Connect with us

Yaşam

Kızılay’ın (Hilal-i Ahmer) tarihçesi

Kızılay’ın (Hilal-i Ahmer) tarihçesi

İsviçre hükümetinin daveti üzerine on altı devletin katılımıyla 22 Ağustos 1864’te imzalanan Cenevre Sözleşmesi’ne göre kurulan Kızılhaç Teşkilâtı’nın benzeri olarak Osmanlılar tarafından teşkil edilmiş olup amblemi beyaz zemin üzerine kırmızı aydır. Bu yardım cemiyetinin teşekkülüyle ilgili ilk faaliyet, Salîbiahmer adıyla andığı Kızılhaç’ın kuruluş çalışmaları için Cenevre’ye delege göndermeyen Osmanlı hükümetinin 5 Temmuz 1865’te Cenevre Sözleşmesi’ni imzaladıktan sonra 1867’de Paris’te düzenlenen sağlık sergisine ve Milletlerarası Kızılhaç Sıhhiye Konferansı’na katılmak üzere görevlendirdiği Mekteb-i Tıbbiye muallimi Miralay Abdullah Bey tarafından gerçekleştirilmiştir.

Milletlerarası Yaralılara Yardım Komitesi Başkanlığı, 19 Eylül 1867’de yaralılara yardım derneği kurulması konusunda Cenevre Sözleşmesi’nin tatbiki için çalışan Abdullah Bey’e yetki vermesi üzerine Serdârıekrem Ömer Lutfi Paşa’nın himayesinde ve Marko Paşa’nın başkanlığında geçici bir komite kurulmuş, Abdullah Bey komitenin genel sekreteri olmuştu. 11 Haziran 1868’de imzalanan bir taahhütnâme ile de Mecrûhîn ve Marzâ-yi Askeriyyeye İmdad ve Muâvenet Cemiyeti resmen teşkil edilmişti.

Bu cemiyetin 1877’ye kadar olumlu bir faaliyet gösterememesi II. Abdülhamid’in himayesinde yeni bir cemiyetin kuruluşuna yol açtı. Avrupa’da oluşturulan Kızılhaç’a paralel biçimde hilâli amblem olarak alan Osmanlı Hilâliahmer (Kızılay) Cemiyeti 14 Nisan 1877’de faaliyete başladı. Cemiyetin ilk başkanı Meclis-i Umûr-ı Sıhhiyye ikinci reisi Hacı Ârif Bey idi. Hilâliahmer Cemiyeti, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda cephe gerisinde dokuz seyyar hastahane ile İstanbul’da dört hastahane açarak 25.000’den fazla yaralı ve hasta askeri tedavi ettirdi. 1897’deki Türk-Yunan savaşında da iki hastahane vapuru kiralayarak yaralı ve hasta askerleri İstanbul’a taşıdı. Cemiyetin varlığı, hilâli amblem olarak alması yüzünden Milletlerarası Kızılhaç Komitesi’nce uzun süre kabul edilmedi. Nihayet 1907 Haziranında Londra’da toplanan Milletlerarası VIII. Kızılhaç Konferansı’nda Besim Ömer Paşa’nın (Akalın) gayretleriyle hilâlin amblem olarak alınması resmen onaylandı.

II. Meşrutiyet’in ardından ortaya çıkan cemiyetleşme atmosferi içinde Hilâliahmer Cemiyeti’nin güçlendirilerek teşkili için hazırlıklar başlatıldı. Hariciye Nâzırı Rifat Paşa’nın çabaları sonucu cemiyet yeniden teşkilâtlandırıldı ve bir nizamnâme hazırlandı. Umumi meclis, 20 Nisan 1911’de Tokatlıyan Oteli’nde Sadrazam İbrâhim Hakkı Paşa’nın başkanlığında toplanarak otuz kişilik umumi merkez heyetini seçti. Tophane’de üç katlı bir bina cemiyetin ilk idare merkezi oldu. Başkanlığa Rifat Paşa, başkan vekilliklerine Prens Abbas Paşa ile Talat Bey, müfettişliğe Mehmed Ali Bey, başkâtipliğe Rifat Bey, muhasebeciliğe Kemal Ömer Bey ve veznedarlığa da Fuad Bey getirildi. Cemiyet ilk kongresini 13 Nisan 1912’de eski sadrazamlardan Hüseyin Hilmi Paşa’nın başkanlığında yaptı.

Bu arada kadınlar da Hilâliahmer Cemiyeti’nin faaliyetlerine katıldı. Besim Ömer Paşa’nın teşebbüsüyle 1912 yılı başında kurulan Hilâliahmer Hanımlar Merkezi cemiyetin merkez binasında çalışmalarına başladı. Cemiyetin yeniden kuruluşu esnasında kurucu meclis üyeleri arasında devletin ve toplumun her kesiminden etkili şahısların bulunması bunun kısa sürede benimsenip tanınmasını sağladı. Bu başarıda İttihat ve Terakkî Cemiyeti mensupları ile İttihatçı doktorların önemli rolü olmuştur.

Hilâliahmer Cemiyeti Trablusgarp Savaşı’nda Giryan, Humus ve Bingazi hastahanelerinde 3013 yaralı ve hastayı tedavi ettirdi. Balkan Savaşı’nda da çoğu 1000 yataklı on beş Hilâliahmer hastahanesi hizmet verdi. Aynı zamanda Gülnihal vapuru da hastahane haline getirilerek yıllarca kullanıldı. Bunun yanında savaş dolayısıyla gelen göçmenlerin yerleştirilmesinde ve savaş esirlerinin değişiminde de büyük rol oynadı. I. Dünya Savaşı başlayınca cemiyetin genel merkezi yetkilerinden önemli bir kısmını idare heyetine bıraktı. Savaş yıllarında Hilâliahmer Cemiyeti yurt içinde ve yurt dışında teşkilâtını genişletti. 1914 yılı başında, henüz merkez ve şube teşkil edilmemiş olan yerlerdeki vali ve mutasarrıflara cemiyet ve Dahiliye Nezâreti tarafından tebligatta bulunularak faaliyete geçmeleri istendi. Bu dönemde faal merkezler arasında Ankara, Çankırı, İzmir, Sivas, Edirne, Bağdat, Yemen ve Sofya’nın adı geçmektedir. Tıp Fakültesi müderris muavinlerinden Hikmet Bey (Gizer) Berlin, Viyana ve Budapeşte’de Hilâliahmer komiteleri kurdu. Türkiye’de bulunmayan eşya, ilâç ve sağlık malzemesi buralardan temin edildi. Ordu sıhhiyesinin siparişleri de bu temsilcilikler vasıtasıyla sağlandı. Daha önce cemiyete başkanlık yapmış olan Viyana sefiri Hüseyin Hilmi Paşa, Hikmet Bey’in Osmanlı sefâretinde bir büro açmasına izin verdi. Almanya ve Avusturya Murahhaslığı adı verilen bu temsilcilik 1918 yılı sonlarına kadar çalışmalarına devam etti. 20 Temmuz 1913’te cemiyetin hanımlar merkezi tarafından Cağaloğlu’nda küçük bir evde dârüssınâa (sanat yurdu) açılarak hem kimsesiz çocukların istihdamı sağlandı hem de burada yapılan, Türk millî motiflerinin hâkim olduğu el işleri sergilerle tanıtıldı. Bir müddet sonra Trabzon, Eskişehir, Aydın ve Halep’te hanımlar merkezi faaliyete geçti. Viyana’da da açılan hanımlar şubesi bir yıl içinde 26.000 kron topladı. I. Dünya Savaşı’nda cemiyetin önemli faaliyetlerinden biri de Besim Ömer Paşa vasıtasıyla ilk hasta bakıcı kursunu açmasıdır. 1914’te kursta başarılı olan yirmi yedi hasta bakıcı, Çanakkale Savaşı sırasında İstanbul’da askerî ve cemiyete ait hastahanelerde görev aldı.

Hilâliahmer Cemiyeti, I. Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelere sağlık heyetleri gönderdi. Erzurum, Erzincan, Sivas, Samsun, Gelibolu, Şarköy, Tekirdağ, Medine ve İstanbul’da Beyoğlu, Taksim, Galata, Cağaloğlu, Kadırga semtlerinde ve Dârüşşafaka’da hastahaneler açtı. Ayrıca çeşitli yerlerde nekāhathaneler, imdat mevkileri ve misafirhaneler kurdu. Bunların bir kısmı sonradan hastahane haline getirildi. Şirket-i Hayriyye’den bazı gemiler kiralanarak hasta ve yaralıların taşınmasında kullanıldı. Cemiyet salgın halindeki tifüs, kolera, tifo ve dizanteri mücadeleleriyle de uğraşmak durumunda kaldı. Ayrıca İstanbul’un çeşitli semtlerinde açılan aşhanelerden yaklaşık 30.000 kişi yararlanıyordu.

Mondros Mütarekesi’nden sonra İttihat ve Terakkî döneminde faaliyet gösteren cemiyetler İstanbul hükümetlerinin takibatına uğradı. Bu arada Hilâliahmer Cemiyeti de dört defa teftişe tâbi tutuldu. Cemiyetin İstanbul’daki merkez binası 16 Mart 1920 gecesi işgal kuvvetlerinin baskınına uğrayınca umumi kâtip Adnan Bey (Adıvar) Anadolu’ya geçti. Hikmet (Gizer) umumi kâtip olarak İstanbul’da kaldı. İstanbul’un işgali üzerine Anadolu’da Hilâliahmer Teşkilâtı’nın umumi merkezle olan irtibatı kesildi. İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinde Sıhhiye ve Muâvenet-i İçtimâiyye Vekâleti görevine getirilen Adnan Bey, cemiyet umumi merkezi tarafından resmen görevlendirilmemiş olmasına rağmen Eskişehir temsilciliğiyle muhabereyi devam ettirdi. Muhlis Bey’in ölümünden sonra yalnız kalan İsmâil Besim Paşa, Eskişehir’in tahliyesi esnasında temsilcilik teşkilâtı ile birlikte depolardaki eşya ve malzemeleri Ankara’ya getirdi. Ekim 1920’de İsmâil Besim Paşa, Adnan Bey, Ömer Lutfi Bey ve Esad Paşa’dan oluşan Ankara (Anadolu) temsilciliği teşkil edildi. Bundan sonra Anadolu’daki merkez ve şubelerin yönetimi Ankara temsilciliğine bağlandı. Ankara’ya karşı menfi bir tavır takınmayan umumi merkez, 4 Kasım 1921’de temsilciliğin Anadolu’daki görev ve yetkilerini arttırarak Adnan Bey, İsmâil Besim Paşa ve Ömer Lutfi Bey’i hey’et-i murahhasa olarak tayin etti.

Hilâliahmer Cemiyeti 1921’den itibaren İstanbul’dan Anadolu’ya yaptığı yardımı arttırdı. 1921-1922 yıllarında Anadolu’da sıhhiye-i askeriyyenin ihtiyacını karşılamak üzere 40.000 parça (balya ve sandık) eşya sevketti. Aynı tarihlerde, İstanbul’daki Anadolu yanlısı gizli örgütlerce (Felâh ve Muharib grupları) kendilerine itimat belgesi verilen cemiyete mensup birçok doktor ve eczacı Ankara’ya gitti. Sadece Nisan 1921’de yirmi beş doktor ve eczacı İnebolu’ya çıktı. Bunların hemen hepsi Anadolu’daki cemiyete ait hastahanelerde görev aldı. İstanbul’da bulunan Hamid Bey (Hasancan), 14 Haziran 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti tarafından siyasî mümessil sıfatıyla görevlendirildi. “Hilâliahmerci” lakabıyla da anılan Hamid Bey, bu görevini 19 Ekim 1922’de Refet Paşa’nın (Bele) İstanbul’a gelişine kadar sürdürdü. İngiliz yüksek komiseri Horaca Rumbold ile Hamid Bey arasında 23 Ekim 1921’de yapılan anlaşmanın ardından Malta’da bulunan Türk esirlerle Türkiye’deki İngiliz tutuklular mübadele edildi. Ankara temsilciliği, özellikle Batı cephesine önemli miktarda sağlık malzemesi ve eşya yardımında bulundu. II. İnönü Savaşı’ndan sonra cephelere yakın merkezlerde yaralı hastahaneleri açıldı. Eskişehir ve Ankara’da açılan hastahanelerde birçok yaralı ve hasta tedavi edildi. Ankara temsilciliği 1 Ekim 1923’te lağvedildi. Ancak mübadele yoluyla Yunanistan’dan gelecek muhacirlere cemiyet tarafından yapılacak yardım ve tesisler konusunda ilgili vekâlet ve dairelerle gerekli münasebetlerde bulunmak amacıyla İsmâil Besim Paşa münferit bir murahhas olarak Ankara’da bırakıldı.

Cumhuriyet’in ilânından sonra cemiyette bazı değişikliklere gidildi. Daha önce Osmanlı Hilâliahmer Cemiyeti olan adı 1923’te Türkiye Hilâliahmer Cemiyeti, 1935’te Türkiye Kızılay Cemiyeti ve nihayet 1947’de Türkiye Kızılay Derneği olarak değiştirildi. 15 Eylül 1921’den beri on beş günde bir çıkan Osmanlı Hilâliahmer Mecmuası’nın adı da önce Türkiye Hilâliahmer Mecmuası, ardından da Kızılay Dergisi oldu ve 1928’den itibaren Ankara’da yayımlanmaya başlandı. Ocak 1924’te toplanan genel kongrede bütün merkez ve şubeler İstanbul’a bağlanarak teşkilâtta bütünlük tekrar sağlandı.

Kızılay’da en büyük değişiklik 1925 yılı genel kongresinde yapıldı. 17 Temmuz 1925’te İstanbul Üniversitesi Konferans Salonu’nda toplanan kongreye 150’yi aşkın delege katıldı. 4 Ağustos 1925’te 134 maddelik yeni nizamnâme kabul edildi. 6 Ağustos’ta otuz kişilik yeni merkez heyeti seçilerek başkanlığına Sıhhiye ve Muâvenet-i İçtimâiyye Vekili Refik Bey (Saydam) getirildi. Yeni merkez heyetinde çoğunluğu milletvekilleri oluşturmaktaydı. Başkan vekilliklerine İstanbul mebusu Hakkı Şinasi ile Ertuğrul (Bilecik) mebusu Fikret Bey getirildi. Hariciye Vekâleti müsteşarı Tevfik Kâmil Bey umumi kâtipliğe, garp cephesi eski Sıhhiye reisi Hulûsi Bey umumi müfettişliğe, Dîvân-ı Muhâsebât reisi Fuad Bey muhasebe murakıplığına ve tüccardan Çubukçuzâde Ârif Bey vezne murakıplığına seçildi. Refik Bey 1925’ten 1939’a kadar cemiyetin başkanlığını yaptı. Yeni nizamnâme 13 Eylül 1925’te İcra Vekilleri Heyeti’nce onaylandı. Aynı yıl nizamnâmenin sekizinci maddesi gereği merkez heyeti Ankara’ya taşındı. 1912’de kurulan hanımlar merkezi de yeni nizamnâmeye göre 1925’te umumi merkezle birleştirildi. 1924 yılı umumi meclisinde tesisi kararlaştırılan hasta bakıcı hemşire okulu 1925 Şubatında İstanbul Aksaray’da açıldı. Bu okul, uzun yıllar Sıhhiye ve Muâvenet-i İçtimâiyye Vekâleti hastahanelerine hasta bakıcı yetiştiren yegâne müessese olarak faaliyet gösterdi. 1946 yılında hükümet tarafından Kızılay Cemiyeti’nin gelirlerini arttırmak amacıyla bazı kanunlar çıkarıldı. Afyonkarahisar maden suyunun işletme imtiyazı altmış yıl süreyle Kızılay’a verildi.

Kızılay, Türk milletinde var olan yardım duygusunun Batı usulüyle teşkilâtlanmasından ortaya çıkmış, Kızılhaç teşkilâtlarının çalışma metotlarını benimseyerek Cumhuriyet’ten önce Batılılaşan ilk Türk müesseselerinden biri olmuştur. Ayrıca bu teşkilât amblemiyle birlikte bütün İslâm dünyasında yayılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA

Ahmed Midhat, Hilâliahmer, İstanbul 1296; Besim Ömer, Dokuzuncu Washington Salîbiahmer Konferansına Memuriyetim ve Osmanlı Hilâliahmer Cemiyetine Tekliflerim Hakkında, İstanbul 1328; Osmanlı Hilâliahmer Cemiyeti Salnâmesi: 1329-1331, İstanbul, ts.; Osmanlı Hilâliahmer Cemiyeti Tarafından 330 Senesi Meclis-i Umûmîsi’ne Takdim Olunan Rapor, İstanbul 1330; Osmanlı Hilâliahmer Cemiyeti: 1330-1334 Senelerine Âid Merkez-i Umûmî Raporu, İstanbul 1335; Türkiye Hilâliahmer Cemiyeti Merkez-i Umûmîsi Tarafından 1339 Senesi Hilâliahmer Meclis-i Umûmîsi’ne Takdim Edilen (1335-1338) Rapor, İstanbul 1339; Türkiye Hilâliahmer Cemiyeti Hanımlar Merkezi Dârüssınâası, İstanbul 1339; Türkiye Kızılay Derneği 73 Yıllık Hayatı: 1877-1949, Ankara 1950; Kızılay ve Kızılhaç’ın Milletlerarası Kaynakları: Sözleşmeler-Tüzükler-Kararlar, Ankara 1964; Mesut Çapa, Kızılay (Hilâl-i Ahmer) Cemiyeti: 1914-1925 (doktora tezi, 1989), AÜ Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü; a.mlf., “Lozan’da Öngörülen Türk Ahâli Mübadelesinin Uygulanmasında Türkiye Kızılay (Hilâliahmer) Cemiyeti’nin Katkıları”, AÜ Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Dergisi (Atatürk Yolu), sy. 2, Ankara 1988, s. 241-256; “Kızılay”, TA, XXIII, 87-91.

Müellif: Mesut Çapa

Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi
 

Kaynak: Diyanet Haber

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yaşam

Bursa’da Ehliyet Almanın En Kolay Yolu: Tanıdık Sürücü Kursu

Bursa sürücü kursu arayanlar için Tanıdık Sürücü Kursu, profesyonel eğitim anlayışı ve sürücü adaylarına sunduğu ayrıcalıklarla öne çıkıyor. Yıldırım ilçesi Zümrütevler Mahallesi’nde yer alan bu kurs, ehliyet almak isteyenlere hem teorik hem de pratik eğitimde yüksek standartlar sunuyor. Deneyimli eğitmenler, modern eğitim araçları ve esnek ders programlarıyla, kurs her yaştan sürücü adayına hitap ediyor. Ehliyet alma sürecini hızlı, güvenilir ve keyifli bir deneyime dönüştürmek isteyenler için Tanıdık Sürücü Kursu, Bursa’da doğru adres.

Bursa Sürücü Kursu ile Kaliteli Eğitim

Tanıdık Sürücü Kursu, kaliteli eğitim anlayışıyla sürücü adaylarını trafiğe en iyi şekilde hazırlıyor. Kurs, teorik derslerde trafik kuralları, işaretler ve güvenli sürüş teknikleri gibi konuları interaktif yöntemlerle öğretiyor. Pratik eğitimlerde ise modern araçlar ve simülatörler kullanılarak adayların direksiyon hakimiyeti kazanması sağlanıyor. B sınıfı ehliyet için Hyundai i20 araçlarıyla verilen eğitimler, sınav sürecinde adayların avantaj elde etmesine yardımcı oluyor. Ayrıca, her adaya özel ders planlarıyla öğrenme süreci kişiselleştiriliyor.

Uygun Fiyatlar ve Esnek Ödeme Seçenekleri

Kurs, uygun fiyat politikası ve ödeme kolaylıklarıyla da dikkat çekiyor. Kredi kartına taksit imkanları sayesinde ehliyet almak artık daha erişilebilir. Tanıdık Sürücü Kursu, sadece eğitim kalitesiyle değil, aynı zamanda müşteri odaklı hizmet anlayışıyla da fark yaratıyor. Eğitim sürecinde adayların her türlü sorusuna hızlı yanıt veren destek ekibi, kursun güvenilirliğini artırıyor. Bursa’da ehliyet almak isteyenler için bu avantajlar, Tanıdık Sürücü Kursu’nu tercih sebebi yapıyor.

Tanıdık Sürücü Kursu, Bursa sürücü kursu arayışında olanlar için hem kaliteli hem de güvenilir bir seçenek sunuyor. Merkezi konumu, profesyonel ekibi ve teknolojik eğitim imkanlarıyla, kurs sürücü adaylarının ihtiyaçlarına tam anlamıyla yanıt veriyor. Ehliyet alma sürecinde stres yaşamak istemeyen ve trafiğe güvenli bir şekilde çıkmak isteyen herkes için Tanıdık Sürücü Kursu, ideal bir başlangıç noktası. Bursa’da ehliyet hayalinizi gerçeğe dönüştürmek için bu kursun kapısını çalabilirsiniz.

Continue Reading

Yaşam

Elektrik Mühendislik Firması

Tecrübeli, uzman ve yeterli bilgi donanımına sahip saha kadromuza, başarılı ve tecrübeli elektrik mühendisleri ile güçlü bir ekip oluşturduk. Elektrik taahhüt sektöründe birçok alanında faaliyet göstermekteyiz. Düşük maliyet-yüksek kalite prensibiyle en doğru sonuca ulaşma iddiasını sürdürüp yüzyıllar boyu sizlerin desteği ile ayakta kalmayı hedeflemekteyiz. Firmamız aşağıda tesislerin tüm elektrik sistemlerini uygulama konusunda hizmet vermektedir; Aydınlatma, pano, kablolama, busbar, yangın algılama, seslendirme, kamera tesisatı ve trafo merkezi gibi.
Uygulama projelerimizde hizmet verdiğimiz sektörler: Yönetim Yapıları, Eğitim Yapıları, Ticaret Yapıları, Toplu Konut ve Sosyal Yapılar, Alışveriş Merkezleri, Sağlık Yapıları, Otel ve, Turistik Yapılar, Sanayi Yapıları, Endüstriyel Bina.

https://tuncerelektrik.com/

Continue Reading

Yaşam

Kutlu TAMAY: ENERJİ SEKTÖRÜ SÜREKLİ BİR DEĞİŞİM VE GELİŞİM İÇERİSİNDE

BAŞKENT Ankara’da İş ve Cemiyet hayatının sevilen isimlerinden,  TÜSİAV Enerji Platformu Başkanı Kutlu TAMAY ile keyifli bir röportaj  gerçekleştirdik…

– Kutlu bey öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

– 1973 Ankara doğumluyum. Yükseliş Koleji, sonrasında ise Bilkent Üniversitesi mezunuyum. Yeni insanlar tanımayı çok seven; yeni mekânlar görmekten ve gezmekten çok büyük keyif alan, Ankara sevdalısı biriyim. Yalnızca Ankara’yı sevmekle kalmayıp; aynı zamanda Ankara’ya katkı sağlayan her yapının içinde olmaya ve elinden geldiğince destek vermeye çalışan biriyim.. Ayrıca çok iyi bir sivil toplumcuyum. Ankara’nın önde gelen birçok derneğinde aktif olarak çalışmalar yapmaktayım.

Enerji Sektöründe de uzun bir tecrübeniz var bu sektörde çalışmalarınız nasıl gidiyor?

Evet Enerji Sektörü benim için çok önemli ve kesinlikle vazgeçemeyeceğim bir sektör. Uzun yıllar profesyonel olarak bu sektörde çalıştıktan sonra kendi firmamı kurarak bu tecrübemi insanların hizmetine sunmak istedim.  Şu anda birçok firmaya indirimli Enerji Temini hususunda danışmanlık hizmeti vermekteyim.  Daha uzun yıllarda bu sektörde olmak niyetindeyim…

Detaylı bilgi almak ve danışmanlık hizmetlerimden faydalanmak için www.tamayenerjidanismanlik.com ‘ u tıklamanız yeterli olacaktır…

– Sizi ayrıca TÜSİAV ailesinde aktif bir şekilde tanıyoruz. Başkanlığını yürütmekte olduğunuz TÜSİAV Enerji Platformu’nun çalışmaları nasıl gidiyor?

– TÜSİAV ve TÜSİAV ailesi gerçekten benim ikinci ailem olmuş durumda. Veli SARITOPRAK Başkanımız önderliğinde çalışmalarımıza büyük bir heves ve enerjiyle devam etmekteyiz. Kendisi Türkiye’de Sivil Toplumculuk camiasında en önde gelen isimlerden birisidir. Kendisinden çok şey öğrendim, öğrenmeye de devam ediyorum. Enerji tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük önem arz etmektedir. Enerji sektörü oldukça geniş ve çok yönlü bir sektör.  Elimizden geldiğince bu geniş sektörün uzmanları ile bir araya geliyor, toplantılar yapıyor, fuarlara iştirak ediyor ve ülkemiz için fayda sağlayacak çalışmalar yapmaya gayret ediyoruz.

– Yoğun, renkli ve enerjik bir yapıya sahipsiniz. Ayrıca Gurmelik yönünüz de var,  bu yönünüzü de sormak isterim size?

– Gezmeyi ve yeni insanlar tanımayı çok severim.  Böyle olunca birçok restorana, otele, seyahatlere, davetlere gidiyorum. Bir süre sonra İnsanlar bana;  bu birikimlerimi neden yazmadığımı sormaya başladılar; “Sadece sosyal medyada paylaşarak kalma, gittiğin yerler hakkında detay bilgiler de ver bizlere” dediler. Önce kendime bir blog açtım, ardından çok ziyaret edilen internet sitelerinde ve sonrasında da çeşitli gazete ve dergilerde gittiğim ve beğendiğim yerleri tanıtan yazılar yazmaya başladım, halen de büyük bir keyifle sürdürüyorum.

– Sivil Toplumculuk sizin için tam olarak ne ifade etmektedir?

İş hayatının her geçen gün daha zorlaştığı, rekabetin büyük bir hızla arttığı günümüz şartlarında başarılı olmak için mutlaka fark yaratan şeyler yapmalısınız. Bunlardan en önemlisi de Sivil Toplumculuktur.  Uzun yıllardır Sivil Toplum Kuruluşları sayesinde kurmuş olduğum Network; bana çok faydalar sağladı, birçok farklı sektörden insanlar tanıdım. Sağlam ve köklü dostluklar kurdum. Herhangi bir sıkıntım olduğunda ihtiyaç duyduğum şeye birkaç telefonla ulaşabilmenin konforunu yaşadım, bunun yanı sıra birçok arkadaşıma, eşime, dostuma zor zamanlarında çeşitli faydalar sağlama imkânlarım oldu ve ümit ediyorum ki bundan sonra da olacaktır.  Ancak açıkça ifade etmem gerekirse;  bu seviyeye ulaşmam hiç de kolay olmadı. Çok uzun zaman ve emek harcadım.  Bir  Sivil Toplum Kuruluşuna sadece kağıt üzerinde üye olmuş olmak yeterli değil, bu kuruluşa ciddi anlamda vakit ayırmanız, tüm etkinliklerine katılmanız ve kendinizi doğru tanıtmanız çok önemli. Kurmuş olduğunuz iş ve sosyal ilişkilerde çok dikkatli davranmalı asla itibarınızdan ödün vermemelisiniz.

TÜSİAV Başkanımız, duayen Sivil Toplumcu Sayın Veli SARITOPRAK’ ın her zaman ifade ettiği gibi ‘’Sivil Toplumculuk vakit ve nakit işidir.’’

www.tamayenerjidanismanlik.com

Continue Reading

Çok Okunanlar