Connect with us

Gündem

Koronadan şiddete huzursuz dünya

Prof. Dr. Adnan Bülent BALOĞLU

İnsanlık, ıslah olmaz kibriyle toprağı arşınlasa da koca âlemde zerrecik dahi olmayan küstah ve açgözlü benliklerin yol açtığı küresel sorunlarla boğuşuyor. 2021’e de 2020’den kalma sorunların gölgesinde girdik. 2019’dan devralınan sorunlar 2020’de daha da kemikleşerek 2021’e devretti. Âdet olmuş her yeni yıla güzel dileklerle girmek, ancak hayatın uçucu zevklerine müptela olma hâli sürerse insanlığın huzur ve refahı adına 2022’de ve sonrasında da pek bir şey değişmeyecek. İklimler tersyüz olurken su kaynakları kuruyor, şehirler denetimsiz bir biçimde büyürken yeni ölümcül hastalıklar zuhur ediyor, çevre kirlenirken besin kıtlığı ve kirlenmesi yaşanıyor. İnsan varlığını tehdit eden tehlikeler listesi her gün biraz daha kabarırken küresel ekonomi ve siyasetin mevcut güç tekelleri teknolojik hâkimiyeti de ele geçirip insanın hareket, özgürlük ve mahremiyet alanlarını gece gündüz röntgenlemenin planlarını kuruyor. Bu sinsiliğe dur diyecek, “İnsanın kendine ettiğini bir köy toplansa edemezmiş.” sözünü doğrularcasına kendi felâketine koşar adım giden bir insanlık tablosunu tersyüz edecek, insana, tabiata ve kâinata hak ettiği değeri verecek yeni bir anlayışın inşası şarttır.  

Korona Virüs ve Gevşek Soğuk Savaş

2021 yılında ve belki daha birkaç yıl Korona salgınından etkilenmeye devam edeceğiz, henüz adı sanı bilinmeyen daha başka salgınların bizi bekleyip beklemediğinden emin değiliz. Salgın sadece ekonomileri değil, sosyal ilişkileri ve yapıları da kıtır kıtır kemiriyor. Ölümü ilk kez bu kadar çok konuşur ve duyar olduk, aile ve akraba ilişkilerimiz ilk kez bu derece örselendi. Portekizli yazar José Saramago, cılızlaşan ve yoksullaşan dünyada zaman hızla tükenir ve insanın direnci giderek düşerken, çürümenin yayıldığından, hastalıkların açık kapılardan daldığından, suyun tükenmeye yüz tuttuğundan ve yiyeceklerin zehre dönüştüğünden şikâyet eder. Ona göre, bu belaları başımıza saranlar, tek başına kalınca hayatı daha kolay yaşayabileceklerini sanan, ele geçirdiği şeyleri hiç kimseyle paylaşmaksızın tek başına tüketme hayalleri kuran çürümüş ruhlardır. (J. Saramago, Körlük, Çev. Işık Ergüden, İstanbul. Kırmızı Kedi Yay., 2015, s. 258, 299.) Her türlü sömürüyü bir hak ve ödev bilen, kendi çıkarları için toplumların huzur ve saadetini altüst eden bu çürük ruhlar, tahminimce, küresel çapta bir nüfus planlaması için düğmeye bastılar. Bunu bir komplo teorisi gibi görenler olabilir, bu tam da o ruhu çürümüşlerin istediği şey: kapalı kapılar ardında kurdukları gerçek planları bizlerin komplo teorisi sanması. Ancak Saramago yine de ümit aşılar: “Biz birkaç bin kişilik bir grup değil, yüz milyonlarca kişiyiz.” Ne var ki çoğunluk olmak bu sürgit sömürüyü, sinsi plan ve oyunları bozmak için yeterli değildir. Sözü edilen ezici çoğunluk, ödev ve sorumluluklarından kendini sıyırmak için kör numarası, ölü taklidi yapmayı, hayal dünyasında gezinmeyi bırakmalıdır, daldığı derin uykularından uyanmalıdır. Ne var ki bu çoğunluk kör ya da ölü taklidi yapmaktan vazgeçecek ya da derin uykularından uyanacak gibi görünmüyor. Bu manada geçmişte bazı kıpırdanmaların olduğunu söyleyebilirim, mesela, Arap Baharı böyle bir şeydi ama sonuçsuz kaldı. 

Danışman, diplomat ve yazar Mehmet Öğütçü bu yeni düzende yeni ittifakların, oluşumların, denge arayışlarının ve kaçınılmaz biçimde yeni rekabet ve çatışmaların kapıda olduğunu, dünyanın daha gevşek yeni bir Soğuk Savaş’a savrulacağını söyler. (Mehmet Öğütçü, Yeni Dünyanın Gizli Şifreleri, İstanbul: Destek Yay., 2020.) Bu doğruysa, Korona salgınının ilk görüldüğü tarih bu “Gevşek Soğuk Savaş” için başlangıç kabul edilebilir. Korona, 1947’den 1991’e kadar süren askeri ve siyasi gerilim (Soğuk Savaş) sonrasında başlayan tek-kutuplu düzenin artık sona ermekte olduğunu, yerini çok-kutuplu bir düzenin alacağını haber veriyor. Hâlihazırda dünya, Korona salgınıyla birlikte enerjiden güvenliğe, silahlanmadan doğal kaynakların paylaşımına, ticari pazarlar için rekabetten yeni teknolojilerin üretimine kadar bir dizi alanda yeni oyuncuların devreye gireceği yeni bir dönemin eşiğinde durmaktadır. Bu yeni dönemde de demografik göçler, jeopolitik gerilimler, stratejik hamle ve çatışmalar daha da artacak, finans piyasası ahlâk ve acıma hissinden yoksun kıyasıya bir rekabetin arenası olmaya devam edecek. 

Bu satırlar kaleme alınırken bu sürece ivme katması muhtemel başka bir tarihi gelişme yaşandı. ABD seçimlerine şaibe karıştığı iddialarının ardından on binlerce Amerikalı Kongre Sarayı’nı işgal etti. Bu, kelimenin tam anlamıyla, bir sivil darbe kalkışmasıydı. Dünya siyasetinin kavram dağarcığına “Kongre Baskını” olarak giren bu olay ABD demokrasisinde telâfisi imkânsız derin bir gedik açtı. Baskının ardından tam teçhizatlı çok sayıda Amerikan askeri Saray’ın koridorlarında herhangi muhtemel yeni bir kalkışma veya baskın ihtimaline karşı geceli gündüzlü nöbet tuttu. Askerlerin dünya medyasına servis edilen görüntüleri olayın ciddiyetini gözler önüne seren birer tarihi vesika hükmündedir. 

Kadın Cinayetleri

2020’de, esefle söylemeliyim ki kadın cinayetleri de çok konuşuldu. Bu ayıbın insanlık adına utanç verici bir durum olduğunu tekrara gerek yok. Polis Akademisi verilerine göre 2016-18 yıllarında Türkiye’de toplam 932 kadın cinayeti işlenmiş. Cinayet motifleri (sâikleri) arasında cinsel, psiko-sosyal, ruhsal-bedensel, ekonomik sebepler, alkol ve uyuşturucu kullanımı öne çıkıyor. Kadınlar üzerinde güç denemeyi, bununla yetinmeyip öldürmeyi kendilerine hak sayanlar sadece bizde değil dünyanın her yerinde var. Bu konuda söz konusu üç yılda Guatemala açık ara liderliğini korurken onu sırasıyla Brezilya, Kolombiya, Meksika ve Rusya takip ediyor. Kadın cinayetlerinin en az duyulduğu ülkeler Japonya ve İngiltere olurken, Türkiye bu konuda Almanya, Hollanda, Norveç, İsveç ve İspanya ile aynı sırayı paylaşıyor. (Coşkun Taştan, Aslıhan K. Yıldız, Dünyada ve Türkiye’de Kadın Cinayetleri, Ankara: Polis Akademisi Yay., 2019.) Guatemala liderliği diğer iki Güney Amerika ülkesinden, El Salvador ve Honduras’tan devralmış.  

Umberto Eco, farklı ülkelerde faşizmin 14 çeşit özelliğini sayarken, bunlardan birinin de ataerkil toplum yapılarında görülen Maşizmo olduğunu söyler. Erkeklik bu anlayışta güç, kudret, silah, namus, irade, akıl, yönetme ile özdeştir. Doğal olarak, aileyi, toplumu ve kurumları da yalnızca erkek yönetebilir. Kadının bu sınırları ihlal ettiği toplumlarda aile kurumu sarsılacak ve akabinde toplum da topyekûn bir çöküşe duçar olacaktır. Eco’ya göre Maşizmo, henüz kendi felsefi temelini oluşturamamış, şiddet üzerine temellenmiş Kök Faşizmin özelliklerinden yalnızca biridir. (Serhat Saru, “Umberto Eco’nun Kök Faşizmi”, academia.edu.) 

Hayatı amaçsızca harcarken yozlaşıp şirazeden çıkan erkeklerin kadına musallat olması yalnızca bu çağın değil, dünkü çağların da trajik bir sorunuydu. Kabadayı görüntüsü verseler de ruhları bastonla gezen bu erkekler kadına yalnızca iki tercih sunar: “Ya benimsin ya toprağın!” Ona ait olmayı reddetme cüreti sergilemek toprağın altında olmayı seçmek için yeter sebeptir. Onlar için kadın kolay elde edilebilir ve kolay harcanabilir bir meta hükmündedir. Esasen onlar aile ilişkilerindeki krizleri birlikte çözmeyi yeğlemezler, çözümsüzlük halinde herkesin kendi yoluna gitmesi kibirle besledikleri gururlarını zedeler. Hayallerini süsleyen mutluluk adasının haritasını yitirmenin verdiği sızıyla hayatı tecrit edilmiş bir trajediye hapsedip öfkelerini şişirmeyi ve elini kana bulamayı erkeklikten sayarlar. Sevgi sözcüklerinin ağızdan kalbe yol bulamadığı ailelerde güç kullanarak boyun eğdirme devreye girer. Kronik kavga ve dalaşmaların hüküm sürdüğü ortamlarda zamanla kalpler de şefkat, merhamet ve sevgiden büsbütün soyulup taş kesildiğinde nelerin olabileceğini yalnızca Allah bilir.

İslam dininin kaynaklarını elli yıldır ahlak açısından incelemeye çalıştığını söyleyen Mustafa Çağrıcı “ahlak merkezli bir Müslümanlık” vurgusu yapar ve şunu söyler: “İslamiyet insaniyettir. İnsaniyeti kusurlu olanın Müslümanlığı da kusurludur.” (Mustafa Çağrıcı, Din ve Değişim, İstanbul: Doğan Kitap, 2021, s. 36.) O halde, “insaniyetli olmak” sevgi, şefkat ve merhametin, dürüstlük ve hakkaniyetin, insaflı ve adil olmanın, mütevazılık ve fedakârlığın, sabır ve müsamahanın ve daha pek çok güzel huy, davranış ve eylemin nihai ve doğal sonucudur. Buradan şiddet ve canilik doğmaz. Şiddet ve canilik; aşırı hırs, imaj ve gösteriş düşkünlüğü, kibir ve ben-merkezcilik, yalancılık ve hilekârlık, fırsatçılık ve çıkarcılık gibi ruhsal dengeyi altüst eden, zihnî ve bedenî kötülüklerin kafesine kilitlenme hâlinde doğar. Sulh, sükûn, huzur ve barış müjdecisi dinimiz şiddetin her türlüsünü kınamış hatta ayaklar altına almıştır. Haksız yere insan öldürmeyi bütün insanlığı öldürmekle eşdeğer tutan İslam dini (Maide, 5/32.), bu manada ne ailede ne toplumda ne de yeryüzünde en ufak şiddete rıza gösterir. İnsaniyetli Müslümanlar topluluğunda şiddet kaçacak delik arar. Şiddet vicdansızlığın kovuklarında gezinir.          

Sonuç olarak

Akıl, bilinçaltına kök salmış nefretlerin ani öfke patlamalarıyla yüzeye vurup ortalığı kırıp dökmesine, yakıp yıkmasına engel olmanın formülünü henüz keşfedebilmiş değildir. Tıpkı hangi delikte gizlendiği, hangi delikten yüzeye çıkacağı bir muamma olan bir köstebek misali ne zaman ve nerede patlayacağı belli olmayan öfke nöbetlerinin sebep olduğu yıkımları önlemede yetersiz kalmıştır.  Aynı akıl, ne tabiatı mağlup ettiğini düşünen “küstah” insanı ne de kadını toprağa gömerek maçoluğunu ispatlayan “zavallı” erkeği gemleyebilmiştir. Güç sarhoşu yeryüzü Efendisi (!) ile şiddet bağımlısı erkek kötülüğü sıradanlaştırmada birbiriyle yarışmakta, insanlığın sessizliğe ve dinginliğe derin ihtiyaç duyduğu çağımızda el ele barbarlığın tohumlarını ekmektedirler. 

“Bozulduğu zaman insandan daha korkunç bir silah yoktur.” diyen Tolstoy şimdi haksız mı?

Kaynak: Diyanet Haber

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Ferhat Ayhan; Ticarette En Doğru Yatırım, İtibardır

Babası Ali Ayhan’ın kurduğu temeller üzerine, kardeşleriyle birlikte şirketin başında duran Ferhat Ayhan; Ayhanlar Global’i güven, temsil ve ilkelerle büyütüyor.

Aileden Gelen Değerlerle Büyüyen Bir Başarı: Ferhat Ayhan ve Ayhanlar Global

İstanbul merkezli Ayhanlar Global, mutfak gereçleri ve züccaciye sektöründe Türkiye’nin dört bir yanına ve yurt dışına ürün ulaştıran, güvenin yanı sıra stratejik fiyat politikaları ve güçlü tedarik sistemiyle dikkat çeken bir toptan satış firması. Şirketin CEO’su Ferhat Ayhan, “Ticarette sadece doğru olmak yetmez, aynı zamanda dengeli olmak gerekir” diyerek, aileden gelen değerlerle şekillenen bu yapının arkasındaki vizyonu anlatıyor.

Ticaretin dili her dönemde değişir; yöntemler evrilir, araçlar dönüşür. Ancak bazı değerler vardır ki zamana karşı eskimez. Ayhanlar Global, işte bu değerler üzerine kurulu bir yapının adıdır.

İstanbul İstoç’ta faaliyet gösteren firma, mutfak gereçleri, züccaciye ürünleri ve plastik ev gereçleri başta olmak üzere geniş bir ürün yelpazesini hem yurt içi hem yurt dışı müşterileriyle buluşturmaktadır. Türkiye’nin tüm bölgelerine toptan ürün ulaştıran şirket, aynı zamanda Orta Doğu, Avrupa ve Afrika pazarlarında da aktif bir tedarikçi olarak yer almaktadır.

Fakat bu hikâyede yalnızca ticaret değil, bir aile geleneği, bir vizyon ve bir duruş var.

“Babamızın Kurduğu Değeri, Kardeşler Olarak Geleceğe Taşıyoruz”

Ayhanlar Global’in temelini atan isim, bugün şirketin CEO’su olan Ferhat Ayhan’ın babası Ali Ayhan. Şirketin şu anki yönetimi, Ferhat Ayhan ve kardeşlerinin omuzlarında yükseliyor.

“Babamız ticareti sadece alım-satım değil, bir ahlak meselesi olarak gördü. Biz de onun açtığı yolda yürürken aynı değerlere sadık kalmaya çalışıyoruz. Kurumsallıkla aile sıcaklığını harmanlayan bir yapıyız.”

Ferhat Ayhan, ticaret anlayışlarının temelinde aileden gelen sözlü mirasın önemli bir etkisi olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:

“Dedemden ve babamdan öğrendiğim bir şey var: Ticarette dürüstlük, senetten kıymetlidir. İşin büyüklüğü, vicdanın küçülmesine sebep olmamalı. O yüzden her ticari kararda aynaya bakabileceğimiz bir duruş sergilemeye gayret ediyoruz.”

Sadece Güven Değil, Stratejik Ticaret ve Fiyat Dengelemesi

Ayhanlar Global, iş dünyasında sadece güvenle değil; aynı zamanda akılcı fiyat politikaları, sektörel ihtiyaçlara uygun ürün yönetimi ve doğru arz-talep dengesiyle de öne çıkıyor.

“Bir ürünü doğru fiyata alıp, doğru noktaya ulaştırmak; hem üreticinin hem tüketicinin hakkını korumak demektir. Biz bu noktada adaletli ve sürdürülebilir bir çizgi izlemeye çalışıyoruz.”

Ferhat Ayhan’a göre ticaret, yalnızca kar etmek değil, tüm tarafların kazandığı bir denge ortamı kurmaktır. Bu yüzden şirket, sadece ürün satmıyor; pazar analizi, tedarik planlaması ve marka temsili gibi konularda da çözüm ortağı rolü üstleniyor.

Türkiye Ekonomisine Güç Veren Bir Tedarik Modeli

Ayhanlar Global, Türkiye’nin üretim gücünü iç ve dış pazarlara taşıyarak ekonomiye somut katkılar sağlayan bir yapı olarak faaliyet göstermektedir. Firma aynı zamanda yurt dışından ithal ettiği kaliteli ürünleri de iç pazara sunarak çift yönlü bir tedarik kanalı oluşturmuştur.

“Biz lojistik firması değiliz; biz bir tedarikçiyiz. Ancak tedarik demek sadece ürün taşımak değil, ürünün arkasındaki emeği, hayali ve değeri doğru temsil etmektir.”

Bu bakış açısı sayesinde firma, hem küçük ve orta ölçekli üreticilere alan açmakta, hem de uluslararası alıcıların güvenini kazanmaktadır.

Ferhat Ayhan’ın Ticaret Felsefesi: “İlk Kazancınız Duruşunuz Olsun”

Ferhat Ayhan, yıllardır sürdürdüğü iş hayatında kazancı yalnızca maddi değerle ölçmeyen bir anlayışa sahip. Onun için en değerli yatırım, itibar ve sağlam karakter:

“Bir işe başlarken hep şunu sorarız: ‘Bu işin sonunda vicdanımız rahat olacak mı?’ Cevap hayırsa, ne kadar kârlı olursa olsun o iş bize uygun değildir. Çünkü bir gün her şey biter, ama iyi bir isim baki kalır.”

Aynı zamanda gençlerle sık sık bir araya gelen Ferhat Ayhan, iş hayatına atılacaklara önemli tavsiyelerde bulunuyor:

“Sabırlı olun. Sabırla kazanılan hiçbir şey kolay kaybedilmez. Bugün sizi anlatan şey, kaç iş yaptığınız değil; nasıl biri olarak anıldığınızdır.”
“Unutmayın, hızlı büyüyen ağaç rüzgârda çabuk devrilir. O yüzden kökünüz derin olsun; ticaretteki başarınız da kalıcı olsun.”

Ailede Başlayan, Topluma Açılan Bir Yolculuk

Ayhanlar Global’in bugünkü başarısının ardında yalnızca ticari hamleler değil; aile içi uyum, kardeş dayanışması ve birbirini tamamlayan güçlü roller yatıyor. Ferhat Ayhan, bu birlikteliğin sadece geçmişe saygı değil, aynı zamanda geleceğe karşı bir sorumluluk olduğunu ifade ediyor:

“Aynı sofrada büyüyen kardeşler olarak bugün aynı vizyonda yürümek bizim için hem bir nasip, hem bir görev. Bizden sonra da bu yapının değerleriyle devam etmesini istiyoruz.”

Sonuç: Sessiz, Dürüst ve Sürdürülebilir Bir Başarı Öyküsü

Ayhanlar Global, bugün Türkiye’nin dört bir yanına ürün ulaştıran, yurt dışı pazarlarda aktif rol alan, yerli üreticileri temsil eden, ithalatla iç pazara katkı sunan, aile değerleriyle kurumsallığı birleştiren güçlü bir tedarik zinciri olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Ferhat Ayhan ve kardeşleri için bu yapı sadece bir ticari organizasyon değil; geçmişten geleceğe uzanan bir emanet, ahlaki ilkelerle büyüyen bir miras, yeni nesillere güvenli bir örnek.

“Kazandıklarımızdan çok, nasıl kazandığımız bizim için önemli. Çünkü ticaret biter, raflar boşalır, hesaplar sıfırlanır… Ama iyi bir isim, bir ömür kalır.”

— Ferhat Ayhan

Continue Reading

Gündem

Davut Türkoğlu: Hizmet Sektöründe Yapay Zekayı Pulkon ile Entegre Ediyoruz

Pulkon, sunduğu yenilikçi çözümlerle sektörde fark yaratmaya devam ediyor. Güvenlik, istihdam ve entegre tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği hizmetlerle, iş dünyasına modern ve akıllı çözümler sunuyor.

Başarısının temelinde, 10 yılı aşkın sektörel deneyime sahip uzman ekibi ve ileri teknoloji odaklı vizyonu bulunan Pulkon, en güncel trendleri takip ederek fark yaratıyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarındaki akıllı çözümleri sayesinde, hem yerel hem de uluslararası müşterilerinin güvenini kazanmayı başarıyor.

Şirketin başarısının arkasındaki isim Davut Türkoğlu, “Yapay zekâ sadece teknolojik bir gelişim değil, aynı zamanda iş yapış şeklimizi dönüştüren bir güç. Pulkon olarak, bu dönüşümün iş dünyasında yarattığı değişimi en iyi şekilde değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Pulkon, yalnızca yerel pazarda değil, küresel arenada da varlık göstermek için çalışmalarını sürdürüyor. Şirketin vizyonu, yenilikçi hizmetlerini dünya çapında sunarak sektörde öncü bir konum elde etmek.

Teknolojik çözümlerle desteklenen hizmetleriyle öne çıkan Pulkon, yapay zeka tabanlı sistemler ve entegre hizmet anlayışıyla müşterilerine maksimum verimlilik sağlamayı hedefliyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği çözümler, işletmelere değer katıyor.

Davut Türkoğlu, Pulkon’un sunduğu hizmetlerin önemine vurgu yaparak, “Pulkon Güvenlik Hizmetleri, deneyimli kadrosu ve yapay zeka destekli analiz sistemleri sayesinde tehditleri önceden tespit ederek riskleri minimize ediyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl bir işletmede şüpheli aktiviteleri belirleyen sistemimiz, büyük bir maddi kaybın önüne geçti. Pulkon İnsan Kaynakları, iş ve işçi eşleştirme sürecinde yapay zeka destekli algoritmalar kullanarak doğru yetenekleri en uygun pozisyonlarla buluşturuyor. Bu sayede bir teknoloji firması, sadece iki hafta içinde ihtiyacına uygun yazılımcı ekibini oluşturdu” dedi.

Ayrıca Pulkon Entegre Tesis Yönetimi Hizmetleri, enerji tasarrufu ve operasyonel verimlilik konularında çağdaş çözümler sunuyor. Türkoğlu, “Bir otel grubu için sunduğumuz tesis yönetimi hizmetleri, operasyonel süreçlerde mükemmeliyet sağlarken misafir memnuniyetinde %25’lik bir artış kaydedilmesini sağladı” ifadelerini kullandı.

Yolculuğuna yerel bir firma olarak başlayan Pulkon, küresel bir marka olma hedefiyle ilerlemeye devam ediyor. Müşteri güvenliği, operasyonel verimlilik ve memnuniyet odaklı yaklaşımıyla modern iş dünyasına değer katan Pulkon, 2026 yılının ilk çeyreğinde uluslararası pazarda genişlemeyi planlıyor.

Continue Reading

Gündem

Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu Kuruldu!

Ankara’da bir araya gelen 11 sendika, kamu çalışanlarının hak kayıplarına karşı ortak mücadele etmek amacıyla Bağımsız Kamu Emekçileri Platformu’nu kurduklarını duyurdu.

Kamu çalışanlarının yaşadığı ekonomik ve sosyal hak kayıplarına dikkat çekmek amacıyla bir açıklama yayımlayan BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN, TÖBSEN ve TÖS sendikaları, yıllardır çözülemeyen sorunlara çözüm üretmek ve gerçek sendikacılık anlayışını güçlendirmek için güçlerini birleştirdi.

Platform adına yapılan açıklama şöyle; 

Basına ve Kamuoyuna,

Yaşadığımız süreçte, memurların başta ekonomik kayıplar olmak üzere ciddi hak kayıpları yaşadığı ortadadır. En son yapılan maaş zammında da görüldüğü üzere, memurlar yoksulluk sınırında yaşamaya zorlanmaktadır. Daha da vahim olan ise, iktidarın bu durumu sözde sendikalar üzerinden, özünde ise iktidarın arka bahçesine dönüşmüş yapılardan faydalanarak gerçekleştirmesidir.

Bizler, bu ülkenin üreten, halkını ve vatanını seven, Cumhuriyet değerlerini sahiplenen ve halkın refah içinde yaşamasını isteyen sendikalarız. Sendikaların görevi, üyelerinin mesleki, sosyal, özlük ve ekonomik haklarını savunmaktır. Ancak gelinen noktada, özellikle siyasi aidiyetler üzerinden sendikacılık yapanlar, halkın üreten gücünü sefalet yaşamına mahkûm etmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır.

Ayrıca, tüm iş kollarında memurların yıllardır kemikleşmiş ve bir türlü çözüme kavuşturulamayan sorunlar yaşadığı açıktır. Bizler, aşağıda isimleri yer alan sendikalar olarak, kamu emekçilerinin kalıcı hale gelmiş sorunlarının çözümü ve bundan sonra yaşanabilecek sorunlara karşı ortak bir irade oluşturmak, gerçek sendikal mücadeleyi büyütmek amacıyla bir araya geldik. Ankara’da yaptığımız toplantı sonucunda, İlkeli Birliktelik ışığında Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu adıyla bir platform kurduğumuzu ilan ediyoruz.

Ayrıca belirtmek isteriz ki, bu ülkede işçiler, emekliler, memurlar ve hatta işsizler birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Dolayısıyla platformumuz, tüm emek kesiminin sesi olacaktır.

Saygılarımızla,

BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN,TÖBSEN, TÖS

BAĞIMSIZ KAMU EMEKÇİLERİ PLATFORMU YÜRÜTME KURULU

Continue Reading

Çok Okunanlar