Bulut Tabanlı Prodüksiyon: Setler Artık Her Yerde

0
Bulut-Tabanl1-Produksiyon-Setler-Art1k-Her-Yerde

Dünyanın dört bir yanısıra çekim yapan bir takım düşünelim: Yönetmen Los Angeles’ta, imaj yönetmeni Londra’da, kurgucu ise İstanbul’da olsun. On seneler ilkin böylesi dağınık bir takım için ortak bir film yapabilmek oldukça zorken, bugün bulut tabanlı prodüksiyon vasıtası ile bu hayal reel olabiliyor. Artık set terimi yalnızca fiziki bir mekân değil; web üstünden irtibat kurulan devasa bir sanal işbirliği ağı.

Bulut teknolojileri, bilhassa pandemi döneminde film endüstrisinin şartlarına ahenk sağlamasında kritik rol oynadı ve sonra kalıcı hale geldi. Örneğin, bir film çekimi sırasında gün içerisinde kaydedilen ham sahneler anında buluta yüklenip, dünyanın diğer bir ucundaki yönetmenin ya da yapımcının izlemesine açılıyor. Bu sayede “dailies” denen günlük çekim görüntüleri için ertesi gün bant göndermek yerine, yönetmen akşam evinde tabletten o gün ne çekilmiş rahatlıkla seyredip notlarını kadroya iletebiliyor. Kurgu aşaması da benzer şekilde dönüştü: Kurgucular ve yönetmenler aynı fizyolojik odada olmadan, bulut üstünden senkronize çalışarak müdahalelerde bulunabiliyor. Adobe gibi şirketlerin sunmuş olduğu ortak çabalama platformları ya da Frame.io gibi araçlarla, bir sahnenin kurgusu üstüne dünya genelinde anında geribildirim almak mümkün.

Uzaktan çekim ve yönetim, bulut prodüksiyonun bir diğer mühim ayağı. Örneğin, bir yönetmen fizyolojik olarak sette bulunamıyorsa, yüksek süratli web bağlantısıyla set kamera görüntüsünü canlı seyredip direktif verebiliyor. Bu sayede değişik ülkelerdeki sahneler eş zamanlı yönetilebiliyor. Hatta birtakım büyük prodüksiyonlarda, yapımcılar ve stüdyo temsilcileri çekim sırasında uzaktan bağlanıp gidişata dair geri bildirim sunuyor, böylelikle fizyolojik olarak orada bulunmalarına gerek kalmıyor. Coğrafi engellerin kalkması, film ekiplerinin en iyi uzmanları kura çekmek için artık tek bir kent ya da ülkeyle sınırı olan kalmaması anlamına geliyor; proje için İdeal imaj yönetmeni Avustralya’da mı? Sorun değil, bulut üstünden malzemelere erişip katkı sağlayabilir.

Mekân keşfi (scouting) ve ön imal aşaması da bulut vasıtası ile dijitalleşti. Drone ile çekilen hava görüntüleri ya da 360 aşama kameralarla kaydedilen ihtimaller içerisinde çekim mekânları, takım ile anında paylaşılıyor ve üstünde tartışılabiliyor. Hatta Google Street View ve aynısı harita uygulamaları, yönetmenlerin bir şehre gitmeden sokakları “gezmesine” imkân veriyor. Sanal gerçeklik gözlükleriyle, uzaktaki bir mekânı sanki oradaymış gibi incelemek de artık hayal değil.

Bulut tabanlı yaklaşım, post-prodüksiyon ve dağıtımı da etkiliyor. Dev render çiftlikleri (render farm) bulut üstünde çalışarak, oldukça yüksek çözünürlükteki animasyon ve efekt sahnelerini eskiye göre oldukça daha süratli işleyebiliyor. Bir taraftan da filmlerin dijital kopyaları bulut üstünden sinema salonlarına ya da streaming platformlarına güvenilir şekilde ulaştırılabiliyor.

Elbette bu yeni düzende iletişim ve veri güvenliği oldukça kritik. Yüksek süratli web şart, yoksa senkronize çalışmak mücadeleye dönüşür. Ayrıca filmin ham görüntülerinin bulutta güvende tutulması, sızdırılmaması için hususi önlemler katılması gerekiyor. Birçok yapım, firma içi şifreli sunucular ya da hususi bulut ağları kullanarak bu riskleri minimize ediyor.

Sonuçta, bulut tabanlı ve uzaktan prodüksiyon şekilleri sinema endüstrisinde kalıcı bir dönüşüm başlattı. Film yapımı, fizyolojik sınırların ötesine geçerek bir küresel işbirliği haline geliyor. Bu da hem yaratıcılığı besliyor, hem de değişik bakış açılarını bir araya getirerek ortaya çıkan işin standardını yükseltiyor. İleride, “set” kelimesi duyduğumuzda aklımıza tek bir yer gelmeyecek; bunun yerine, bulut üstünde bir araya gelen yüzlerce ufak setin birleşerek oluşturduğu devasa bir yaratıcı ağı düşüneceğiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir