Connect with us

Gündem

Hayatımıza Dokunan Sanatlar

Doç. Dr. Muhammed Fatih KILIÇ
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi

İslam sanatları en geniş çerçevede ihsanın tezahürleri olarak okunabilir. İhsan, Müslümanların yaptığı şeyleri en güzeli hedefleyerek ortaya koymasıdır. İslam sanatlarının gelişim seyrinde Müslümanların ibadetlerini, günlük faaliyetlerini icra ederken kendilerinden sâdır olan fiillerin en güzelini ortaya koymak için gösterdiği çabanın büyük bir etkisi vardır. Müslümanların Kur’an-ı Kerim’i ve ezanı daha güzel okuma çabasının musiki sanatına olan ilgiyi arttırdığı ve bu sanatın gelişimine katkı sağladığı söylenebilir. Başta Kur’an-ı Kerim’in yazımı olmak üzere Müslümanların yazdıkları yazıları daha güzel hâle getirme çabasının hüsn-i hat sanatının ortaya çıkışında ve gelişiminde çok önemli bir rolü vardır. Müslümanların inşa ettiği camileri ve diğer bütün yapıları en güzel şekilde yapma kaygısı da mimarinin belirli ilkeler ve amaçlar doğrultusunda gelişimini etkilemiştir.

İslam medeniyetinde ortaya çıkan bütün sanatları teşvik eden, geliştiren ve bu sanatlara rengini veren içinde yaşadığımız fizik düzleminde aşkın ulvi gayeler vardır. İnsanın yapıp ettiklerinde güzeli gözetmesini sağlayan bu gayelerin başında Allah’ın rıza ve muhabbetini kazanmak gelir. Çünkü “Allah muhsinleri yani yaptığı işi en güzel şekilde yerine getirenleri sever.” (Âl-i İmran, 3/148.) Ayrıca “Allah güzeldir, güzeli sever.” (Müslim, İman, 147.) Müslümanların fiillerindeki güzellik hassasiyetinden neşet eden İslam sanatları, işte bu ilahi gayelerle irtibatlıdır. İlahi gayelere yönelen Müslüman bir sanatkârın sanatını icra ederken sanatının usullerine gösterdiği özen ve ortaya koyduğu sanat eseri, onun Allah’ın muhabbetine mazhar olmasına vesile olur. İslam sanatlarının ilkesi olan bu ilahi gayeler, sanatların süreklilik ve gelişimini sağlar. Çünkü sanatkârın yöneldiği ve sanatını teşvik eden bu ilahi gayeler, erişildiğinde sona eren gayeler değil sürekli olarak erişilmesi gereken gayelerdir. Bu süreklilik ise sanatkârın sanatındaki devamlılığını sağlar. Diğer yandan sanatkârın hedeflediği her bir ilahi gayenin sınırsızlığa ve sonsuzluğa uzanan daha üst bir aşaması vardır. Bu da sanatkârın sanatıyla eriştiği aşamayı devamlı surette bir üst aşamaya taşımaya çalışmasını gerekli kılar. Sanatkârın bu gayreti ise sanatının gelişmesine katkıda bulunur. Böylece ilahi gayelerin nihai hedef olduğu sanatlar, süreklilik ve gelişim içinde var olur.

İslam sanatları ilmî, hukuki, sosyoekonomik, dinî ve ahlaki değerlerle iç içe bir bütünlük arz eder. Esasında bu durum, İslam’ın sahip olduğu en temel alametifarika olan tevhid ilkesinin bir gereği olarak ortaya çıkar. Tevhid, insanın bütün faaliyetlerini, sahip olduğu bütün değerleri, birbiriyle irtibatlı bir çerçeveye yönlendirerek bunlardan tutarlı bir bütün oluşturur. Tevhid ilkesinin bir gereği olarak Allah, gerçekliğin bütün nesnel ve öznel boyutlarını sevk ve idare eder. Allah, insanların yetkinliği ve gelişimi için ihtiyaç duyduğu alanlara onları yönlendirir. İnsanın sahip olduğu bu maddi ve manevi yönler, tevhidin bir gereği olarak Müslümanların ürettiği her bir sanat eserinde ifadesini bulur. Çünkü bu sanat eserleri Allah’ın sonsuz sanatının dünya düzlemindeki sonlu yansımalarını betimler. Bu nedenle İslam sanatının en başındaki ilke Allah’ın yüce sanatı iken nihai gayesi de Allah’ın rıza ve muhabbetini kazanmaktır. (M. Fatih Kılıç, “İslam Medeniyetinde Sanatın İlkeleri Üzerine”, İslam Medeniyetinin Geleceği: Yeniden Dirilişin İmkânları. Ed. Ö. Bozkurt, M. N. Doru, M. F. Kılıç, Y. Cengiz. Mardin: MAÜ Yayınları, 2018, 230.)

Müslümanların, Cenab-ı Hakk’ın muhabbetine ve rızasına mazhar olmak için yaptıkları işi en güzel surette ortaya koyma gayretinin bir ürünü olarak ortaya çıkan sanatlar, İslam coğrafyasının her bir köşesinde her an hayatımıza dokunabilmektedir. Bütün dünya üzerinde küreselleşen çağdaş uygarlık, coğrafyamızdaki pek çok kavramı, kurumu ve kültürümüzü değiştirmeye başlasa da mimariden musikiye, edebiyattan hüsn-i hatta, ebrudan tezhibe kadar pek çok sanat hâlâ güçlü bir şekilde varlığını korumakta ve bizi her gün kendisine muhatap almaktadır. Bu, sadece İstanbul gibi medeniyetimizin kurduğu büyük merkezlerde değil kültürel coğrafyamızın her bir köşesinde böyledir. Gelin hep birlikte Mardin’e gidelim. Ulu Caminin güneydoğu cephesindeki sokaktan çarşıya doğru hareketlenelim. İlk olarak Ulu Caminin minaresinin kaidesinde makili bir hatla işlenmiş “Kim Allah’a dayanıp güvenirse Allah ona yeter.” (Talak, 65/3.) mealindeki ayet-i kerime karşımıza çıkar. Makili hat, doluluk ve boşluk oranlarıyla dikkati çeken bir estetiğe sahiptir. Bu oransal düzeni takip ederek ayet-i kerimeyi okuyanların yazının güzelliğinden edindikleri estetik hazza bir de anlamın güzelliği ve oluşturduğu huzur eşlik eder. Esasında yolumuz caminin kuzeyinde bulunan çarşıya çıkmaktadır. Çarşıda çalışan bir esnaf ya da çarşıya alışverişe giden biri için söz konusu anlam, bağlamla daha güçlü hâle gelir. Başımızı caminin minaresine doğru kaldıralım. Kaidenin hemen üst kısmına caminin avluya bakan kısmında sülüs bir hatla “Allah’ın yapılmasına ve içinde isminin anılmasına izin verdiği evlerde, sabah akşam Allah’ı tenzih ederek anarlar.” (Nur, 24/36.) mealindeki ayet-i kerime yazılıdır. Çarşıya bakan tarafta ise yine aynı hatla “Ticaretin de satımın da kendilerini Allah’ı anmaktan, namazı hakkıyla kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyamadığı; gözlerin ve gönüllerin dehşetle sarsılacağı bir günden korkan kişiler…” (Nur, 24/37.) mealindeki ayet-i kerime nakşedilmiştir. Bir sanat eseri olarak mimari bir yapıya eklenmiş bütün bu yazılar hem birer sanat eseridir hem de muhatap aldığı insanların hayatına dokunur. Dahası dokunduğu insanların düşüncelerini, tavırlarını ve bakış açılarını sürekli olarak inşa eder.

Şimdi Üsküdar’a gidelim. Mihrimah Sultan ve Valide-i Cedid camilerinde müezzinlerin saba makamında münavebeli olarak okuduğu bir sabah ezanına kulak verelim. Saba makamı, ağırbaşlı edasıyla dünyanın faniliğini ve Allah’ın azametini bize bir kez daha haykırır. Nağmeler ve müzikal ifadeler o kadar güçlüdür ki muhatap buna bigâne kalamaz ve dünyadan, uykusundan geçerek azim olan Allah’a ibadete yönelir. Aslına bakılırsa çağrının bu gücü, sadece saba makamındaki ezan için değil her bir vakit ezanına özel olarak belirlenen makamlar için de geçerlidir. Her vaktin ezanı için özel bir makam belirlenmesi, Osmanlı’dan günümüze kadar varlığını koruyan bir gelenektir. Öğle ezanı genellikle hicaz, ikindi rast, akşam segâh, yatsı ise uşşak ya da hüseyni makamıyla okunur. Bu makamların belirlenmesinde zamanın/vaktin ruhu, gezegenlerin birbirine karşı konumu, insanın günün belirli vakitlerinde sahip olduğu hâletiruhiyenin hep birlikte etkisi vardır. Bütün bunlar dikkate alınarak bu makamlar belirlenir. Yani musiki sanatı ve müzikal ifadeler, ezanın çağrısına eşlik eder. Böylece ezan hem estetik olarak daha güzel bir surete bürünür hem de ifade gücü artar. Bu sanatlı ezanlar, muhataplarının ruhlarına, his ve yaşayışlarına her gün beş kez dokunur.

Şimdi de İslam mimarisinin en önemli şaheserlerinden bir olan Edirne’deki Selimiye Camiine gidelim. Mimar Sinan’ın ustalık eseri olarak belirttiği camiye dışarıdan bir bütün olarak baktığımızda cami gözümüze âdeta yekpare billurdan kesilerek yerine yerleştirilmiş gibi görünür. (Turan Koç,  İslam Estetiği, İstanbul, İsam Yayınları, 2008, s.168.) İçine girip başımızı kaldırdığımızda ilk olarak muhteşem kubbeyi görürüz. Ardından zarif mihrap ve âdeta ilmek ilmek örülmüş minber kendisini gösterir. Sonra devasa fil ayaklarını, yarım kubbeleri ve kadınlar mahfilini taşıyan ince sütunların üzerindeki narin kemerleri fark ederiz. Yapının fark ettiğimiz bu ilk unsurları, eserin muhatapları olan bizlerde sınırlılıkların ötesine uzanan sonsuzluk fikrini oluşturur. Merkezî kubbenin tam altına yerleştirilmiş olan müezzin mahfilinin iki yanından mihraba ilerleyip saf tutmak istediğimizde mekânın sağ ve sola doğru genişlediğini müşahede ederiz. Bu ise merkezî kubbe ile bu kubbenin kuşattığı alanı her bir yöndeki pencerelerle sonsuz mekâna bağlayan ortamın huzur ve güvenini her zerremize kadar idrak etmemizi sağlar. (Turgut Cansever,  Mimar Sinan, İstanbul, Albaraka Türk Yayınları, 2005, s.288.) Mekânın muhatabında bu huzur ve güven duygusunu oluşturmasında, iç mekânı olabildiğince aydınlık kılan ve bizi aynı zamanda tabiatla bağlantılı kılan büyük pencereler de son derece etkilidir. Bu pencereler sayesinde mekânın içindeyken dışarıyla kurabildiğimiz irtibat, yaratılmış olmak bakımından tabiatla olan kardeşliğimizi bize bir kez daha hatırlatır.

Belirli bir mimari eserden alınan bu kesitler çoğaltıldığında, aynı sanat alanındaki eserler çeşitlendiğinde ya da günlük hayatımızda bize dokunan farklı sanat alanları da işin içine katıldığında sanat eserlerinin bize söyleyeceği anlamlar da çoğalacaktır. Bütün bu anlamlar ise İslam’ın hakikat, varlık, insan ve âlem anlayışıyla irtibatlıdır. Yani İslam sanatları Allah’ın mutlak hakikat olarak varlığın, iyilik ve güzelliğin nihai kaynağı olduğunu; küçük âlem olarak yarattığı insanın onun rıza ve muhabbetini kazanmak için kendisine yönelmesini anlatır. Bu yönelim, bir tür estetik yakarış olarak da değerlendirilebilir. Her bir sanat bu anlatımı kendi üslubuyla ortaya koysa da son tahlilde hepsinin varacağı yer aynı ilahi gayelerdir. Bundan dolayı bizi muhatap alarak içinde bulunduğumuz hengâmeden sıyrılmamızı sağlayan ve ilahi gayelere yönlendirerek ruhumuzu zenginleştiren sanatlara daha çok kulak vermek gerek.

Kaynak: Diyanet Haber

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Davut Türkoğlu: Hizmet Sektöründe Yapay Zekayı Pulkon ile Entegre Ediyoruz

Pulkon, sunduğu yenilikçi çözümlerle sektörde fark yaratmaya devam ediyor. Güvenlik, istihdam ve entegre tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği hizmetlerle, iş dünyasına modern ve akıllı çözümler sunuyor.

Başarısının temelinde, 10 yılı aşkın sektörel deneyime sahip uzman ekibi ve ileri teknoloji odaklı vizyonu bulunan Pulkon, en güncel trendleri takip ederek fark yaratıyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarındaki akıllı çözümleri sayesinde, hem yerel hem de uluslararası müşterilerinin güvenini kazanmayı başarıyor.

Şirketin başarısının arkasındaki isim Davut Türkoğlu, “Yapay zekâ sadece teknolojik bir gelişim değil, aynı zamanda iş yapış şeklimizi dönüştüren bir güç. Pulkon olarak, bu dönüşümün iş dünyasında yarattığı değişimi en iyi şekilde değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Pulkon, yalnızca yerel pazarda değil, küresel arenada da varlık göstermek için çalışmalarını sürdürüyor. Şirketin vizyonu, yenilikçi hizmetlerini dünya çapında sunarak sektörde öncü bir konum elde etmek.

Teknolojik çözümlerle desteklenen hizmetleriyle öne çıkan Pulkon, yapay zeka tabanlı sistemler ve entegre hizmet anlayışıyla müşterilerine maksimum verimlilik sağlamayı hedefliyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği çözümler, işletmelere değer katıyor.

Davut Türkoğlu, Pulkon’un sunduğu hizmetlerin önemine vurgu yaparak, “Pulkon Güvenlik Hizmetleri, deneyimli kadrosu ve yapay zeka destekli analiz sistemleri sayesinde tehditleri önceden tespit ederek riskleri minimize ediyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl bir işletmede şüpheli aktiviteleri belirleyen sistemimiz, büyük bir maddi kaybın önüne geçti. Pulkon İnsan Kaynakları, iş ve işçi eşleştirme sürecinde yapay zeka destekli algoritmalar kullanarak doğru yetenekleri en uygun pozisyonlarla buluşturuyor. Bu sayede bir teknoloji firması, sadece iki hafta içinde ihtiyacına uygun yazılımcı ekibini oluşturdu” dedi.

Ayrıca Pulkon Entegre Tesis Yönetimi Hizmetleri, enerji tasarrufu ve operasyonel verimlilik konularında çağdaş çözümler sunuyor. Türkoğlu, “Bir otel grubu için sunduğumuz tesis yönetimi hizmetleri, operasyonel süreçlerde mükemmeliyet sağlarken misafir memnuniyetinde %25’lik bir artış kaydedilmesini sağladı” ifadelerini kullandı.

Yolculuğuna yerel bir firma olarak başlayan Pulkon, küresel bir marka olma hedefiyle ilerlemeye devam ediyor. Müşteri güvenliği, operasyonel verimlilik ve memnuniyet odaklı yaklaşımıyla modern iş dünyasına değer katan Pulkon, 2026 yılının ilk çeyreğinde uluslararası pazarda genişlemeyi planlıyor.

Continue Reading

Gündem

Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu Kuruldu!

Ankara’da bir araya gelen 11 sendika, kamu çalışanlarının hak kayıplarına karşı ortak mücadele etmek amacıyla Bağımsız Kamu Emekçileri Platformu’nu kurduklarını duyurdu.

Kamu çalışanlarının yaşadığı ekonomik ve sosyal hak kayıplarına dikkat çekmek amacıyla bir açıklama yayımlayan BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN, TÖBSEN ve TÖS sendikaları, yıllardır çözülemeyen sorunlara çözüm üretmek ve gerçek sendikacılık anlayışını güçlendirmek için güçlerini birleştirdi.

Platform adına yapılan açıklama şöyle; 

Basına ve Kamuoyuna,

Yaşadığımız süreçte, memurların başta ekonomik kayıplar olmak üzere ciddi hak kayıpları yaşadığı ortadadır. En son yapılan maaş zammında da görüldüğü üzere, memurlar yoksulluk sınırında yaşamaya zorlanmaktadır. Daha da vahim olan ise, iktidarın bu durumu sözde sendikalar üzerinden, özünde ise iktidarın arka bahçesine dönüşmüş yapılardan faydalanarak gerçekleştirmesidir.

Bizler, bu ülkenin üreten, halkını ve vatanını seven, Cumhuriyet değerlerini sahiplenen ve halkın refah içinde yaşamasını isteyen sendikalarız. Sendikaların görevi, üyelerinin mesleki, sosyal, özlük ve ekonomik haklarını savunmaktır. Ancak gelinen noktada, özellikle siyasi aidiyetler üzerinden sendikacılık yapanlar, halkın üreten gücünü sefalet yaşamına mahkûm etmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır.

Ayrıca, tüm iş kollarında memurların yıllardır kemikleşmiş ve bir türlü çözüme kavuşturulamayan sorunlar yaşadığı açıktır. Bizler, aşağıda isimleri yer alan sendikalar olarak, kamu emekçilerinin kalıcı hale gelmiş sorunlarının çözümü ve bundan sonra yaşanabilecek sorunlara karşı ortak bir irade oluşturmak, gerçek sendikal mücadeleyi büyütmek amacıyla bir araya geldik. Ankara’da yaptığımız toplantı sonucunda, İlkeli Birliktelik ışığında Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu adıyla bir platform kurduğumuzu ilan ediyoruz.

Ayrıca belirtmek isteriz ki, bu ülkede işçiler, emekliler, memurlar ve hatta işsizler birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Dolayısıyla platformumuz, tüm emek kesiminin sesi olacaktır.

Saygılarımızla,

BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN,TÖBSEN, TÖS

BAĞIMSIZ KAMU EMEKÇİLERİ PLATFORMU YÜRÜTME KURULU

Continue Reading

Gündem

FETÖCÜ Erkan BOZKURT SIRRA KADEM BASTI

FETÖ ile ilgili neredeyse hergün onlarca operasyon oluyor .Bir türlü bitmek bilmeyen örgüt kan kaybetsede varligini sürdürmeye devam ediyor .50 sene boyunca Türkiye nin her tarafını, her kurum ve devlet yapısını bir örümcek agi gibi sarmalayıp ele geçiren FETÖ, yeniden ayağa kalkmaya calışıyor .15 temmuz hain darbe girişiminden sonra dağılma sürecine giren ve devlet kurumlarında kan kaybeden FETÖ ,kaybettiği eski gücünü ve itibarını yeniden kazanmak için Altın nesil ve Yeniden Diriliş yapılanması içerisine girdi. Özellikle AKP iktidarına muhalif genç nesil FETÖ‘nün sahte yüzüne hala kanmaya devam ediyor .Bu yeni yapılanmanın aktörlerinden biri de Erkan BOZKURT . Özellikle genç nesli FETÖ içerisine çekmeye çalışan ve muhalif tarafın Z kuşağını hedef olarak seçen Zanlı ve aynı mihvalde birlikte hareket ettikleri bir çok şüpheli şahıs hakkında açılan soruşturmalar tüm hızıyla devam ediyor. Türk polisinin ihbar ve gizli tanik beyanları sonucu harekete geçmesiyle Fetönün yeni Altın Nesil yapılanması ve Yeniden Diriliş oluşumu deşifre oldu .Gecen hafta birçok ilde yapılan FETÖ Operasyonunda onlarca FETÖ  üyesi hakkında gözaltı kararı verilmiş ve büyük bir kısmı yakalanmış ve tutuklanmıştı. Cezaevinde bulunan Fetöcülerin ailelerine maddi ve manevi destek de verdiği polis kayıtlarına geçen   Zanlının bugün Evinde yapılan aramada örgüt mensupları için paketlenmiş gıda ve yine döviz bazında bir miktar para ele geçirildi. Örgüt mensuplarından himmet adı altında para toplayan Zanlı henüz bulunamadı.

Continue Reading

Çok Okunanlar