Connect with us

Yaşam

Almanya DİTİB teşkilatı 18. Dönem Yönetim Kurulu'nu belirlendi

Kovid-19 tedbirleri nedeniyle çevrim içi gerçekleşen 18. Olağan Genel Kurul Toplantısı Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. DİTİB Berlin Dini Danışma Kurulu Başkanı Dr. Emre Şimşek tarafından tilavet edilen Kur’an-ı Kerim’in ardından bir selamlama konuşması yapan DİTİB Genel Başkanı Kazım Türkmen, tarihin birey ve toplum hayatı açısından bir kimlik değeri taşıdığını, bu değer hükmünün kurum ve kuruluşlar için de geçerli olduğunu söyledi.

Almanya’da yaşayan millet varlığımız arasındaki bağları güçlendirmek, dini ve milli değerlere bağlı bir gelecek inşası için 37 yıl önce Almanya’da samimi niyetlerle ekilen bir tohumun fedakâr insanların özverili gayretleriyle yeşerip büyüdüğünü ve DİTİB’in din hizmeti ve din eğitimi alanındaki Türkiye tecrübesini gelişim ve değişim dinamikleriyle besleyerek yeniden yorumladığını ve Almanya’ya özgü yeni bir dil ve yaklaşım ortaya koymayı başardığını ifade eden Türkmen konuşmasını şöyle sürdürdü:

“DİTİB, İslam dininin temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’i ve onun pratik hayattaki karşılığı olan sünneti esas alan bir anlayışla hareket ederek, özellikle gençlerin her türlü aşırılıktan korunmasının en önemli teminatı olmuştur. Yakın bir zamana kadar din hizmetlerini ana faaliyet alanı olarak gören DİTİB, gelişen ve değişen şartlara uyum sağlayarak yeni hizmet alanlarına yönelmiş, sosyal ve kültürel hayatı da içine alacak geniş ve zengin bir hizmet ağı oluşturmayı başarmıştır. Bu bağlamda, 2009 yılında eyalet ve bölge birlikleri kurulmuş; yönetim kademelerinde gençlere, kadınlara, veli temsilcilerine yer verilerek tabana dayalı örnek demokratik yönetim modeli oluşturulmuştur.”

DİTİB’in dünyanın dört bir yanına umut olduğuna işaret eden Türkmen, “Ulu DİTİB ağacı, bu süreçte, sığınak arayanlar için sıcak bir hane, bunalan yüreklere altında dinlenebileceği serin bir gölge oldu. Genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle, büyüğüyle, küçüğüyle herkes için müşfik bir aile oldu. Yetimin gözlerinde sevinç, mazlumun dudaklarında dua oldu. Sadece Müslümanlara değil, aslında tüm insanlığa nefes oldu. DİTİB, yarım asrı bulan hizmet hayatında, hep, kuruluş harcındaki o büyük duanın taliplisi ve emanetinin koruyucusu oldu. Bu vesileyle, teşkilatımızın bu günlere gelmesinde büyük emeği olan başta Yönetim Kurulu üyelerimiz olmak üzere, dini danışma kurulu başkanlarımıza, eyalet ve bölge birlikleri başkan ve yönetim kurulu üyelerine, federal ve eyaletler düzeyindeki kadın, gençlik ve veli kollarımızın kıymetli yöneticilerine, derneklerimizin fedakâr yöneticilerine ve Genel Merkez personeline teşekkür ediyor, hizmetlerinin daim ve Cenab-ı Hakk katında makbul olmasını diliyorum. Ayrıca Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin kuruluşundan bu güne hizmet edip hayata veda etmiş bütün teşkilat mensuplarımıza, özellikle bu dönemde hayatını kaybeden genel başkanlarımızdan Osman Nuri Gürsoy ve genel kurul üyesi Dr. Fahri Demir hocalarımıza Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.” dedi.

Daha sonra yapılan oylamada Divan Başkanlığı’na seçilen DİTİB Denetleme Kurulu Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş Genel Kurul üyelerine hitaben bir konuşma yaptı.

1960’lı yılların başından itibaren başta Almanya olmak üzere Avrupa’ya gelen insanlarımızın ilk yıllarda dini ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması noktasında büyük sıkıntılar çektiğine vurgu yapan Erbaş, Almanya’da DİTİB’in 900’ü aşkın derneği, 25.000 gönüllüsü, bir milyonu aşkın cemaati ile Almanya’nın en güçlü müslüman sivil toplum kuruluşu olmayı başardığını ifade etti.

Temsilin en büyük davet olduğunun farkında olarak çalışmaların sürdürülmesi gerektiğine işaret eden Erbaş, gelişen ve değişen şartlar altında çalışmaların sürekli ölçme ve değerlendirmeye tabi tutulması gerektiğini; bilgi, teknoloji ve iletişim dünyasında bu unsurları en iyi kullananların daima bir adım önde olacağını, bu bağlamda İslam’ın ve müslümanların doğru anlaşılmasında DİTİB‘e büyük bir sorumluluk düştüğünü söyledi.

Erbaş konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu durum aynı zamanda kendimizi sürekli muhasebe etmemizi, yenilememizi, yaptığımız hizmetleri ile sahip olduğumuz potansiyel arasındaki ilişkiyi görmemizi sağlayacaktır. DİTİB olarak kültür ve medeniyet kimliğimizi gelecek nesillere en iyi şekilde aktarmak gayreti içinde olmalıyız. Kültüründen, kimliğinden ve millet bilincinden uzak nesiller, kendilerini sadece zararlı akımlara ve alışkanlıklara bırakmıyor; aynı zamanda içinden geldiği kültür ve medeniyetin bir müntesibi olarak İslam adına olumsuz algılara da malzeme olabiliyor. Avrupa’da yükselen ırkçılık ve İslam düşmanlığını görüyoruz. İslam’ı ve müslümanları ötekileştirici tüm söylemlere karşı en güçlü imkânımız İslam’ın barış ve rahmet ilkelerini daha güçlü şekilde ortaya koymaktır. Çünkü İslam yeryüzünde barışı, huzuru adaleti temin etmek için gönderilen bir dindir.

Doğru anlaşılmanın ve güvenilir olmanın yolu sağlıklı iletişimden geçmektedir. DİTİB, gerek müslümanlara gerekse içinde bulunduğu topluma karşı şeffaf ve hesap verilebilir bir anlayışla hizmet veren güzide bir kurumumuzdur. İnsan haklarına saygılı demokrasi ile hukuka bağlı bir anlayışla hizmet üretmesi DİTİB’i güçlü ve güvenilir kılmaktadır. DİTİB’in ibadet ve eğitim hizmetlerindeki hassasiyetleri ve sosyal konulardaki duyarlılığı onu Almanya’da ve Avrupa’da sosyal konulardaki en merkezi müslüman sivil toplum kuruluşu konumuna getirmiştir. Gerek federal gerekse eyalet ve yerel boyutta teşkilatlanması, cemaat potansiyeli, milletimizin ve müslümanların sorunlarına duyarlılığı onun ne denli sağlıklı bir iletişim kurabildiğinin ispatıdır.

Elbette bununla birlikte karşımızda ciddi sorunlar da bulunmaktadır; yükümüz her zamankinden daha ağırdır. Ancak şartlar ne olursa olsun, sorunların üstesinden gelmenin yollarını bulacağınıza inancım tamdır. İnanç, dil, kültür gibi değerler toplumları geleceğe taşıyan unsurlardır. Özellikle çocuklarımıza bu değerleri aşılana hususunda azami hassasiyet göstermeye devam edeceğiz inşallah. Bununla beraber içinde bulunduğumuz toplumun dilini en iyi şekilde öğrenmenin de pek çok açıdan önemli olduğu izahtan varestedir.

Bu doğrultuda DİTİB, çocuklarımızın hem kendi dilini ve değerlerini hem de içinde yaşadıkları toplumun dilini öğrenmeleri konusunda özveri ile gayret edecektir.

Öğrencilerimizin yaşadıkları toplumda büyük akademik başarılar ortaya koyması için her türlü imkân seferber edilmelidir. Teşkilatımız bünyesindeki hanım kardeşlerimizin büyük bir özveri ve gayretle çalıştığını bilmekteyim. Kadınlarımızın geçmişten günümüze medeniyetimize nasıl yön verdikleri de hepimizin malumudur. Dolayısıyla hizmetlerimizin yürütülmesinde etkin görev alan hanım kardeşlerimizin en iyi şekilde hizmet üretebilmeleri için onlara fiziki ortamlar ve maddi-manevi destekler başta olmak üzere her türlü imkânın sağlanması gerekmektedir.

Genel Kurulumuzun tüm bahsettiğim alanlarda daha bir heyecanla çalışmaya vesile olacağını umuyorum. Gerçekleştirdiğimiz DİTİB Genel Kurulumuzun hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Sizlere Yüce Rabbimden muvaffakiyetler diliyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle federal yönetimden eyalet yönetimine, dini danışma kurulu başkanlarımızdan din gönüllüsü hocalarımıza, kadın kollarımızdan gençlik ve veli kollarımıza, derneklerimizin başkan ve yöneticilerinden DİTİB gönüllülerine, üyelerine ve tüm kardeşlerime en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”

Pandemi nedeniyle ilk kez online olarak gerçekleştirilen 18. Olağan Genel Kurulu’nda yeni Yönetim Kurulu şu isimlerden oluştu:

Kazım Türkmen (İlahiyatçı)

Ahmet Dilek (İlahiyatçı)

Abdurrahman Atasoy (İlahiyatçı)

İrfan Saral (İş Adamı, Eitorf DİTİB Camii Dernek Başkanı)

Erdinç Altuntaş (Yüksek Mühendis, Baden-Württemberg DİTİB Eyalet Birliği Başkanı)

Sümeyye Öztürk Mutlu (Biyolog, İngiliz Dili ve Edebiyatçısı, NRW DİTİB Eyalet Birliği Başkan Yardımcısı ve DİTİB Essen Eyalet Bölge Kadın Birliği Başkanı)

Fahrettin Alptekin (Yönetici, Essen DİTİB Eyalet Bölge Birliği Başkanı)

Kaynak: Diyanet Haber

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yaşam

SESSİZ TEHLİKE “KALÇA KEMİĞİ ÇÜRÜMESİ NEDİR?

Kalça ağrınız geçmiyor mu? Merdiven çıkarken zorlanıyor musunuz?

 Kalça Kemiği Çürümesi (Avasküler Nekroz) Nedir ve Tedavisi Nasıldır?

Kalça kemiği çürümesi, tıptaki adıyla avasküler nekroz, kalça eklemindeki kemik dokusunun yeterince kanlanamaması sonucu zamanla burada kemik dokusunda hücre ölümü ve canlılığını kaybetmesi durumudur. Bu hastalık, genellikle femur başı (uyluk kemiği başı) bölgesinde görülür ve tedavi edilmezse ciddi eklem hasarına ve hareket kısıtlılığına yol açabilir.

Kalça Kemiği Çürümesi belirtileri arasında kasık, kalça ya da uylukta ağrı, yürümede zorlanma, hareket kısıtlılığı, merdiven çıkarken ya da çömelirken ağrının artması gibi belirtiler genellikle yavaş yavaş ortaya çıkar ve zamanla şiddetlenir. Hastalık zamanla ilerleyici ve kalça eklemini harap eden bir hal alabilir.

Avasküler Nekroz Tedavisi

Kalça avasküler nekroz tedavisi için hastalığın evresine ve hastanın genel sağlık durumuna göre ilaç tedavisi, fizik tedavi ve proteze kadar gidebilen cerrahi tedaviler uygulanabilir.

Kök hücre tedavisi hastalıklı veya hasarlı dokuları onarmak, iyileştirmek için kullanılmaktadır ve Avasküler Nekroz Tedavisi için son derece başarılı sonuçlar vermektedir. Halk arasında kalça kemiği çürümesi tedavisi olarak adlandırılan avasküler nekroz tedavisinde kök hücreler ile artık ölmekte olan femur başındaki nekrotik kemik dokusunun doğal iyileşmesinin sağlanması ve kemiği besleyen yeni kılcal damarların gelişmesinin sağlanması amaçlanır. Kök hücreler yenileme, iyileştirme, onarma yetenekleri ile nekrotik femur başına enjekte edildiğinde ölü kemikleri onarmak için teşvik ederler. Bunun dışında kök hücreler, yeni kemiği besleyen yeni kılcal damar oluşumunu destekleyerek kemikteki kan akışını ve kemiğin beslenmesini yeniden oluşturmak için çeşitli büyüme faktörleri de salgılayabilmektedir. Bu da femur başımda kemiği besleyen yeni kılcal damarların oluşmasını sağlayabilmekte ve avasküler nekrozun yıkıcı etkisini önleyebilmektedir.

Avasküler Nekroz Kök Hücre Tedavisi femur kemiğinin başındaki damarsal aktivitenin yenilenmesi ve femur başının yeniden kanlanmasının sağlanması, kan akımının düzeltilerek, iyileşmenin sağlanmasında çok başarılı sonuçlar vermektedir. Kök Hücre ile Avasküler Nekroz Tedavisi hastalığın ilerlemesini ve kalça ekleminde yıkıcı etkilerin oluşmasını engelleyip, hastaların cerrahi müdahale ve proteze gidişini engelleyebilmektedir.

Erken Tanı Hayati Önem Taşır

Kalça kemiği çürümesi, sinsi ilerleyen ve fark edilmediğinde ciddi sakatlıklara neden olabilen bir hastalıktır. Erken tanı konulması durumunda cerrahi dışı tedavilerle, özellikle kök hücre tedavisi ile başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir.

 

 

Continue Reading

Yaşam

Kök Hücre ile Yüz ve Cilt Gençleştirme Estetik Tıpta Çığır Açıyor!

Günümüzde estetik tıp alanında yaşlanma belirtilerini azaltmaya yönelik en yeni yöntemlerden biri kök hücre ile yüz gençleştirme uygulaması. Kök hücre teknolojisindeki gelişmelerle birlikte kök hücrelerin estetik tıpta kullanımı, cilt sağlığına doğrudan etki eden yaşlanma etkilerini gideren, doğal ve yenilikçi bir tedavi seçeneği sunar.

Zamanla yüz cildinde oluşan kırışıklıklar, elastikiyet kaybı ve mat görünümü gidermek ve cildi gençleştirmek için Kök Hücre Tedavisi estetik tıp alanındaki en yeni uygulamalardan biri.

Kök Hücre Nedir?

Kök hücreler, vücutta farklı hücre türlerine dönüşebilme potansiyeline sahip özel hücrelerdir. Bu hücreler, hasarlı dokuları onarma, yenileme ve cildi canlandırma özelliklerine sahiptir. Yüze kök hücre tedavisi genellikle kişinin kendi yağ dokusundan veya özel laboratuvar ortamlarında üretilmiş kök hücrelerden elde edilen materyalin yüze uygulanması şeklinde gerçekleştirilir.

Kök Hücre ile Cilt Gençleştirme Nedir? Nasıl Yapılır?

Kök hücreler, vücudumuzdaki tüm doku ve organları oluşturan, kendini yenileme ve farklı hücre tiplerine dönüşebilme yeteneğine sahip özel hücrelerdir. Bu özellikleri sayesinde hasarlı dokuları onarabilir ve yeni hücrelerin üretimini teşvik edebilirler. Yüze kök hücre tedavisinde genellikle kişinin kendi vücudundan alınan yağ dokusu veya kemik iliği gibi kaynaklardan elde edilen kök hücreler kullanılır. Bu yöntem, alerjik reaksiyon riskini minimuma indirir.

Elde edilen kök hücreler özel laboratuvar ortamında çoğaltıldıktan sonra, cilt altına veya yüzeysel olarak enjekte edilir. Enjekte edilen kök hücreler, ciltteki kolajen ve elastin üretimini artırarak cildin sıkılığını, elastikiyetini ve genel kalitesini iyileştirir. Ayrıca, hasarlı hücrelerin onarılmasına ve yeni sağlıklı hücrelerin oluşumuna katkıda bulunurlar.

Bu tedavi, genellikle lokal anestezi altında, minimal invaziv (yani cerrahi müdahale gerektirmeyen) bir şekilde yapılır.

Kök Hücre Tedavisinin Cilde Etkileri

Kök hücre tedavisinin cilde olan olumlu etkileri şunlardır:

  • Ciltteki elastikiyet kaybını azaltır
  • Kırışıklık ve ince çizgileri azaltır
  • Cilt tonunu dengeler ve parlaklık kazandırır
  • Kolajen üretimini artırarak cildi sıkılaştırır
  • Göz altı morluklarını ve yorgun görünümü azaltır
  • Cildin daha canlı, diri ve genç görünüm kazanmasını sağlar

Bu sayede, kök hücre ile yüz gençleştirme işlemi, zamanla ciltte meydana gelen yaşlanma belirtilerinin doğal yollarla azaltılmasına katkı sağlar.

Kimler İçin Uygundur?

Yüze kök hücre tedavisi, genel sağlık durumu iyi olan ve belirgin yaşlanma belirtileri gösteren, genellikle 30 yaş ve üzerindeki bireyler için uygundur. Özellikle ciltte elastikiyet kaybı, kırışıklıklar, mat görünüm veya akne izleri gibi sorunları olan kişiler bu tedaviden fayda görebilir. Bu tedavi leler, aktif cilt enfeksiyonu olanlar veya bazı otoimmün hastalıklara sahip kişiler için önerilmez.

Tedavi Süreci ve Sonrası

Tedavi süreci genellikle lokal anestezi altında gerçekleştirilir ve kişinin kendi hücreleri kullanıldığı için güvenlidir.  Kök hücre uygulamaları, cildin kendi kendini yenileme sürecini desteklediği için kalıcı ve doğal görünümlü sonuçlar sunar. Tam sonuçların ortaya çıkması birkaç hafta veya ay sürebilir, çünkü cildin kendini yenileme süreci zaman alır. Yüze Kök Hücre Tedavisi yaptıranların yorumları genellikle ilk 6 ay içerisinde yüz cildinde gençleşme, canlanma, diri ve canlı görünüm kazandığı yönündedir.Tedavinin etkinliğini artırmak ve kalıcılığını sağlamak için doktorunuzun önerdiği ek tedaviler veya cilt bakım rutinleri uygulanabilir.

Kök hücre ile cilt gençleştirme geleceğin estetik yaklaşımlarından biri olarak ön plana çıkmaktadır. Estetik tıp alanındaki bu gelişme sayesinde, daha genç ve sağlıklı bir görünüm elde etmek isteyenler için yüze kök hücre tedavisi etkili ve güvenli bir alternatif haline gelmiştir.

 

Continue Reading

Yaşam

Kök Hücreler Ameliyatsız Diz Kireçlemesi Tedavisi için Çözüm Sunuyor!

Diz sağlığı, hem hareket özgürlüğümüz hem de yaşam kalitemiz açısından büyük önem taşıyor. Yaşla birlikte ortaya çıkan kireçlenmeler, sıvı kaybı ve kıkırdak hasarları birçok insanın günlük yaşamını kısıtlayıcı hale getirmekte.  Geleneksel olarak cerrahi müdahale ile çözülen bu sorunlar, son yıllarda kök hücre tedavisindeki gelişmelerle birlikte artık ameliyatsız, protez gerektirmeden yönetilebilir hale gelmiştir. Kök hücre ile ameliyatsız diz tedavisi, özellikle diz kıkırdak hasarı, diz kireçlenmesi (osteoartrit) ve diz sıvı kaybı durumlarında son zamanlarda giderek öne çıkmış durumda.

Diz Kireçlenmesi ve Dizde Sıvı Kaybı Nedir?

Diz kireçlenmesi (osteoartrit), eklem kıkırdağının zamanla aşınmasıyla ortaya çıkan, ağrı, sertlik ve hareket kısıtlılığına neden olan kronik bir rahatsızlıktır. Bu durum genellikle yaşla birlikte gelişir, ancak obezite, spor yaralanmaları, genetik faktörler veya eklemlere aşırı yüklenme gibi nedenlerle genç yaşlarda da görülebilir.

Diz sıvı kaybı, diz ekleminde doğal olarak bulunan eklem kıkırdağı sıvısının azalması durumudur. Bu sıvı, kıkırdak yüzeylerinin kaygan kalmasını ve eklemlerin rahat hareket etmesini sağlar. Sıvı azaldığında eklemler daha fazla sürtünmeye maruz kalır ve bu durum ağrıya, kireçlenmeye ve iltihaba neden olabilir.

Ameliyatsız Diz Tedavisi Mümkün mü?

Geleneksel tedavi yöntemlerinde hastalara sıklıkla kortizon enjeksiyonları, fizik tedavi ya da ileri evrelerde protez ameliyatı önerilmekteydi. Ancak teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, daha doğal ve vücudun kendi iyileşme mekanizmasını harekete geçiren ameliyatsız diz tedavisi ön plana çıkmıştır. Bu tedavilerin başında da kök hücre tedavisi gelmektedir.

Kök Hücre Tedavisi Nedir?

Kök hücre tedavisi, kişinin kendi vücudundan (genellikle kemik iliği veya yağ dokusundan) alınan kök hücrelerin problemli bölgeye enjekte edilmesiyle yapılan yenilikçi bir tıbbi uygulamadır. Kök hücreler, hasar gören dokuları onarma ve yenileme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle diz kireçlenmesinde ve sıvı kaybında umut verici sonuçlar sağlamaktadır.

Kök Hücrelerin Diz Üzerindeki Etkileri

Dize kök hücre tedavisi diz kıkırdak dokusunu onarmakta, diz eklemindeki iltihabı azaltmakta, diz eklem sıvısının üretimini desteklemekte ve bu şekilde diz ağrısını ve hareket kısıtlılığını azaltabilmektedir. Dize kök hücre tedavisi bu şekilde cerrahi müdahaleye olan ihtiyacı geciktirebilir hatta ortadan kaldırabiliyor.

Ameliyatsız Diz Kireçlenmesi Tedavisinde Kök Hücre Yöntemi

Diz kireçlenmesi, özellikle ileri yaşta sık görülse de, artık genç bireylerde de sıkça rastlanmaktadır. Bu rahatsızlıkta kök hücre tedavisi, kıkırdağın daha fazla aşınmasını önleyerek mevcut dokunun yenilenmesini hedefler. Hastanın kendi kök hücreleriyle yapılan bu tedavi, alerji ya da reddetme riski taşımadığı için güvenlidir. Ayrıca doku bütünlüğünü koruyarak ileride oluşabilecek eklem deformasyonlarının da önüne geçebilir.

Diz Sıvı Kaybı ve Kök Hücre Tedavisi

Diz ekleminde sıvı kaybı, kayganlık azaldıkça sürtünmenin artması sonucu eklem yüzeyinin bozulmasına neden olur. Bu da zamanla ağrıyı artırır ve kişinin hareket kabiliyetini düşürür. Ameliyatsız diz sıvı kaybı tedavisi için kök hücre uygulamaları, eklem sıvısının yeniden üretilmesini teşvik edebilir. Ayrıca hücrelerin doğal yenileyici etkisi sayesinde, eklemdeki iltihaplanma da büyük oranda azalır.

Kök Hücre Tedavisi Kimler İçin Uygundur?

Dize kök hücre tedavisi diz eklem kireçlenmesi olan, eklem sıvı kaybı nedeniyle ağrı çeken ve  ameliyata sıcak bakmayan kişiler ile uygulanan tedavilerden fayda görmeyen kişilerde çözüm sunuyor. Ayrıca, spor yaralanması sonrası diz şikayeti yaşayanlar ve menisküs şikayeti olanlarda da çözüm olabiliyor.

Kök Hücre Tedavisi Sonrası Ne Beklenir?

Tedavi sonrasında genellikle birkaç gün içerisinde ağrıda azalma başlar. 2–3 hafta içinde iyileşme süreci gözle görülür hale gelir. Tam etki ise genellikle 3–6 ay içinde ortaya çıkar. Uygulama sonrası hastaların çoğu, önceki şikâyetlerine göre ciddi bir rahatlama yaşadıklarını bildirmektedir.

Ameliyatsız, Etkili Bir Seçenek

Kök hücre tedavisi, ameliyatsız diz kireçlenmesi tedavisi yöntemi olarak son derece etkili ve umut verici bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. Diz kireçlenmesi ve diz sıvı kaybı gibi sorunlarda, hastaların hem yaşam kalitesini artırmakta hem de cerrahi müdahaleye gerek kalmadan şikayetlerin azalmasını sağlamaktadır. Bilimsel çalışmalarda da etkisi kanıtlanmış bu tedavi yöntemi, doğru hasta grubunda ve uzman ellerde uygulandığında ameliyatsız, proteze gerek kalmadan, etkili bir tedavi sunmaktadır.

Continue Reading

Çok Okunanlar