Robot Kameramanlar İşbaşında: Çekimde Otomasyon Çağı

0
Robot-Kameramanlar-0_ba_1nda-Cekimde-Otomasyon-Ca1

Film setlerinde sessiz sedasız vazife yapan mekanik yardımcılar, yani robotik kamera sistemleri, gün geçtikçe yaygınlaşıyor. Sinemanın ilk yıllarından beri kamera hareketlerini tanzim etmek için raylar, vinçler, dolly denen arabacıklar kullanılırken; şimdi programlanabilir robot kolları, ray üstünde kendiliğinden hareket eden kameralar ve hatta yürüyen/tekerlekli robot kameralar devreye giriyor. Bu otomasyon çağı, çekim tekrarlanabilirliği ve duyarlılık konusu ile ilgili büyük ilerlemeler getiriyor.

Hassas ve tekrarlanabilir hareketler, robot kameraların en büyük artısı. Örneğin, bir aksiyon sahnesinde kameranın milisaniyelik zamanlamayla belli bir güzergâhta hareket etmesi gerekiyorsa, insan eliyle bunu her seferinde aynı şekilde yapmak oldukça zor. Ama robotik bir kol ya da ray sistemi, programlandığı takdirde onlarca kez birebir aynı hareketi yapabilir. Bu, resim efekt işi içeren sahnelerde de oldukça kullanışlı: Aynı sahneyi değişik öğelerle birden oldukça kez çekip sonra dijitalde birleştirirken (mesela bir oyuncunun birden oldukça rolde görünmüş olduğu sahneler), kameranın her çekimde tıpatıp aynı hareketi yapması gerek. İşte bu aşamada robot kameralar devreye girip insandan bağımsız bir tutarlılık sağlıyor.

Robot kameralar yalnızca stüdyo ortamıyla sınırı olan değil. Çeşitli çöl, orman gibi sıkıntılı ortamlarda, tekerlekli ya da paletli robot kameralar uzaktan kumanda ile gönderilip çekimler yapılabiliyor. Örneğin, bir volkan patlaması sahnesini reel bir yanardağ yakınında çekmek istiyorsunuz, fakat kimseyi tehlikeye atmak istemiyorsunuz. Otonom bir robot kamera aracını bölgeye gönderip, kontrollü bir mesafeden hem görkemli sahneler yakalayabilir hem de hiç bir insanı riske atmadan işi tamamlarsınız. Benzer şekilde, savaş ya da yıkım bölgelerinde belgesel çekimleri için de robot kameralar güvenilir bir çözüm sağlıyor.

Set içi otomasyon sistemleri de gün geçtikçe daha zeki hale geliyor. Örneğin, yüz tanıma ve suni zekâ takip edeni sayesinde, bir kamera platformu sahnede başroldeki oyuncuyu otomatik takip edebiliyor; oyuncu nereye giderse gitsin kadrajda tutabiliyor. Bu, bilhassa belgesel ya da spontane gelişen sahnelerde kullanımı kolay bir yenilik. Canlı gösterim konserlerinde ya da spor karşılaşmalarında uzun yıllardan beri gördüğümüz insansız kamera küreleri (Spidercam gibi) ve otomatik odaklama yapan akıllı lensler, artık sinema setlerinde de kendine yer buluyor. Yönetmen bir tabletten oldukça sayıda kameranın açısını denetim edebiliyor, gereksinim olursa programı değiştirip anında değişik bir hareket rotası belirleyebiliyor.

İnsan unsurunun yaratıcılığı kuşkusuz ki hâlâ en kritik girdi. Robot kameralar ne kadar yaygınlaşsa da, hangi açının en iyi olduğu, sahnenin duygusunu iyi mi vereceği gibi kararlar yönetmen ve imaj yönetmeninin sezgilerine ve vizyonuna bağlı. Otomasyon bu gösterimi gerçekleştiren bir vasıta olarak görülmeli. Pek oldukça yönetmen, robotik kameraların ve otomasyonun, insan takım ile beraber çalışması gerektiğini, amacın makine-insan rekabeti değil, işbirliği bulunduğunu vurguluyor. Nitekim, robot kolları programlayan da bir insandır, otomatik sistemleri denetleyen de.

Geleceğe baktığımızda, yapay zekâ ile entegre olmuş robot kameralar görüyoruz. Belki bigün “aksiyon başladığında arabayı takip et, sonra karaktere yakın plan al” gibi komutları kendisi anlayıp tatbik eden kameralar olağan hale gelecek. Hatta insansız bir sette, program yönetmenliğinde çekilen deneysel projeler görebiliriz. Şu bir reel ki, robotik ve otomasyon teknolojileri ilerledikçe, sinema çekimleri daha önceden olası olmayan yaratıcı planlarla tanışacak. Ve kim bilir sinema tarihinin en unutulmaz karelerinden bazılarınını, insan-yapay zekâ ortaklığıyla çalışan bir robot kamera yakalayacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir