Film setlerine suni zekâ (AI) teknolojileri süratli bir giriş yaptı. Son yıllarda senaryo yazımından kamera arkasına, çoğu alanda suni zekânın izlerini görmek mümkün. Peki, bu akıllı algoritmalar sinema dünyasının geleceğini iyi mi şekillendiriyor? Hollywood’dan bağımsız yapımlara kadar geniş bir yelpazede, suni zekâ destekli yeni yöntemler film üretim biçimini kökten değiştirmeye hazırlanıyor.
Yapay zekânın ön hazırlık sürecindeki görevi giderek artıyor. Artık birtakım yönetmenler ve senaristler, hikâye taslağı oluştururken ya da sahne planlarken suni zekâ tabanlı araçlardan faydalanıyor. Örneğin, bir suni zekâ modeli verilen özet bilgilere dayanarak alternatif senaryo fikirleri ya da storyboard (çekim taslağı) görselleri üretebiliyor. Bu sayede yaratıcı ekip, değişik bakış açılarını kısa sürede değerlendirebiliyor. Aynı şekilde, mekân seçiminden kostüm tasarımına kadar çoğu resim neden için de suni zekâ destekli tavsiyeler almak olası hale geldi.
Prodüksiyon aşamasında da suni zekâ desteği dikkat çekiyor. Büyük prodüksiyonlarda yüzlerce sahnenin planlaması, oyuncuların ve ekibin takvimi gibi komplike lojistik mevzular için AI tabanlı yazılımlar kullanılıyor. Örneğin, bir yapımın çekim takvimini optimize eden algoritmalar, hava durumu tahminlerinden oyuncuların programına kadar çoğu parametreyi göz önünde bulundurarak en bereketli planı oluşturabiliyor. Kamera tarafında ise akıllı kamera sistemleri ve robotik düzenekler, suni zekâ ile desteklenerek nesne takip edeni ya da otomatik odaklama gibi işlemleri insan müdahalesine ihtiyaç duymadan yapabiliyor. Bu da bilhassa aksiyon ve belgesel çekimlerinde anlık gelişen durumları kaçırmamayı sağlıyor.
Post-prodüksiyon ve resim efektlerde suni zekâ adeta bir yardımcı gibi vazife alıyor. Film kurgusunda, AI destekli yazılımlar ham görüntüleri tarayıp sahne geçişleri ya da en iyi çekim tarzı konusu ile ilgili editörlere tavsiyeler sunabiliyor. Renk düzenleme araçları, her karenin renk dengesini kendiliğinden ayarlayarak zamandan tutum ettiriyor. En etkileyici örneklerden biri ise yaşlandırma ya da gençleştirme efektleri: Yapay zekâ ile bir oyuncunun yüzünü onlarca sene gençleştirmek ya da değişik bir oyuncunun yüz hatlarını bir başkasının performansına gerçeğe oldukça yakın biçimde adapte etmek mümkün. Son dönemde tanınmış hale gelen “deepfake” teknolojisi ile, zamanı filmlerde vefat etmiş bir oyuncunun dijital olarak canlandırılması bile deneniyor. Örneğin, bir bilimkurgu dizisinde seneler önceki genç hâliyle gözüken meşhur bir karakteri canlandırmak için suni zekâ tabanlı yüz değişiklik teknolojisi kullanıldığı basına yansıdı.
Bu yeni teknolojilerin sektöre etkisi oldukça yönlü oluyor. Bir taraftan film üretim süreçleri hızlanıyor ve maliyetler düşebiliyor. Rutin işler otomasyona geçtikçe yaratıcı takımlar aslolan sanatsal vizyonlarına odaklanacak daha oldukça vakit buluyor. Öte yandan, suni zekânın yükselişi sinema emekçileri içinde birtakım endişeleri de bununla beraber getiriyor. 2023’te Hollywood’da gerçekleşen grevlerde, suni zekânın senaryo yazımı ve oyuncu performanslarının dijital kopyalanması hususları tartışmaların merkezindeydi. Oyuncular, kendi yüz ve seslerinin izinsiz kopyalanarak dijital ikizlerinin oluşturulmasından kaygı ediyor; senaristler ise tamamiyle AI tarafınca yazılan senaryoların insan yaratıcılığını gölgede bırakabileceğini dile getiriyor.
Tüm bu tartışmalara karşın suni zekânın sinema sektöründe kalıcı olacağı kesinleşmiş gibi görünüyor. Büyük stüdyolar, AI destekli araçlara yatırım yaparken; bağımsız film yapımcıları da erişilebilir hale gelen bu teknolojilerle düşük bütçeyle yüksek kaliteli işler çıkarmaya başladı. Önümüzdeki yıllarda suni zekânın “ortak yapımcı” görevi daha da pekişecek gibi. Elbette ki beyaz perdenin özündeki yaratıcı dokunuş insanlara ait olmaya devam edecek, fakat suni zekâ fonda yeni nesil bir asistan olarak beyaz perdenin büyülü dünyasını zenginleştirecek. Kısacası, suni zekâ destekli bir sinema çağı ufukta belirdi ve bu dijital devrim, hikâye anlatımının kurallarını tekrar yazmaya aday.
