsamlı değişiklikte üye sayısı yediye çıkarılmış, ayrıca üç üye yardımcısı kadrosu da ihdas edilmişti. 1965 yılına kadar Heyet azaları Diyanet İşleri reisinin teklifi, başvekilin inhası ve cumhur reisinin atamasıyla göreve getirilmişlerdi. Üyelerin atama yoluyla göreve getirildikleri yıllarda münhal oldukça yerlerine yeni üyeler tayin edilmişti. 22 Haziran 1965 tarihli ve 633 sayılı Kanun, Kurulun bir başkan ve on üyeden oluşmasını öngörmüştü. Bu kanunla getirilen en önemli yeniliklerden biri, Kurul üyeliği için seçim ve tayin şeklinde ikili bir yöntemin getirilmesiydi. Nitekim kanun gereği Din İşleri Yüksek Kurulunu belirlemek üzere ilk kez 30 Ocak 1966’da seçim yapılmıştı. Aday tespit komisyonunca seçilen otuz üç adaydan Diyanet İşleri Başkanınca belirlenen on biri Bakanlar Kurulu kararnamesiyle üyeliğe tayin edilmiş, bu kararname 19 Şubat 1966 tarihli Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe girmişti. İlk defa seçim yoluyla belirlenip atamaları yapılan Din İşleri Yüksek Kuruları üyeleri şu isimlerden oluşuyordu: Hasan Hüsnü Erdem, Bekir Haki Yener, Şehit Oral, İsmail Ezherli, İbrahim Eken, Dr. Lütfi Doğan, Ali Rıza Hakses, Dr. Ali Arslan Aydın, Hasan Ege, Ahmet Baltacı, Dr. Esat Kılıçer. Üyelerin kendi aralarında yaptığı seçim sonucu Ali Rıza Hakses de ilk Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı olmuştur. Hakses, 11 Ekim 1966’da, yine bu zevattan Lütfi Doğan da 15 Ekim 1968’de Diyanet İşleri Başkanı olacaklardır.

Kurul üyelerinin atanmalarına ilişkin 30 Ocak 1966 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı, yapılan itirazlar sonucu Danıştay tarafından 5 Kasım 1966’da iptal edildi. Tabii, bu altı aylık süre içinde Kurul, faaliyetlerini sürdürmüştür. Bunun üzerine 26 Aralık 1966’da Kurulun yedi üyesi için yeniden seçim yapıldı. Eski Müşavere Kurulu Üyeleri Dr. Lütfi Doğan, Osman Keskioğlu, Dr. Ali Arslan Aydın ve A. Hamdi Kasaboğlu, müktesep hak olarak Kurulun doğrudan üyeleri sayılmış ve geri kalan yedi üye için seçim yapılmıştı. Seçilen yirmi bir adaydan yedisinin (İsmail Ezherli, M. Şehit Oral, Lütfi Doğan, Dr. M. Esat Kılıçer,  Hasan Ege, Hüseyin Özgün, İbrahim Atay) ve dört eski üyenin tayini 31 Aralık 1966 tarihinde yapılmış, tayin kararnamesi Resmi Gazetenin 21 Şubat 1967 tarihli sayısında yayımlanmıştı. Bu yeni kurul ilk toplantısını 18 Şubat 1967’de yaptı. Eylül 1966’da “Din İşleri Yüksek Kurulunun Toplantı ve Çalışma Usulleri ile Kurul Başkan, Üye, Raportör ve Mütercimlerinin Nitelikleri ve Görevleri Hakkında” 26 maddeyi ihtiva eden kapsamlı bir yönetmelik yayımlandı. (Resmi Gazete, 1 Eylül 1966, sayı 12389.) 633 sayılı kanuna kadar Kurulun başkanı olmamış, Diyanet İşleri Başkanları tabii olarak Kurulun da başkanları olmuş, alınan kararlar da Diyanet İşleri Başkanları tarafından imzalanmıştır. 

Bu özet bilgilerden sonra burada Kurulun 1960’lı yıllarda aldığı kararlarından bazı örnekler vermek istiyorum. Vereceğim örneklerin, süreçte alınan kararların mahiyeti yanında dönemde ülkemizin dinî, sosyal ve hatta ekonomik hayatı hakkında bize bazı ipuçları vereceğini düşünüyorum. Örnekleri, önemine binaen Başkanlık mensupları ve halka da duyurulmasını sağlamak amacıyla Diyanet Dergisinde de yayımlanmış kararlardan seçtim. Haziran 1962’den itibaren aylık periyotlarla yayımlanmaya başlayan Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisinde dinî, ilmî, edebî makalelerle teşkilat ve personele ilişkin haberler yanında, Müşavere Heyetince alınan bazı kararlara da yer verilmişti. Bu açıdan denilebilir ki Başkanlığın böyle bir süreli yayına kavuşması Kurul açısından da bir imkân olmuştu; gerekli gördüğü kararları bu dergide yayımlayarak başta teşkilat mensupları olmak üzere daha geniş kitlelere duyurma fırsatı elde etmişti. Mesela 1968 yılında her sayısının 10 bin adet basıldığını düşünürsek o günkü şartlarda derginin geniş bir okuyucu kitlesine ulaştığı anlaşılır. 1968 yılında yayımlanmaya başlanan Diyanet Gazetesi de 60 bin adet basılmıştı. Vereceğim örneklerde karar tarihlerinden sonra yazılan rakamlar, karar sayılarını göstermektedir.

Müşavere Kurulu, 19 Eylül 1963 tarih ve 516 sayılı kararında, “yerli hayvan ırklarının ıslahı ve verimlerin artırılması” amacıyla iyi cins hayvanların tohumlarının alınarak “suni tohumlama” yapılmasında dinen bir sakınca olmadığına karar verdi; karar, derginin Kasım 1963 (c. 2, sayı 11.) sayısında da yayımlandı. Aynı kararda damızlığa elverişli olmayan boğaların enemesinde bir mahzur olmadığı belirtilmişti. Kararda ayrıca, cami görevlilerinin hutbe ve vaazlarında halkı bu hususlarda bilgilendirmeleri istenmişti. Nitekim karar metni, bir genelge hâlinde valiliklere tamim edilmişti. Aynı kararın bilahare derginin Mayıs 1965 sayısında bir kez daha yayımlandığını görüyoruz.

Derginin Aralık 1965 sayısında çeşitli konulara ilişkin bazı Kurul kararlarına yer verilmişti ki Kurulun önceki yıllarda da bu konulara ilişkin karar ve mütalaaları olmuştu: Kazanç ve gelir vergilerinin zekât yerine sayılamayacağı (8 Mart 1965/185.), fakirlere yardım etmek gayesiyle oluşturulmuş derneklere zekât verilebileceği (22 Mart 1965/234.) gibi.

1966 yılında dergide Kurul kararlarına daha çok yer verildiği görülmektedir: Kadının tek başına hacca gitmesi (5 Mart 1966/2.), cenaze nakli (16 Mart 1966/11.), eski mezarlığa cami yapımı (13 Haziran 1966.), yıkanması mahzurlu ölünün cenaze namazı (26 Mart 1966/35.), rızasız bir arsaya cami inşaatı (23 Mayıs 1966/100.), cuma namazını kaçırmak gibi bir durum olmaması hâlinde cenazenin defninin tehir edilmesinin uygun olmayacağı (7 Temmuz 1966/164.), farz namazlardan önce İhlas okuma uygulamasının kaldırılmasına gerek olmadığı (2 Eylül 1966/226.), ikindi namazının vakti (20 Temmuz 1966/210.), ezanın teyp vasıtasıyla tekrarlanmasının caiz olmadığı (20 Temmuz 1966/204.), trafik kazalarında ölenlerin tazminat paraları (20 Temmuz 1966/180.) gibi. Kurulca 1966’da ittihaz edilen ve sözü edilen dergide de yayımlanan şu öneri de önemlidir: Mesleki din eğitimi veren okulların (imam hatip okulları ile yüksek İslam enstitüleri) müfredat programlarının hazırlanmasında Başkanlığın Millî Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapması. (22 Nisan 1966 tarih/115.)

Kanaatimce 1966 yılı itibarıyla Kurulun aldığı en önemli kararlarından biri Ayasofya’ya ilişkindi. Amerikalı Orkestra Şefi Leopold Stokowsky, müze olarak kullanılan Ayasofya’da Yunus Emre Oratoryosu’nu bir Türk senfoni orkestrası iştirakiyle icra etmek istemiş, konu Dışişleri Bakanlığı tarafından Diyanet İşleri Başkanlığına sorulmuştu. Din İşleri Yüksek Kurulu şu kararı ittihaz etmişti: “Ayasofya Allah’a ibadet gayesiyle inşa edilen bir mabettir. Bu mabet, 1453 yılına kadar kilise olarak kullanılmış, İstanbul’un fethini müteakip Fatih Sultan Mehmet tarafından cami hâline getirilerek vakfedilmiştir. Dinî ve hukuki bir hükme bağlanan ‘vakıf şartı’nın icapları 500 yıla yakın bir zaman tatbik edilmiş ve Ayasofya, cami olarak ibadete açık tutulmuştur. Bu bakımdan Ayasofya hâlen müze olarak kullanılıyorsa da aslında bir mabet, İslami hükümlere göre bir camidir. Camiler Müslümanların ibadetine, va’z ve nasihat edilmesine tahsis edilen mukaddes yerlerdir. Bu sebeple, fetih yadigârı ve tarihimizin büyük bir zafer timsali olan Ayasofya Camii’nde böyle bir oratoryonun icra edilmesinin dinen caiz olmadığına ittifakla karar verildi.” (27 Eylül 1966 tarih 239 sayalı karar.) Bu karar, derginin Kasım 1966 sayısında da  (c. 5, sayı 11.) yayımlandı. Nitekim basında çıkan haberlerden, o yıl itibarıyla Ayasofya’da sözü edilen konsere izin verilmediği anlaşılmaktadır.

1967’de, devlet radyolarında yapılacak dinî programların TRT Genel Müdürlüğüyle Diyanet İşleri Başkanlığınca ortak düzenlenmesi konusunda varılan mutabakat maddeleri, Din İşleri Yüksek Kurulunca incelenmiş ve haklarında görüş bildirilmişti. (14 Ekim 1967/210.) Radyolarda yapılacak dinî ve ahlaki konuşmalar konusunda Kurul, Kasım 1967’de 6 madde hâlinde yeni tekliflerde bulundu. (17 Kasım 1967/233.)

1968 yılında Kurul, ezanlardan önce veya sonra minarelerden salat-ü selam okunmasında dinen bir mahzur olmadığına dair bir mütalaada bulunmuştu. (14 Şubat 1969/50.)

Bir mahkemenin görüş talebi üzerine Din İşleri Yüksek Kurulu, hazırladığı raporda “Yehova’nın Şahidi” konusunda bilgi vererek bu cereyanın bir din olmadığı, dolayısıyla nüfus kütüğü din hanesine bunun bir din olarak kaydedilemeyeceği mütalaasında bulundu. (12 Nisan 1967/46.)

Önceki yıllarda olduğu gibi bu süreçte de Kurul, içerikleri itibarıyla sakıncalı görülen bazı yayınlar hakkında da kararlar ittihaz etmiş ve bir kısmı Diyanet Dergisinde de yayımlanarak Başkanlık personeli ve halkın dikkatleri çekilmişti. Mesela 1964 yılında Tercüman Gazetesinde tefrika edilen “12 İmam” başlıklı dizi yazı Müşavere Kurulunca incelenmiş ve tespit edilen hatalı bilgiler maddeler hâlinde sıralanmıştı.

“Yumurcak Masumu” adlı plak, Kurulca dinlenip incelenmiş, burada duanın tezyif ve tahkir edildiği, dua cümlelerinin, dinî inanç ve merasimlerin eğlence konusu yapıldığı sonucuna vararak Başkanlığın söz konusu plağın toplatılması konusunda ilgili merciler nezdinde teşebbüse geçmesi istenmişti. (11 Temmuz 1966/173.)

1968 ve 1969’da Kurulun yayın tetkiklerinin yoğunlaştığını görüyoruz. (9 Ağustos 1968/134; 19 Ağustos 1968/147; 26 Eylül 1968/160; 12 Şubat 1969/50; 21 Nisan 1969/100; 21 Haziran 1969/121.) Bu cümleden olarak, Cemil Sena tarafından yazılan “Hz. Muhammed’in Felsefesi” adlı kitap hakkında Kurul detaylı bir rapor hazırlayarak kitabın dinî değerleri tezyif ettiği sonucuna varmış ve bu kitabın toplatılması için ilgili mercilere müracaatın uygun olacağına karar vermişti. (17 Temmuz 1968/118.) Kurulun 21 Nisan 1969 tarih ve 100, 21 Haziran 1969 tarih ve 121 sayılı kararları ise iki dergiye ilişkin kapsamlı birer eleştiri mahiyetindeydi. Öte yandan 13 Haziran 1969 tarih ve 133 sayılı kararı, Mavi Kırlangıç adlı çocuk dergisi hakkındadır ve bu dergi faydalı olarak görülmüş ve tavsiyesi uygun bulunmuştur.
İsmet Zeki Eyuboğlu tarafından hazırlanan “Türk Şiirinde Tanrıya Kafa Tutanlar” adlı eser (kitapta Yunus Emre de tanrıya kafa tutan şairler arasında gösterilmişti.) Kurulca incelenmiş ve zararlı bulunarak toplatılması için ilgili makamlara başvurulması talep edilmiştir. (31 Ekim 1968/184.)

Maxsime Rodinson tarafından yazılan ve Fransızcadan Türkçeye “Hz. Muhammed” adıyla tercüme edilip yayımlanan eser Kurulca incelenmiş; kitapta, tarihî gerçeklere uymayan, maksatlı ve garazkârane iddiaların yer aldığı, İslami değerlere saldırıldığı, Hz. Peygamberin şahsiyetinin tahkir edildiği, dinî bütünlüğümüzü sarsma amacı güdüldüğü sonucuna varılarak durumun teşkilatımıza ve halkımıza duyurulması, ayrıca kitabın toplatılması için ilgili merciler nezdinde teşebbüse geçilmesi kararlaştırılmıştı. (6 Haziran 1969/132.)

Necla Çapan tarafından yazılan ve Başkanlıkça bir miktar satın alınması istenen “Hz. Mevlana’dan Çağrı” adlı eseri Kurul, “zihinleri teşviş edici” mahiyette bulmuş, Başkanlıkça satın alınmasının uygun olmadığına karar vermiştir. (24 Ekim 1969/217.)

Bu yazıyı bitirirken şunu düşündüm: 1966 yılında Ayasofya’da orkestra konusunda ittifakla alınan kararın altında imzaları olan Kurul üyelerinin (Ali Rıza Hakses/Kurul Başkanı, M. Şehit Oral, İsmail Ezherli, İbrahim Eken, Dr. Ali Arslan Aydın, Dr. M. Esad Kılıçer, Ahmet Baltacı, Hasan Ege) hiçbiri bugün hayatta değil. Bu mabedin ibadete açıldığını görmeleri onları fevkalade mütehassis ederdi. Bu vesile ile kendilerine rahmet diliyorum.

Kaynak: Diyanet Haber

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Ferhat Ayhan; Ticarette En Doğru Yatırım, İtibardır

Babası Ali Ayhan’ın kurduğu temeller üzerine, kardeşleriyle birlikte şirketin başında duran Ferhat Ayhan; Ayhanlar Global’i güven, temsil ve ilkelerle büyütüyor.

Aileden Gelen Değerlerle Büyüyen Bir Başarı: Ferhat Ayhan ve Ayhanlar Global

İstanbul merkezli Ayhanlar Global, mutfak gereçleri ve züccaciye sektöründe Türkiye’nin dört bir yanına ve yurt dışına ürün ulaştıran, güvenin yanı sıra stratejik fiyat politikaları ve güçlü tedarik sistemiyle dikkat çeken bir toptan satış firması. Şirketin CEO’su Ferhat Ayhan, “Ticarette sadece doğru olmak yetmez, aynı zamanda dengeli olmak gerekir” diyerek, aileden gelen değerlerle şekillenen bu yapının arkasındaki vizyonu anlatıyor.

Ticaretin dili her dönemde değişir; yöntemler evrilir, araçlar dönüşür. Ancak bazı değerler vardır ki zamana karşı eskimez. Ayhanlar Global, işte bu değerler üzerine kurulu bir yapının adıdır.

İstanbul İstoç’ta faaliyet gösteren firma, mutfak gereçleri, züccaciye ürünleri ve plastik ev gereçleri başta olmak üzere geniş bir ürün yelpazesini hem yurt içi hem yurt dışı müşterileriyle buluşturmaktadır. Türkiye’nin tüm bölgelerine toptan ürün ulaştıran şirket, aynı zamanda Orta Doğu, Avrupa ve Afrika pazarlarında da aktif bir tedarikçi olarak yer almaktadır.

Fakat bu hikâyede yalnızca ticaret değil, bir aile geleneği, bir vizyon ve bir duruş var.

“Babamızın Kurduğu Değeri, Kardeşler Olarak Geleceğe Taşıyoruz”

Ayhanlar Global’in temelini atan isim, bugün şirketin CEO’su olan Ferhat Ayhan’ın babası Ali Ayhan. Şirketin şu anki yönetimi, Ferhat Ayhan ve kardeşlerinin omuzlarında yükseliyor.

“Babamız ticareti sadece alım-satım değil, bir ahlak meselesi olarak gördü. Biz de onun açtığı yolda yürürken aynı değerlere sadık kalmaya çalışıyoruz. Kurumsallıkla aile sıcaklığını harmanlayan bir yapıyız.”

Ferhat Ayhan, ticaret anlayışlarının temelinde aileden gelen sözlü mirasın önemli bir etkisi olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:

“Dedemden ve babamdan öğrendiğim bir şey var: Ticarette dürüstlük, senetten kıymetlidir. İşin büyüklüğü, vicdanın küçülmesine sebep olmamalı. O yüzden her ticari kararda aynaya bakabileceğimiz bir duruş sergilemeye gayret ediyoruz.”

Sadece Güven Değil, Stratejik Ticaret ve Fiyat Dengelemesi

Ayhanlar Global, iş dünyasında sadece güvenle değil; aynı zamanda akılcı fiyat politikaları, sektörel ihtiyaçlara uygun ürün yönetimi ve doğru arz-talep dengesiyle de öne çıkıyor.

“Bir ürünü doğru fiyata alıp, doğru noktaya ulaştırmak; hem üreticinin hem tüketicinin hakkını korumak demektir. Biz bu noktada adaletli ve sürdürülebilir bir çizgi izlemeye çalışıyoruz.”

Ferhat Ayhan’a göre ticaret, yalnızca kar etmek değil, tüm tarafların kazandığı bir denge ortamı kurmaktır. Bu yüzden şirket, sadece ürün satmıyor; pazar analizi, tedarik planlaması ve marka temsili gibi konularda da çözüm ortağı rolü üstleniyor.

Türkiye Ekonomisine Güç Veren Bir Tedarik Modeli

Ayhanlar Global, Türkiye’nin üretim gücünü iç ve dış pazarlara taşıyarak ekonomiye somut katkılar sağlayan bir yapı olarak faaliyet göstermektedir. Firma aynı zamanda yurt dışından ithal ettiği kaliteli ürünleri de iç pazara sunarak çift yönlü bir tedarik kanalı oluşturmuştur.

“Biz lojistik firması değiliz; biz bir tedarikçiyiz. Ancak tedarik demek sadece ürün taşımak değil, ürünün arkasındaki emeği, hayali ve değeri doğru temsil etmektir.”

Bu bakış açısı sayesinde firma, hem küçük ve orta ölçekli üreticilere alan açmakta, hem de uluslararası alıcıların güvenini kazanmaktadır.

Ferhat Ayhan’ın Ticaret Felsefesi: “İlk Kazancınız Duruşunuz Olsun”

Ferhat Ayhan, yıllardır sürdürdüğü iş hayatında kazancı yalnızca maddi değerle ölçmeyen bir anlayışa sahip. Onun için en değerli yatırım, itibar ve sağlam karakter:

“Bir işe başlarken hep şunu sorarız: ‘Bu işin sonunda vicdanımız rahat olacak mı?’ Cevap hayırsa, ne kadar kârlı olursa olsun o iş bize uygun değildir. Çünkü bir gün her şey biter, ama iyi bir isim baki kalır.”

Aynı zamanda gençlerle sık sık bir araya gelen Ferhat Ayhan, iş hayatına atılacaklara önemli tavsiyelerde bulunuyor:

“Sabırlı olun. Sabırla kazanılan hiçbir şey kolay kaybedilmez. Bugün sizi anlatan şey, kaç iş yaptığınız değil; nasıl biri olarak anıldığınızdır.”
“Unutmayın, hızlı büyüyen ağaç rüzgârda çabuk devrilir. O yüzden kökünüz derin olsun; ticaretteki başarınız da kalıcı olsun.”

Ailede Başlayan, Topluma Açılan Bir Yolculuk

Ayhanlar Global’in bugünkü başarısının ardında yalnızca ticari hamleler değil; aile içi uyum, kardeş dayanışması ve birbirini tamamlayan güçlü roller yatıyor. Ferhat Ayhan, bu birlikteliğin sadece geçmişe saygı değil, aynı zamanda geleceğe karşı bir sorumluluk olduğunu ifade ediyor:

“Aynı sofrada büyüyen kardeşler olarak bugün aynı vizyonda yürümek bizim için hem bir nasip, hem bir görev. Bizden sonra da bu yapının değerleriyle devam etmesini istiyoruz.”

Sonuç: Sessiz, Dürüst ve Sürdürülebilir Bir Başarı Öyküsü

Ayhanlar Global, bugün Türkiye’nin dört bir yanına ürün ulaştıran, yurt dışı pazarlarda aktif rol alan, yerli üreticileri temsil eden, ithalatla iç pazara katkı sunan, aile değerleriyle kurumsallığı birleştiren güçlü bir tedarik zinciri olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Ferhat Ayhan ve kardeşleri için bu yapı sadece bir ticari organizasyon değil; geçmişten geleceğe uzanan bir emanet, ahlaki ilkelerle büyüyen bir miras, yeni nesillere güvenli bir örnek.

“Kazandıklarımızdan çok, nasıl kazandığımız bizim için önemli. Çünkü ticaret biter, raflar boşalır, hesaplar sıfırlanır… Ama iyi bir isim, bir ömür kalır.”

— Ferhat Ayhan

Continue Reading

Gündem

Davut Türkoğlu: Hizmet Sektöründe Yapay Zekayı Pulkon ile Entegre Ediyoruz

Pulkon, sunduğu yenilikçi çözümlerle sektörde fark yaratmaya devam ediyor. Güvenlik, istihdam ve entegre tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği hizmetlerle, iş dünyasına modern ve akıllı çözümler sunuyor.

Başarısının temelinde, 10 yılı aşkın sektörel deneyime sahip uzman ekibi ve ileri teknoloji odaklı vizyonu bulunan Pulkon, en güncel trendleri takip ederek fark yaratıyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarındaki akıllı çözümleri sayesinde, hem yerel hem de uluslararası müşterilerinin güvenini kazanmayı başarıyor.

Şirketin başarısının arkasındaki isim Davut Türkoğlu, “Yapay zekâ sadece teknolojik bir gelişim değil, aynı zamanda iş yapış şeklimizi dönüştüren bir güç. Pulkon olarak, bu dönüşümün iş dünyasında yarattığı değişimi en iyi şekilde değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Pulkon, yalnızca yerel pazarda değil, küresel arenada da varlık göstermek için çalışmalarını sürdürüyor. Şirketin vizyonu, yenilikçi hizmetlerini dünya çapında sunarak sektörde öncü bir konum elde etmek.

Teknolojik çözümlerle desteklenen hizmetleriyle öne çıkan Pulkon, yapay zeka tabanlı sistemler ve entegre hizmet anlayışıyla müşterilerine maksimum verimlilik sağlamayı hedefliyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği çözümler, işletmelere değer katıyor.

Davut Türkoğlu, Pulkon’un sunduğu hizmetlerin önemine vurgu yaparak, “Pulkon Güvenlik Hizmetleri, deneyimli kadrosu ve yapay zeka destekli analiz sistemleri sayesinde tehditleri önceden tespit ederek riskleri minimize ediyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl bir işletmede şüpheli aktiviteleri belirleyen sistemimiz, büyük bir maddi kaybın önüne geçti. Pulkon İnsan Kaynakları, iş ve işçi eşleştirme sürecinde yapay zeka destekli algoritmalar kullanarak doğru yetenekleri en uygun pozisyonlarla buluşturuyor. Bu sayede bir teknoloji firması, sadece iki hafta içinde ihtiyacına uygun yazılımcı ekibini oluşturdu” dedi.

Ayrıca Pulkon Entegre Tesis Yönetimi Hizmetleri, enerji tasarrufu ve operasyonel verimlilik konularında çağdaş çözümler sunuyor. Türkoğlu, “Bir otel grubu için sunduğumuz tesis yönetimi hizmetleri, operasyonel süreçlerde mükemmeliyet sağlarken misafir memnuniyetinde %25’lik bir artış kaydedilmesini sağladı” ifadelerini kullandı.

Yolculuğuna yerel bir firma olarak başlayan Pulkon, küresel bir marka olma hedefiyle ilerlemeye devam ediyor. Müşteri güvenliği, operasyonel verimlilik ve memnuniyet odaklı yaklaşımıyla modern iş dünyasına değer katan Pulkon, 2026 yılının ilk çeyreğinde uluslararası pazarda genişlemeyi planlıyor.

Continue Reading

Gündem

Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu Kuruldu!

Ankara’da bir araya gelen 11 sendika, kamu çalışanlarının hak kayıplarına karşı ortak mücadele etmek amacıyla Bağımsız Kamu Emekçileri Platformu’nu kurduklarını duyurdu.

Kamu çalışanlarının yaşadığı ekonomik ve sosyal hak kayıplarına dikkat çekmek amacıyla bir açıklama yayımlayan BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN, TÖBSEN ve TÖS sendikaları, yıllardır çözülemeyen sorunlara çözüm üretmek ve gerçek sendikacılık anlayışını güçlendirmek için güçlerini birleştirdi.

Platform adına yapılan açıklama şöyle; 

Basına ve Kamuoyuna,

Yaşadığımız süreçte, memurların başta ekonomik kayıplar olmak üzere ciddi hak kayıpları yaşadığı ortadadır. En son yapılan maaş zammında da görüldüğü üzere, memurlar yoksulluk sınırında yaşamaya zorlanmaktadır. Daha da vahim olan ise, iktidarın bu durumu sözde sendikalar üzerinden, özünde ise iktidarın arka bahçesine dönüşmüş yapılardan faydalanarak gerçekleştirmesidir.

Bizler, bu ülkenin üreten, halkını ve vatanını seven, Cumhuriyet değerlerini sahiplenen ve halkın refah içinde yaşamasını isteyen sendikalarız. Sendikaların görevi, üyelerinin mesleki, sosyal, özlük ve ekonomik haklarını savunmaktır. Ancak gelinen noktada, özellikle siyasi aidiyetler üzerinden sendikacılık yapanlar, halkın üreten gücünü sefalet yaşamına mahkûm etmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır.

Ayrıca, tüm iş kollarında memurların yıllardır kemikleşmiş ve bir türlü çözüme kavuşturulamayan sorunlar yaşadığı açıktır. Bizler, aşağıda isimleri yer alan sendikalar olarak, kamu emekçilerinin kalıcı hale gelmiş sorunlarının çözümü ve bundan sonra yaşanabilecek sorunlara karşı ortak bir irade oluşturmak, gerçek sendikal mücadeleyi büyütmek amacıyla bir araya geldik. Ankara’da yaptığımız toplantı sonucunda, İlkeli Birliktelik ışığında Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu adıyla bir platform kurduğumuzu ilan ediyoruz.

Ayrıca belirtmek isteriz ki, bu ülkede işçiler, emekliler, memurlar ve hatta işsizler birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Dolayısıyla platformumuz, tüm emek kesiminin sesi olacaktır.

Saygılarımızla,

BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN,TÖBSEN, TÖS

BAĞIMSIZ KAMU EMEKÇİLERİ PLATFORMU YÜRÜTME KURULU

Continue Reading

Çok Okunanlar