Prof. Dr. Âdem APAK
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
İnsan dünyaya imtihan için gönderilmiştir. Çünkü Allah kimin daha güzel amel işleyeceğini sınamak için hayatı ve ölümü yaratmıştır. (Mülk, 67/2.) Bu nedenle Allah çeşitli vesilelerle kullarını imtihanlara tabi tutmaktadır: “Andolsun ki biz, korku, açlık, mallardan, nefislerden ve ürünlerden bir miktar eksiltme ile sizi imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara, 2/155.) Burada insanın imtihanı ile sabır peş peşe ifade edilmekte, imtihanı ancak sabreden kulların kazanabileceği beyan edilmektedir.
Hiçbir insan, başta peygamberler olmak üzere hastalık ve sıkıntılardan uzak tutulmamışlardır. Kaldı ki dünyevi sıkıntılarla en çok peygamberler karşı karşıya kalmışlardır. Nitekim âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bulunan Hz. Peygamber’in (s.a.s.) ömrünün neredeyse tamamı ıstırap ve sıkıntılarla mücadele ederek geçmiştir. Peygamberlerin ümmetleri de türlü dünyevi imtihan ve sıkıntılardan nasiplenmişlerdir. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.), “Musibetlerin çoğu enbiyaya, sonra evliyaya, sonra da derecelerine göre diğer insanlara isabet eder. Kişi dindarlığına göre imtihana tabi tutulur.” buyurmuşlardır. (İbn Mace, Fiten, 23.)
İnsanlar dünyada farklı yönlerden sınanırlar. Yoklukla sınanırlar, varlıkla sınanırlar, azlıkla sınanırlar, çoklukla sınanırlar, sevdiklerinden, mallardan eksiltme ile sınanırlar. Bu sınavlar arasında belki en zorlu olanlarından biri de aileyle sınanmadır. Kişinin annesiyle, babasıyla, eşiyle, kardeşiyle, çocuğuyla vb. sınanması da gerçekten dayanılması ve baş edilmesi zor olan sınavların başında gelir. Nitekim “Allah, kimseyi evladıyla sınamasın.” deyişi mutlaka yaşanmış acı hatıraların bir sonucudur. Evlat kadar, ana baba kadar, insanın eşiyle sınanması da gerçekten büyük imtihanlardandır. Bu imtihan herkes için zorlu olmakla birlikte herhâlde imtihanların en çetinlerine muhatap olan peygamberler için daha zorludur. Bu zorluğu yaşayanlardan birisi de Allah’ın seçilmiş elçilerinden olan Hz. Lut peygamberdir.
Kur’an-ı Kerim’de Hz. Lut’un Hz. İbrahim’in tebliğini kabul ettiği (Ankebut, 29/26.), onunla birlikte bereketli ülkeye ulaştırıldığı (Enbiya, 21/71.), onun da diğer peygamberler gibi âlemlere üstün kılındığı (Enam, 6/86.), ona hüküm ve ilim verildiği, salihlerden olduğu ve ilahi rahmete kabul edildiği (Enbiya, 21/74-75.) bildirilmektedir.
Hz. Lut’un peygamber olarak görevlendirildiği ve kendilerine Ashabü’l-Mü’tefike denilen kavmin en belirgin özelliği insanlar arasında livata/homoseksüellik fiilinin yaygın olması, daha da vahimi bunun toplumda benimsenmiş, normal bir birliktelik şeklinde algılanır hâle gelmiş olmasıdır. Hz. Lut, bu kötülükle mücadele etmek, gayrimeşru ve sünnetullaha aykırı bir şekilde yaygınlaşan bu fiili engellemek için büyük gayret sarf etmiştir ki Kur’an’da da buna işaret edilir: “Lut’u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz? Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz.” (Araf, 7/80-81.)
Ayette de ifade edildiği üzere azmış ve yoldan çıkmış olan kavmi, onun dinlemedikleri gibi kendisini şehirden kovmak üzere tehdit etmeye başladılar. İşin ilginç tarafı Hz. Lut’un karısının da eşini dinlemeyip şehir halkından yana tavır aldığı görülmüştür. Tabiatıyla kendi davasını eşine bile kabul ettiremeyen bir peygamberin kavmini ikna etmesi ve onları gittikleri yoldan vazgeçirmesi son derece zordur. Anlaşılan bu da Hz. Lut peygamberin imtihanıydı. Haddizatında eşinin kendisine inanması tek başına kavminin onun çağrısına tabi olmasını garanti edemezdi. Ancak eşinin kendisini tasdik etmemiş olması onun toplum nazarındaki güvenilirliğine derinden zarar verirdi.
Eşin, risalete müspet katkısı anlamında diğer peygamber eşleri örnek verileceği gibi bu hususta en belirgin katkının Hz. Peygamber’in (s.a.s.) eşi Hz. Hatice’den geldiği görülür. Hz. Peygamber, tebliğine kimsenin ilgi göstermediği zamanda kendisine ilk önce hanımı Hz. Hatice’nin tereddütsüz inandığını, Kureyş’in davetini yalanladığı sırada onun tasdik ettiğini, hiç kimsenin kendisine bir şey vermediği dönemde onun İslam davasına malını harcadığını ifade etmiştir. (Buhari, Menakıbü’l-Ensar, 18,20; Müslim, Fedail, 75.) Allah Resulü (s.a.s.) ayrıca şu sözleriyle kendisine destek vermesi sebebiyle Hz. Hatice’nin değerini açıkça ortaya koymuştur: “Nasıl ki Meryem bütün kadınlara üstün kılınmışsa Hatice de benim ümmetimin kadınlarına üstün kılınmıştır.”, “Cennet kadınlarının en faziletlisi Huveylid’in kızı Hatice, Muhammed’in kızı Fatıma, İmran’ın kızı Meryem ve Müzahim’in kızı Asiye’dir.” (Müslim, Fedail, 69-70.)
Hz. Hatice’nin, eşi Hz. Muhammed’e (s.a.s.) sadakati ve desteğinin aksine Hz. Lut’un hanımı ve kavmi kendisinden yüz çevirmiştir: “Lut kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı. Kardeşleri Lut onlara şöyle demişti: (Allah’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Bilin ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!” (Şuara, 26/160-166.)
Lut kavmi, yapılan ikazları ciddiye almadılar ve kendilerini helak edecek azabın hemen gelmesini istediler. (Ankebut, 29/28-30.) Sonunda Allah ahlaksız kavmi helak etmek üzere üç meleği görevlendirir. Bu amaçla melekler genç ve yakışıklı birer erkek suretinde önce Hz. İbrahim’e gelip oğlu İshak’ın doğumunu müjdelerler, ayrıca Hz. Lut kavmini helak etmek üzere geldiklerini haber verirler: “Elçilerimiz: Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir. (İbrahim) dedi ki: Ama orada Lut var! Şöyle cevap verdiler: Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o, (azapta) kalacaklar arasındadır.” (Ankebut, 29/31-32.)
Melekler, Lut’un yaşadığı yere gelince Lut daha önce hiç görmediği bu yabancıları evinde misafir eder. Diğer taraftan onun misafirlerinden haberdar olan halk toplanıp evi kuşatır ve ahlaksız niyetlerini gerçekleştirmek üzere misafirlerin kendilerine teslim edilmesini ister. Hz. Lut kavmine kendisini misafirlerin yanında rezil etmemelerini, isterlerse kızlarıyla evlenebileceklerini, ancak misafirlerden vazgeçmelerini söyler. Fakat onlar Hz. Lut’a, başkalarının işine karışmaktan ve yabancıları evine almaktan kendisini menettiklerini hatırlatarak isteklerinde ısrar ederler. (Hud, 11/77-80.)
“Şehir halkı, birbirlerini kutlayarak, (meleklerin yanına) geldiler. (Çünkü genç erkekler suretinde gelen melekler onların eşcinsellikten doğan kötü arzularını uyandırmıştı.) (Lut) onlara: Bunlar benim misafirimdir. Sakın beni utandırmayın; Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin! dedi. Biz seni, el âlemin işine karışmaktan men etmemiş miydik? dediler. (Lut:) İşte kızlarım! (Düşündüğünüzü) yapacaksanız (onlarla evlenin), dedi.” (Hicr, 15/67-71.) Bunun üzerine melekler Allah’ın elçileri olduklarını, kavminin kendisine ve ailesine zarar veremeyeceğini, geceleyin şehri terk etmesini, sabaha yakın azabın geleceğini, karısı dâhil kavminin helak edileceğini bildirirler: “Melekler dediler ki: Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle (yola çıkıp) yürü. Karından başka sizden hiçbiri geride kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan (azap) şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vadolunan (helak) zamanı, sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?” (Hud, 11/81.)
Hz. Lut ve kendisine tabi olanları şehirden çıktı. Yanında kendisine inananlar ile ailesinden kızları bulunuyordu. Ancak eşi ona itibar etmemiş, kendisine karşı çıkan sapkın toplulukla birlikte kalmayı tercih etmiş, bu şekilde Hz. Lut’un ailesi inanç açısında parçalanmıştır.
Neticede sabaha karşı şehrin altı üstüne getirilmiş, insanların üzerlerine balçıktan pişirilmiş, kat kat taşlar yağdırılmış. Ona karşı çakan karısıyla birlikte Hz. Lut’un kavmi tamamen helak edilmiştir. (Hud, 11/81-83.)
Hâsılı Hz. Lut, Sodom şehri halkına peygamber olarak gönderilmişti. Bu şehir halkı başka hiçbir milletin yapmadığı bir fuhşu (homoseksüellik) yaygın bir şekilde yapıyorlardı. Hz. Lut peygamberin nasihatlerini dinlemediler, kötülüklerine devam ettiler. Nihayet Hz. Lut Peygamber kendine inananlarla beraber geceleyin şehri terk edince kavmi zelzele, başlarına yağan müthiş taş ve yağmur ile helak olup gittiler. İşte küfrün ve fuhşun sonu böyle neticelendi. Karısıyla imtihan edilen Hz. Lut Allah’ın emrine uyup kendisini inkâr edenleri –içlerinde karısı da olsa- terk edip imtihanı kazanırken, karısı ise davet elçisi eşine karşı çıkıp sapkın kavmine uymakla imtihanı kaybetmiş oldu. Nitekim Kur’an da bu hususa işaret eder: “Allah, inkâr edenlere, Nuh’un karısı ile Lut’un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları Allah’tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara: Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin! Denildi.” (Tahrim, 66/10.)
Kaynak: Diyanet Haber