Connect with us

Gündem

Maske değiştiren din istismarı

Murat KALIÇ
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

“İyiliği, daha fazlasını bekleyerek (bir kazanç elde etmek için) yapma!” (Müddessir, 74/6.)

Yüce dinimiz İslam’ın, Yaratıcı ile insan arasındaki ilişkide değer atfettiği ana kavramlar, tevhit ve vahdettir. “İyiliği, daha fazlasını bekleyerek (bir kazanç elde etmek için) yapma!” (Müddessir, 74/6.) ayeti, nübüvvetin ilk yıllarındaki tevhidi perdeleyen şirkin, vahdeti gölgeleyen zulmün resmi Mekke’de, dinî asılları teyit ve temin eden mühim bir kurucu değer olmuştur. Söz konusu ayetle yüce Allah, sevgili Peygamberimize (s.a.s.), tebliğde doğrudan kendi hakkı olduğunu, bireye değer veren asil bir yaklaşımın, insanlar arası ideal ilişkinin vazgeçilmezi olacağını veciz bir üslupla işareten dile getirmiştir.

Sözü edilen ayet, nebevi misyonu deruhte etme gayretinde olanlara, gündelik yaşamında dine dair şablon, imaj ve içeriklerle ünsiyet kuranlara çarpıcı üslubuyla ihtar niteliği taşımaktadır. Zira doğrudan Hz. Peygamber’e hitap eden bu ayette, sebebin hususiliğinden ziyade hükmün umumi oluşu bunu öncelikli olarak gerekli kılmaktadır. Ayetin alt metninde, peygamberlerin lazım-ı gayri mufârık sıfatlarının bileşkesinin asalet olduğu ve muhatabı minnet altında bırakarak istismara kapı aralayacak bir durumun bu değerle asla bağdaşmayacağı yansıtılmaktadır. Anlam dünyamızın kandili mesabesindeki yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bu husus; “Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.” (Şuarâ, 45/126.) ayetiyle çağlar üstü nebevi bir deklarasyon hüviyeti taşımaktadır. Bu itibarla ilgili ayet, belli bir emek karşılığında orantısız fayda elde etme anlamı taşıyan istismar realitesinde, Allah hakkına doğrudan bir müdahale olduğunu öncelikle ortaya koymaktadır. Diğer taraftan, insana mekanik bir varlık anlamı yükleyen, nitelikten ziyade nicelik cihetiyle yaklaşan, onun hür tercihlerini itibarsızlaştıran, bireysel bütünlüğünü altüst ederek kendini gerçekleştirmesine mani olan istismarcı yapıların aksine, insana eşref-i mahlûkat özelliğinden dolayı değer atfetmenin ne denli önemli olduğu bu ayetle tebarüz etmektedir. Bu açıdan bahse konu ayet, bir bakıma av öncesinde balık sürülerini yemleyen avcının durumunu yergiyle betimlemesiyle esasen oldukça dikkat çekicidir.

Yeryüzünün en değerli varlığı insanoğlunun en büyük ideali, Rabbinin rızasına ulaşmaktır. Söz konusu boyut, kulun iradesiyle yüce Allah’ın muradının kesişmesinde hayat bulmaktadır. Kişiyi rıza menziline götürecek yol, yani vesile de bu süreçte önemli bir vazgeçilmezdir. Zira bir ideale ulaşma hususunda müspet sonuç elde etmek isteniyorsa hem vesilenin hem de maksadın müspet olması gerekmektedir. Aksi takdirde, bu alanlardan herhangi birinde menfi bir yaklaşım söz konusu olduğunda netice de menfi olacak ve istismar gündeme gelecektir. Buradan hareketle, araç ve(ya) amacın negatif değer kazandığı istismar realitesi, dini yalnızca Allah’a has kılan bir kimlikten ziyade, kulluk değerini sadece şekil şartlarıyla yerine getirip takva idealinden uzaklaşan bir tipolojinin zorunlu çıktısıdır. Bu da açıkça ortaya koymaktadır ki hayata dinî perspektiften bakan ve diğer bütün düşüncelerin üstünde kabul edilen din olgusuna, mutlak bir şekilde teslim olan bir kimsenin istismara yeltenmesi imkân dâhilinde değildir. Fakat hayat kaynağı olan dini; toplumda mevki elde etmek ve başkaları nezdinde itibarlı olmak gibi insani birçok istek ve ihtiyacı karşılayan pratik sonuçlarıyla ranta tahvil eden bir kimse, istismara doğrudan yeşil ışık yakmaktadır.

Kişiyi istismarın aldatıcı tuzağına düşüren temel motivasyon dünyevileşmedir. Nitekim istismar gerçeğinde, dünyevileşmenin sebep olduğu şablonik hâle gelmiş yüce idealler sadece hükmen itibara alınmakta; gayrimeşru vesileler, artık geçerliliğini ve fonksiyonunu yitiren bu üst yapıya atfedilmektedir. Bunun neticesinde ise selim fıtrata muhalif eylemler manzumesi ve nihayetindeki ardı arkası kesilmez bir kaos ve travma hâli toplumu çepeçevre kuşatmaktadır. Kimlik, şuur ve istikamet problemi doğuran bu asimetrik davranış, her ne kadar bazı yeryüzü sakinlerini memnun etse de Yaratıcıyı asla razı etmemektedir. Bu trajik tablonun oluşumunda, yerde ve gökte bulunan her şeyin emrine amade kılındığı insanoğlunun (Câsiye, 45/13.), özellikle son iki yüzyılda metafiziğin fizik âleme indirgeme çabalarının sonucunda Allah merkezli evren tasavvurundan insan merkezci evren tasavvuruna, dinî rasyonalizmden seküler rasyonalizme ve nihayetinde aşkıncılıktan dünyevileşmeye evrilerek maddenin esiri oluşu kuşkusuz temel etkendir. Bugün istismar özelinde yaşanan bireysel ve toplumsal ölçekli krizlerin hemen hemen hepsinin altında bu çarpık, paradoksal ve hastalıklı anlayış yatmaktadır.

Allah ve ahiret inancını merkeze alarak söz, tutum ve eylemlerini bu doğrultuda düzenleme mükellefiyetindeki bir Müslümanın dinî enstrüman ve argümanları istismar ederek kendine dünyevi bir alan açması düşünülemez. Bu meyanda kutsal olanı, seküler maslahatlar için araç olarak kullanmak; dinî değerlere uymanın aksine dinî değerleri kendisine uyarlamak, temelde kişinin inanç sistematiğindeki zaaftan kaynaklanmaktadır. Bu da istismarın temelinde, kökleşmiş bir inanç krizinin varlığını tüm boyutlarıyla gözler önüne sermektedir. Yaratanın hoşnut olmadığı bu durum; “…Ayetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının” (Bakara, 2/41.) ayetiyle açıkça ifade edilmiştir. Zikredilen ayetin işaretiyle, dinini kişisel/maddi çıkarları için kullanıp yanlış yorumlayanlara, haramları helal, helalleri haram göstermeye kalkışanlara karşı kesin bir uyarıda bulunulmuştur.

İstismara giden süreçte bilgiyle ilişkinin vasıf, unsur, boyut ve yansımalarına dair kırılmalar oldukça önemli bir yekûn oluşturmaktadır. Nitekim modern zamanda artık bir tahakküm aracı hâline gelen bilgi, imaj ve enformatik cehalet manivelasıyla kitleleri manipüle ederek yerini tümden duygusallığa bırakmış ya da insanoğlu, bilginin hikmet ve marifet boyutunu idrak edemeyip mekanikleşerek bilgelikten uzaklaşmıştır. Bunun neticesinde vahiy ve sünnetin gerçek ve hayat veren bilgisiyle kulluk yaşantısını şekillendirmesi gereken Müslüman; aklı, tasavvuru ve fikri devre dışı bırakıp istismar denizinde vurgun yemiştir. Nitekim bugün gelinen noktada bilgiyi elde etme, güncelleme ve nihayetinde ahlaka dönüştürme konusunda yaşanan travmalar, tümüyle eleştirel yaklaşımdan uzak, taassuba dayalı, dogmatik bir anlayışın ürünü olarak istismara zemin hazırlayan parametrelerdir.

Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, yaşadığımız modern zamanda her geçen gün farklı bir yüzünü teşhis ve tespit etmeye çalıştığımız istismar realitesi, kendisini makyajlayan maharetli eller sayesinde sürekli yeni maskelerle karşımıza çıkmaktadır. Dinî değerleri örseleyip vasıfsızlaştıran bu tazyike karşı bilgi, hikmet ve marifeti kuşanıp agâh olmak bizi sabitkadem kılacak biricik reçetedir. Bu asil gayretin, dinimizi korumakla mükellef olan bizler için önemli bir şuur ve sorumluluk dersi olduğunu hatırdan çıkarmamak gerekir.

Kaynak: Diyanet Haber

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Davut Türkoğlu: Hizmet Sektöründe Yapay Zekayı Pulkon ile Entegre Ediyoruz

Pulkon, sunduğu yenilikçi çözümlerle sektörde fark yaratmaya devam ediyor. Güvenlik, istihdam ve entegre tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği hizmetlerle, iş dünyasına modern ve akıllı çözümler sunuyor.

Başarısının temelinde, 10 yılı aşkın sektörel deneyime sahip uzman ekibi ve ileri teknoloji odaklı vizyonu bulunan Pulkon, en güncel trendleri takip ederek fark yaratıyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarındaki akıllı çözümleri sayesinde, hem yerel hem de uluslararası müşterilerinin güvenini kazanmayı başarıyor.

Şirketin başarısının arkasındaki isim Davut Türkoğlu, “Yapay zekâ sadece teknolojik bir gelişim değil, aynı zamanda iş yapış şeklimizi dönüştüren bir güç. Pulkon olarak, bu dönüşümün iş dünyasında yarattığı değişimi en iyi şekilde değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Pulkon, yalnızca yerel pazarda değil, küresel arenada da varlık göstermek için çalışmalarını sürdürüyor. Şirketin vizyonu, yenilikçi hizmetlerini dünya çapında sunarak sektörde öncü bir konum elde etmek.

Teknolojik çözümlerle desteklenen hizmetleriyle öne çıkan Pulkon, yapay zeka tabanlı sistemler ve entegre hizmet anlayışıyla müşterilerine maksimum verimlilik sağlamayı hedefliyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği çözümler, işletmelere değer katıyor.

Davut Türkoğlu, Pulkon’un sunduğu hizmetlerin önemine vurgu yaparak, “Pulkon Güvenlik Hizmetleri, deneyimli kadrosu ve yapay zeka destekli analiz sistemleri sayesinde tehditleri önceden tespit ederek riskleri minimize ediyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl bir işletmede şüpheli aktiviteleri belirleyen sistemimiz, büyük bir maddi kaybın önüne geçti. Pulkon İnsan Kaynakları, iş ve işçi eşleştirme sürecinde yapay zeka destekli algoritmalar kullanarak doğru yetenekleri en uygun pozisyonlarla buluşturuyor. Bu sayede bir teknoloji firması, sadece iki hafta içinde ihtiyacına uygun yazılımcı ekibini oluşturdu” dedi.

Ayrıca Pulkon Entegre Tesis Yönetimi Hizmetleri, enerji tasarrufu ve operasyonel verimlilik konularında çağdaş çözümler sunuyor. Türkoğlu, “Bir otel grubu için sunduğumuz tesis yönetimi hizmetleri, operasyonel süreçlerde mükemmeliyet sağlarken misafir memnuniyetinde %25’lik bir artış kaydedilmesini sağladı” ifadelerini kullandı.

Yolculuğuna yerel bir firma olarak başlayan Pulkon, küresel bir marka olma hedefiyle ilerlemeye devam ediyor. Müşteri güvenliği, operasyonel verimlilik ve memnuniyet odaklı yaklaşımıyla modern iş dünyasına değer katan Pulkon, 2026 yılının ilk çeyreğinde uluslararası pazarda genişlemeyi planlıyor.

Continue Reading

Gündem

Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu Kuruldu!

Ankara’da bir araya gelen 11 sendika, kamu çalışanlarının hak kayıplarına karşı ortak mücadele etmek amacıyla Bağımsız Kamu Emekçileri Platformu’nu kurduklarını duyurdu.

Kamu çalışanlarının yaşadığı ekonomik ve sosyal hak kayıplarına dikkat çekmek amacıyla bir açıklama yayımlayan BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN, TÖBSEN ve TÖS sendikaları, yıllardır çözülemeyen sorunlara çözüm üretmek ve gerçek sendikacılık anlayışını güçlendirmek için güçlerini birleştirdi.

Platform adına yapılan açıklama şöyle; 

Basına ve Kamuoyuna,

Yaşadığımız süreçte, memurların başta ekonomik kayıplar olmak üzere ciddi hak kayıpları yaşadığı ortadadır. En son yapılan maaş zammında da görüldüğü üzere, memurlar yoksulluk sınırında yaşamaya zorlanmaktadır. Daha da vahim olan ise, iktidarın bu durumu sözde sendikalar üzerinden, özünde ise iktidarın arka bahçesine dönüşmüş yapılardan faydalanarak gerçekleştirmesidir.

Bizler, bu ülkenin üreten, halkını ve vatanını seven, Cumhuriyet değerlerini sahiplenen ve halkın refah içinde yaşamasını isteyen sendikalarız. Sendikaların görevi, üyelerinin mesleki, sosyal, özlük ve ekonomik haklarını savunmaktır. Ancak gelinen noktada, özellikle siyasi aidiyetler üzerinden sendikacılık yapanlar, halkın üreten gücünü sefalet yaşamına mahkûm etmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır.

Ayrıca, tüm iş kollarında memurların yıllardır kemikleşmiş ve bir türlü çözüme kavuşturulamayan sorunlar yaşadığı açıktır. Bizler, aşağıda isimleri yer alan sendikalar olarak, kamu emekçilerinin kalıcı hale gelmiş sorunlarının çözümü ve bundan sonra yaşanabilecek sorunlara karşı ortak bir irade oluşturmak, gerçek sendikal mücadeleyi büyütmek amacıyla bir araya geldik. Ankara’da yaptığımız toplantı sonucunda, İlkeli Birliktelik ışığında Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu adıyla bir platform kurduğumuzu ilan ediyoruz.

Ayrıca belirtmek isteriz ki, bu ülkede işçiler, emekliler, memurlar ve hatta işsizler birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Dolayısıyla platformumuz, tüm emek kesiminin sesi olacaktır.

Saygılarımızla,

BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN,TÖBSEN, TÖS

BAĞIMSIZ KAMU EMEKÇİLERİ PLATFORMU YÜRÜTME KURULU

Continue Reading

Gündem

FETÖCÜ Erkan BOZKURT SIRRA KADEM BASTI

FETÖ ile ilgili neredeyse hergün onlarca operasyon oluyor .Bir türlü bitmek bilmeyen örgüt kan kaybetsede varligini sürdürmeye devam ediyor .50 sene boyunca Türkiye nin her tarafını, her kurum ve devlet yapısını bir örümcek agi gibi sarmalayıp ele geçiren FETÖ, yeniden ayağa kalkmaya calışıyor .15 temmuz hain darbe girişiminden sonra dağılma sürecine giren ve devlet kurumlarında kan kaybeden FETÖ ,kaybettiği eski gücünü ve itibarını yeniden kazanmak için Altın nesil ve Yeniden Diriliş yapılanması içerisine girdi. Özellikle AKP iktidarına muhalif genç nesil FETÖ‘nün sahte yüzüne hala kanmaya devam ediyor .Bu yeni yapılanmanın aktörlerinden biri de Erkan BOZKURT . Özellikle genç nesli FETÖ içerisine çekmeye çalışan ve muhalif tarafın Z kuşağını hedef olarak seçen Zanlı ve aynı mihvalde birlikte hareket ettikleri bir çok şüpheli şahıs hakkında açılan soruşturmalar tüm hızıyla devam ediyor. Türk polisinin ihbar ve gizli tanik beyanları sonucu harekete geçmesiyle Fetönün yeni Altın Nesil yapılanması ve Yeniden Diriliş oluşumu deşifre oldu .Gecen hafta birçok ilde yapılan FETÖ Operasyonunda onlarca FETÖ  üyesi hakkında gözaltı kararı verilmiş ve büyük bir kısmı yakalanmış ve tutuklanmıştı. Cezaevinde bulunan Fetöcülerin ailelerine maddi ve manevi destek de verdiği polis kayıtlarına geçen   Zanlının bugün Evinde yapılan aramada örgüt mensupları için paketlenmiş gıda ve yine döviz bazında bir miktar para ele geçirildi. Örgüt mensuplarından himmet adı altında para toplayan Zanlı henüz bulunamadı.

Continue Reading

Çok Okunanlar