Connect with us

Gündem

Ailesi ile sınanan peygamber: Hz. Lut

Prof. Dr. Âdem APAK
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

İnsan dünyaya imtihan için gönderilmiştir. Çünkü Allah kimin daha güzel amel işleyeceğini sınamak için hayatı ve ölümü yaratmıştır. (Mülk, 67/2.) Bu nedenle Allah çeşitli vesilelerle kullarını imtihanlara tabi tutmaktadır: “Andolsun ki biz, korku, açlık, mallardan, nefislerden ve ürünlerden bir miktar eksiltme ile sizi imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara, 2/155.) Burada insanın imtihanı ile sabır peş peşe ifade edilmekte, imtihanı ancak sabreden kulların kazanabileceği beyan edilmektedir. 

Hiçbir insan, başta peygamberler olmak üzere hastalık ve sıkıntılardan uzak tutulmamışlardır. Kaldı ki dünyevi sıkıntılarla en çok peygamberler karşı karşıya kalmışlardır.  Nitekim âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bulunan Hz. Peygamber’in (s.a.s.) ömrünün neredeyse tamamı ıstırap ve sıkıntılarla mücadele ederek geçmiştir. Peygamberlerin ümmetleri de türlü dünyevi imtihan ve sıkıntılardan nasiplenmişlerdir. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.), “Musibetlerin çoğu enbiyaya, sonra evliyaya, sonra da derecelerine göre diğer insanlara isabet eder. Kişi dindarlığına göre imtihana tabi tutulur.” buyurmuşlardır. (İbn Mace, Fiten, 23.)

İnsanlar dünyada farklı yönlerden sınanırlar. Yoklukla sınanırlar, varlıkla sınanırlar, azlıkla sınanırlar, çoklukla sınanırlar, sevdiklerinden, mallardan eksiltme ile sınanırlar. Bu sınavlar arasında belki en zorlu olanlarından biri de aileyle sınanmadır. Kişinin annesiyle, babasıyla, eşiyle, kardeşiyle, çocuğuyla vb. sınanması da gerçekten dayanılması ve baş edilmesi zor olan sınavların başında gelir. Nitekim “Allah, kimseyi evladıyla sınamasın.” deyişi mutlaka yaşanmış acı hatıraların bir sonucudur. Evlat kadar, ana baba kadar, insanın eşiyle sınanması da gerçekten büyük imtihanlardandır. Bu imtihan herkes için zorlu olmakla birlikte herhâlde imtihanların en çetinlerine muhatap olan peygamberler için daha zorludur. Bu zorluğu yaşayanlardan birisi de Allah’ın seçilmiş elçilerinden olan Hz. Lut peygamberdir.

Kur’an-ı Kerim’de Hz. Lut’un Hz. İbrahim’in tebliğini kabul ettiği (Ankebut, 29/26.), onunla birlikte bereketli ülkeye ulaştırıldığı (Enbiya, 21/71.), onun da diğer peygamberler gibi âlemlere üstün kılındığı (Enam, 6/86.), ona hüküm ve ilim verildiği, salihlerden olduğu ve ilahi rahmete kabul edildiği (Enbiya, 21/74-75.) bildirilmektedir. 

Hz. Lut’un peygamber olarak görevlendirildiği ve kendilerine Ashabü’l-Mü’tefike denilen kavmin en belirgin özelliği insanlar arasında livata/homoseksüellik fiilinin yaygın olması, daha da vahimi bunun toplumda benimsenmiş, normal bir birliktelik şeklinde algılanır hâle gelmiş olmasıdır. Hz. Lut, bu kötülükle mücadele etmek, gayrimeşru ve sünnetullaha aykırı bir şekilde yaygınlaşan bu fiili engellemek için büyük gayret sarf etmiştir ki Kur’an’da da buna işaret edilir: “Lut’u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz? Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz.” (Araf, 7/80-81.) 

Ayette de ifade edildiği üzere azmış ve yoldan çıkmış olan kavmi, onun dinlemedikleri gibi kendisini şehirden kovmak üzere tehdit etmeye başladılar. İşin ilginç tarafı Hz. Lut’un karısının da eşini dinlemeyip şehir halkından yana tavır aldığı görülmüştür. Tabiatıyla kendi davasını eşine bile kabul ettiremeyen bir peygamberin kavmini ikna etmesi ve onları gittikleri yoldan vazgeçirmesi son derece zordur. Anlaşılan bu da Hz. Lut peygamberin imtihanıydı. Haddizatında eşinin kendisine inanması tek başına kavminin onun çağrısına tabi olmasını garanti edemezdi. Ancak eşinin kendisini tasdik etmemiş olması onun toplum nazarındaki güvenilirliğine derinden zarar verirdi. 

Eşin, risalete müspet katkısı anlamında diğer peygamber eşleri örnek verileceği gibi bu hususta en belirgin katkının Hz. Peygamber’in (s.a.s.) eşi Hz. Hatice’den geldiği görülür. Hz. Peygamber, tebliğine kimsenin ilgi göstermediği zamanda kendisine ilk önce hanımı Hz. Hatice’nin tereddütsüz inandığını, Kureyş’in davetini yalanladığı sırada onun tasdik ettiğini, hiç kimsenin kendisine bir şey vermediği dönemde onun İslam davasına malını harcadığını ifade etmiştir. (Buhari, Menakıbü’l-Ensar, 18,20; Müslim, Fedail, 75.) Allah Resulü (s.a.s.) ayrıca şu sözleriyle kendisine destek vermesi sebebiyle Hz. Hatice’nin değerini açıkça ortaya koymuştur: “Nasıl ki Meryem bütün kadınlara üstün kılınmışsa Hatice de benim ümmetimin kadınlarına üstün kılınmıştır.”, “Cennet kadınlarının en faziletlisi Huveylid’in kızı Hatice, Muhammed’in kızı Fatıma, İmran’ın kızı Meryem ve Müzahim’in kızı Asiye’dir.” (Müslim, Fedail, 69-70.)

Hz. Hatice’nin, eşi Hz. Muhammed’e (s.a.s.) sadakati ve desteğinin aksine Hz. Lut’un hanımı ve kavmi kendisinden yüz çevirmiştir: “Lut kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı. Kardeşleri Lut onlara şöyle demişti: (Allah’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!” (Şuara, 26/160-166.)

Lut kavmi, yapılan ikazları ciddiye almadılar ve kendilerini helak edecek azabın hemen gelmesini istediler. (Ankebut, 29/28-30.) Sonunda Allah ahlaksız kavmi helak etmek üzere üç meleği görevlendirir. Bu amaçla melekler genç ve yakışıklı birer erkek suretinde önce Hz. İbrahim’e gelip oğlu İshak’ın doğumunu müjdelerler, ayrıca Hz. Lut kavmini helak etmek üzere geldiklerini haber verirler: “Elçilerimiz: Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir. (İbrahim) dedi ki: Ama orada Lut var! Şöyle cevap verdiler: Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o, (azapta) kalacaklar arasındadır.” (Ankebut, 29/31-32.)

Melekler, Lut’un yaşadığı yere gelince Lut daha önce hiç görmediği bu yabancıları evinde misafir eder. Diğer taraftan onun misafirlerinden haberdar olan halk toplanıp evi kuşatır ve ahlaksız niyetlerini gerçekleştirmek üzere misafirlerin kendilerine teslim edilmesini ister. Hz. Lut kavmine kendisini misafirlerin yanında rezil etmemelerini, isterlerse kızlarıyla evlenebileceklerini, ancak misafirlerden vazgeçmelerini söyler. Fakat onlar Hz. Lut’a, başkalarının işine karışmaktan ve yabancıları evine almaktan kendisini menettiklerini hatırlatarak isteklerinde ısrar ederler. (Hud, 11/77-80.)

“Şehir halkı, birbirlerini kutlayarak, (meleklerin yanına) geldiler. (Çünkü genç erkekler suretinde gelen melekler onların eşcinsellikten doğan kötü arzularını uyandırmıştı.) (Lut) onlara: Bunlar benim misafirimdir. Sakın beni utandırmayın; Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin! dedi. Biz seni, el âlemin işine karışmaktan men etmemiş miydik? dediler. (Lut:) İşte kızlarım! (Düşündüğünüzü) yapacaksanız (onlarla evlenin), dedi.” (Hicr, 15/67-71.) Bunun üzerine melekler Allah’ın elçileri olduklarını, kavminin kendisine ve ailesine zarar veremeyeceğini, geceleyin şehri terk etmesini, sabaha yakın azabın geleceğini, karısı dâhil kavminin helak edileceğini bildirirler: “Melekler dediler ki: Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle (yola çıkıp) yürü. Karından başka sizden hiçbiri geride kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan (azap) şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vadolunan (helak) zamanı, sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?” (Hud, 11/81.)

Hz. Lut ve kendisine tabi olanları şehirden çıktı. Yanında kendisine inananlar ile ailesinden kızları bulunuyordu. Ancak eşi ona itibar etmemiş, kendisine karşı çıkan sapkın toplulukla birlikte kalmayı tercih etmiş, bu şekilde Hz. Lut’un ailesi inanç açısında parçalanmıştır. 

Neticede sabaha karşı şehrin altı üstüne getirilmiş, insanların üzerlerine balçıktan pişirilmiş, kat kat taşlar yağdırılmış. Ona karşı çakan karısıyla birlikte Hz. Lut’un kavmi tamamen helak edilmiştir. (Hud, 11/81-83.)

Hâsılı Hz. Lut, Sodom şehri halkına peygamber olarak gönderilmişti. Bu şehir halkı başka hiçbir milletin yapmadığı bir fuhşu (homoseksüellik) yaygın bir şekilde yapıyorlardı. Hz. Lut peygamberin nasihatlerini dinlemediler, kötülüklerine devam ettiler. Nihayet Hz. Lut Peygamber kendine inananlarla beraber geceleyin şehri terk edince kavmi zelzele, başlarına yağan müthiş taş ve yağmur ile helak olup gittiler. İşte küfrün ve fuhşun sonu böyle neticelendi. Karısıyla imtihan edilen Hz. Lut Allah’ın emrine uyup kendisini inkâr edenleri –içlerinde karısı da olsa- terk edip imtihanı kazanırken, karısı ise davet elçisi eşine karşı çıkıp sapkın kavmine uymakla imtihanı kaybetmiş oldu. Nitekim Kur’an da bu hususa işaret eder: “Allah, inkâr edenlere, Nuh’un karısı ile Lut’un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları Allah’tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara: Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin! Denildi.” (Tahrim, 66/10.)

Kaynak: Diyanet Haber

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Ferhat Ayhan; Ticarette En Doğru Yatırım, İtibardır

Babası Ali Ayhan’ın kurduğu temeller üzerine, kardeşleriyle birlikte şirketin başında duran Ferhat Ayhan; Ayhanlar Global’i güven, temsil ve ilkelerle büyütüyor.

Aileden Gelen Değerlerle Büyüyen Bir Başarı: Ferhat Ayhan ve Ayhanlar Global

İstanbul merkezli Ayhanlar Global, mutfak gereçleri ve züccaciye sektöründe Türkiye’nin dört bir yanına ve yurt dışına ürün ulaştıran, güvenin yanı sıra stratejik fiyat politikaları ve güçlü tedarik sistemiyle dikkat çeken bir toptan satış firması. Şirketin CEO’su Ferhat Ayhan, “Ticarette sadece doğru olmak yetmez, aynı zamanda dengeli olmak gerekir” diyerek, aileden gelen değerlerle şekillenen bu yapının arkasındaki vizyonu anlatıyor.

Ticaretin dili her dönemde değişir; yöntemler evrilir, araçlar dönüşür. Ancak bazı değerler vardır ki zamana karşı eskimez. Ayhanlar Global, işte bu değerler üzerine kurulu bir yapının adıdır.

İstanbul İstoç’ta faaliyet gösteren firma, mutfak gereçleri, züccaciye ürünleri ve plastik ev gereçleri başta olmak üzere geniş bir ürün yelpazesini hem yurt içi hem yurt dışı müşterileriyle buluşturmaktadır. Türkiye’nin tüm bölgelerine toptan ürün ulaştıran şirket, aynı zamanda Orta Doğu, Avrupa ve Afrika pazarlarında da aktif bir tedarikçi olarak yer almaktadır.

Fakat bu hikâyede yalnızca ticaret değil, bir aile geleneği, bir vizyon ve bir duruş var.

“Babamızın Kurduğu Değeri, Kardeşler Olarak Geleceğe Taşıyoruz”

Ayhanlar Global’in temelini atan isim, bugün şirketin CEO’su olan Ferhat Ayhan’ın babası Ali Ayhan. Şirketin şu anki yönetimi, Ferhat Ayhan ve kardeşlerinin omuzlarında yükseliyor.

“Babamız ticareti sadece alım-satım değil, bir ahlak meselesi olarak gördü. Biz de onun açtığı yolda yürürken aynı değerlere sadık kalmaya çalışıyoruz. Kurumsallıkla aile sıcaklığını harmanlayan bir yapıyız.”

Ferhat Ayhan, ticaret anlayışlarının temelinde aileden gelen sözlü mirasın önemli bir etkisi olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:

“Dedemden ve babamdan öğrendiğim bir şey var: Ticarette dürüstlük, senetten kıymetlidir. İşin büyüklüğü, vicdanın küçülmesine sebep olmamalı. O yüzden her ticari kararda aynaya bakabileceğimiz bir duruş sergilemeye gayret ediyoruz.”

Sadece Güven Değil, Stratejik Ticaret ve Fiyat Dengelemesi

Ayhanlar Global, iş dünyasında sadece güvenle değil; aynı zamanda akılcı fiyat politikaları, sektörel ihtiyaçlara uygun ürün yönetimi ve doğru arz-talep dengesiyle de öne çıkıyor.

“Bir ürünü doğru fiyata alıp, doğru noktaya ulaştırmak; hem üreticinin hem tüketicinin hakkını korumak demektir. Biz bu noktada adaletli ve sürdürülebilir bir çizgi izlemeye çalışıyoruz.”

Ferhat Ayhan’a göre ticaret, yalnızca kar etmek değil, tüm tarafların kazandığı bir denge ortamı kurmaktır. Bu yüzden şirket, sadece ürün satmıyor; pazar analizi, tedarik planlaması ve marka temsili gibi konularda da çözüm ortağı rolü üstleniyor.

Türkiye Ekonomisine Güç Veren Bir Tedarik Modeli

Ayhanlar Global, Türkiye’nin üretim gücünü iç ve dış pazarlara taşıyarak ekonomiye somut katkılar sağlayan bir yapı olarak faaliyet göstermektedir. Firma aynı zamanda yurt dışından ithal ettiği kaliteli ürünleri de iç pazara sunarak çift yönlü bir tedarik kanalı oluşturmuştur.

“Biz lojistik firması değiliz; biz bir tedarikçiyiz. Ancak tedarik demek sadece ürün taşımak değil, ürünün arkasındaki emeği, hayali ve değeri doğru temsil etmektir.”

Bu bakış açısı sayesinde firma, hem küçük ve orta ölçekli üreticilere alan açmakta, hem de uluslararası alıcıların güvenini kazanmaktadır.

Ferhat Ayhan’ın Ticaret Felsefesi: “İlk Kazancınız Duruşunuz Olsun”

Ferhat Ayhan, yıllardır sürdürdüğü iş hayatında kazancı yalnızca maddi değerle ölçmeyen bir anlayışa sahip. Onun için en değerli yatırım, itibar ve sağlam karakter:

“Bir işe başlarken hep şunu sorarız: ‘Bu işin sonunda vicdanımız rahat olacak mı?’ Cevap hayırsa, ne kadar kârlı olursa olsun o iş bize uygun değildir. Çünkü bir gün her şey biter, ama iyi bir isim baki kalır.”

Aynı zamanda gençlerle sık sık bir araya gelen Ferhat Ayhan, iş hayatına atılacaklara önemli tavsiyelerde bulunuyor:

“Sabırlı olun. Sabırla kazanılan hiçbir şey kolay kaybedilmez. Bugün sizi anlatan şey, kaç iş yaptığınız değil; nasıl biri olarak anıldığınızdır.”
“Unutmayın, hızlı büyüyen ağaç rüzgârda çabuk devrilir. O yüzden kökünüz derin olsun; ticaretteki başarınız da kalıcı olsun.”

Ailede Başlayan, Topluma Açılan Bir Yolculuk

Ayhanlar Global’in bugünkü başarısının ardında yalnızca ticari hamleler değil; aile içi uyum, kardeş dayanışması ve birbirini tamamlayan güçlü roller yatıyor. Ferhat Ayhan, bu birlikteliğin sadece geçmişe saygı değil, aynı zamanda geleceğe karşı bir sorumluluk olduğunu ifade ediyor:

“Aynı sofrada büyüyen kardeşler olarak bugün aynı vizyonda yürümek bizim için hem bir nasip, hem bir görev. Bizden sonra da bu yapının değerleriyle devam etmesini istiyoruz.”

Sonuç: Sessiz, Dürüst ve Sürdürülebilir Bir Başarı Öyküsü

Ayhanlar Global, bugün Türkiye’nin dört bir yanına ürün ulaştıran, yurt dışı pazarlarda aktif rol alan, yerli üreticileri temsil eden, ithalatla iç pazara katkı sunan, aile değerleriyle kurumsallığı birleştiren güçlü bir tedarik zinciri olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Ferhat Ayhan ve kardeşleri için bu yapı sadece bir ticari organizasyon değil; geçmişten geleceğe uzanan bir emanet, ahlaki ilkelerle büyüyen bir miras, yeni nesillere güvenli bir örnek.

“Kazandıklarımızdan çok, nasıl kazandığımız bizim için önemli. Çünkü ticaret biter, raflar boşalır, hesaplar sıfırlanır… Ama iyi bir isim, bir ömür kalır.”

— Ferhat Ayhan

Continue Reading

Gündem

Davut Türkoğlu: Hizmet Sektöründe Yapay Zekayı Pulkon ile Entegre Ediyoruz

Pulkon, sunduğu yenilikçi çözümlerle sektörde fark yaratmaya devam ediyor. Güvenlik, istihdam ve entegre tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği hizmetlerle, iş dünyasına modern ve akıllı çözümler sunuyor.

Başarısının temelinde, 10 yılı aşkın sektörel deneyime sahip uzman ekibi ve ileri teknoloji odaklı vizyonu bulunan Pulkon, en güncel trendleri takip ederek fark yaratıyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarındaki akıllı çözümleri sayesinde, hem yerel hem de uluslararası müşterilerinin güvenini kazanmayı başarıyor.

Şirketin başarısının arkasındaki isim Davut Türkoğlu, “Yapay zekâ sadece teknolojik bir gelişim değil, aynı zamanda iş yapış şeklimizi dönüştüren bir güç. Pulkon olarak, bu dönüşümün iş dünyasında yarattığı değişimi en iyi şekilde değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Pulkon, yalnızca yerel pazarda değil, küresel arenada da varlık göstermek için çalışmalarını sürdürüyor. Şirketin vizyonu, yenilikçi hizmetlerini dünya çapında sunarak sektörde öncü bir konum elde etmek.

Teknolojik çözümlerle desteklenen hizmetleriyle öne çıkan Pulkon, yapay zeka tabanlı sistemler ve entegre hizmet anlayışıyla müşterilerine maksimum verimlilik sağlamayı hedefliyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği çözümler, işletmelere değer katıyor.

Davut Türkoğlu, Pulkon’un sunduğu hizmetlerin önemine vurgu yaparak, “Pulkon Güvenlik Hizmetleri, deneyimli kadrosu ve yapay zeka destekli analiz sistemleri sayesinde tehditleri önceden tespit ederek riskleri minimize ediyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl bir işletmede şüpheli aktiviteleri belirleyen sistemimiz, büyük bir maddi kaybın önüne geçti. Pulkon İnsan Kaynakları, iş ve işçi eşleştirme sürecinde yapay zeka destekli algoritmalar kullanarak doğru yetenekleri en uygun pozisyonlarla buluşturuyor. Bu sayede bir teknoloji firması, sadece iki hafta içinde ihtiyacına uygun yazılımcı ekibini oluşturdu” dedi.

Ayrıca Pulkon Entegre Tesis Yönetimi Hizmetleri, enerji tasarrufu ve operasyonel verimlilik konularında çağdaş çözümler sunuyor. Türkoğlu, “Bir otel grubu için sunduğumuz tesis yönetimi hizmetleri, operasyonel süreçlerde mükemmeliyet sağlarken misafir memnuniyetinde %25’lik bir artış kaydedilmesini sağladı” ifadelerini kullandı.

Yolculuğuna yerel bir firma olarak başlayan Pulkon, küresel bir marka olma hedefiyle ilerlemeye devam ediyor. Müşteri güvenliği, operasyonel verimlilik ve memnuniyet odaklı yaklaşımıyla modern iş dünyasına değer katan Pulkon, 2026 yılının ilk çeyreğinde uluslararası pazarda genişlemeyi planlıyor.

Continue Reading

Gündem

Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu Kuruldu!

Ankara’da bir araya gelen 11 sendika, kamu çalışanlarının hak kayıplarına karşı ortak mücadele etmek amacıyla Bağımsız Kamu Emekçileri Platformu’nu kurduklarını duyurdu.

Kamu çalışanlarının yaşadığı ekonomik ve sosyal hak kayıplarına dikkat çekmek amacıyla bir açıklama yayımlayan BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN, TÖBSEN ve TÖS sendikaları, yıllardır çözülemeyen sorunlara çözüm üretmek ve gerçek sendikacılık anlayışını güçlendirmek için güçlerini birleştirdi.

Platform adına yapılan açıklama şöyle; 

Basına ve Kamuoyuna,

Yaşadığımız süreçte, memurların başta ekonomik kayıplar olmak üzere ciddi hak kayıpları yaşadığı ortadadır. En son yapılan maaş zammında da görüldüğü üzere, memurlar yoksulluk sınırında yaşamaya zorlanmaktadır. Daha da vahim olan ise, iktidarın bu durumu sözde sendikalar üzerinden, özünde ise iktidarın arka bahçesine dönüşmüş yapılardan faydalanarak gerçekleştirmesidir.

Bizler, bu ülkenin üreten, halkını ve vatanını seven, Cumhuriyet değerlerini sahiplenen ve halkın refah içinde yaşamasını isteyen sendikalarız. Sendikaların görevi, üyelerinin mesleki, sosyal, özlük ve ekonomik haklarını savunmaktır. Ancak gelinen noktada, özellikle siyasi aidiyetler üzerinden sendikacılık yapanlar, halkın üreten gücünü sefalet yaşamına mahkûm etmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır.

Ayrıca, tüm iş kollarında memurların yıllardır kemikleşmiş ve bir türlü çözüme kavuşturulamayan sorunlar yaşadığı açıktır. Bizler, aşağıda isimleri yer alan sendikalar olarak, kamu emekçilerinin kalıcı hale gelmiş sorunlarının çözümü ve bundan sonra yaşanabilecek sorunlara karşı ortak bir irade oluşturmak, gerçek sendikal mücadeleyi büyütmek amacıyla bir araya geldik. Ankara’da yaptığımız toplantı sonucunda, İlkeli Birliktelik ışığında Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu adıyla bir platform kurduğumuzu ilan ediyoruz.

Ayrıca belirtmek isteriz ki, bu ülkede işçiler, emekliler, memurlar ve hatta işsizler birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Dolayısıyla platformumuz, tüm emek kesiminin sesi olacaktır.

Saygılarımızla,

BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN,TÖBSEN, TÖS

BAĞIMSIZ KAMU EMEKÇİLERİ PLATFORMU YÜRÜTME KURULU

Continue Reading

Çok Okunanlar