Connect with us

Gündem

“Onu sürdürmeyen çırak utansın bilinciyle dirilişe sahip çıkacaklara selam olsun”

Şair, yazar ve fikir insanı Sezai Karakoç, son yolculuğuna uğurlandı “Hak dostu bir eren” dediği Sezai Karakoç’un İslam …

Şair, yazar ve fikir insanı Sezai Karakoç, son yolculuğuna uğurlandı

“Hak dostu bir eren” dediği Sezai Karakoç’un İslam milleti için bıraktığı diriliş mirasını vurgulayan Mahmut Bıyıklı “Merhumun da her zaman işaret buyurduğu gibi insanlığa şifa olacak tek medeniyet hakikat medeniyet olarak adlandırdığı İslam medeniyetidir.” ifadelerini kullandı.

“2018, YÜZ YILLIK RUH ESARETİNDEN KURTULUŞUMUZUN BAŞLANGICI”

Ali Taşçı Karakoç’u “Durdurulan bir medeniyetin iz sürücüsüydü” diye tanımlarken 2018 seçimleriyle ilgili üstadın şu sözlerini özellikle aktardı:

MAHMUT BIYIKLI: SEZAİ KARAKOÇ’UN MİRASI

Dün Şehzadebaşı’nda bir kahramanımızı daha toprağa verdik.

Acımız büyük. Bağrımızdaki ateş hala sönmedi.

Cenazede sarıldığım herkes ağlıyordu.

Uzakta olup cenazeye gelemeyen yüzlerce dostumuzun telefondan hıçkırıklarını duydum.

Gözyaşları içinde Üstada veda ettik.

Başımız sağ olsun diyemiyorduk çünkü Yusuf Genç’in dediği gibi Başımız oydu.

Başımızı, yol başçımızı kaybettik.

Sadece yakınında bulunan sınırlı insanın değil hepimizin üstadıydı.

Hepimizin hayatında silinmez izler bıraktı.

Bir dostum babamın vefatında ağlamadım ama Üstadın ölümünü duyduğum andan itibaren gözyaşlarımı tutamıyorum dedi.

Haklıydı.

O bizim manevi babamızdı.

Sadece kalplerimize zihinlerimize değil yazdıkları ve yaşadıklarıyla bir devre mührünü vurdu Sezai Karakoç.

Onun vefatıyla birlikte bir devir kapandı.

Arkasında doldurulması zor bir boşluk bıraktı.

Türk Edebiyatında yazdığı gibi yaşayan, yaşadığı gibi yazan çok isim yok maalesef.

O Edebi dünyada erdemi ve edebi muhafaza ederek nasıl yaşanacağını nasıl örnek ve öncü olunacağını anlayan herkese en güzel şekilde gösterdi.

 Sezai Karakoç, bir çağ okuyuculuğunu hep sürdürdü. Bu çağın adeta tek başına ufuk açıcılığını yaptı. Durmadan yorulmadan anlattı. 

Yaşadığı çağı okurken geçmişin aydınlık güzel günlerine atıfta bulunmayı ve geleceğe dair de hedef belirlemeyi ihmal etmedi.

Katı batıcı bir anlayışla değerlerin yok edilmeye Müslümanların sindirilmeye çalışıldığı bir dönemde korkuya mahal vermeden telaşa kapılmadan Uhulet ve suhuletle mücadelesini sürdürdü.

İnananlara özgüven kazandırmak noktasında önemli bir rol üstlendi. Mehmet Akif ve Necip Fazıl’dan aldığı bayrağı tertemiz bir şekilde hep burçlarda tuttu.

Karakoç çağdaşı olan bazı aydınlar gibi hiçbir komplekse girmedi. Müslümanca düşünüp Müslümanca yaşadı.

Hiçbir zaman kimliğini gizlemedi. Sözünü esirgemedi. Her şey bitti denilen bir zamanda yeniden başlayabileceğimizin şuurunu yükledi. Geçmişte nasıl yapmışsak gelecekte de yaparız diyerek gençleri sürekli dirilişe hazırladı.

Büyük ve köklü bir medeniyete mensup olduğumuzun bilincini yeni nesillere nakşetti.

Diriliş fikrini her daim genç tutmayı başardı.  Bu büyük milletin “bir kere daha başarabileceğinden” hiçbir zaman kuşku duymadı.

Sezai Karakoç seksen sekiz yıllık ömründe dünyaya hiçbir zaman meyletmedi. Hayatı, dünyalık bir hayat olmadı. Yaşamıyor gibi yaşadı. Hayatı sevaplar gibi yaşadı.

Rabbimizin kendine verdiği emaneti en doğru doğru ve güzel şekilde değerlendirdiğine herkes şahitlik etti.

Ömrü gibi ölümü de güzel oldu. Ölüm güzel olur mu? Ölen güzel olursa ölüm bile güzel olur. Bir şiirinde ifade ettiği gibi kendinden bir şeyler katarak ölümü de güzelleştirdi.

Cenazesinde millet mistiklerinin cenazelerinde görülen manevi hava hakimdi. Çünkü o sadece bir edip değil Hak dostu bir erendi.

Öyle inanıyorum ermişlerin mezarları yüzyıllardır nasıl ziyaretçi akınına uğruyorsa Üstadın da kabri bir türbe gibi gece gündüz demeden ziyaret edilip dualar edilecek.

Hayatında ziyaret imkânı bulamayan sayısız insan tanıyorum. Şimdi onlar da Fatihalar ve Yasinlerle üstada gelip ziyaretlerini gerçekleştirecek.

Milletimizin kadim hastalıklarından biri de değerlerinin farkına yaşarken varamamasıdır.

Sezai Karakoç’u ne akademimiz ne entelektüellerimiz ne de milletimiz yeterince değerlendiremedi. Bazıları görmek istemedi bazıları göremedi.

Üstadın fikirlerinin bundan sonra daha iyi anlaşılacağına inanıyorum. Ölürse tenler ölür. Büyük şahsiyetler ölmezler.

Onlar içinden çıktıkları toplumu aydınlatmaya devam ederler.

Sezai Karakoç da İslam milletinin önünde ebediyen bir rehber olmaya devam edecek. Gün gelecek ömrünü birlik olmalarına adadığı İslam ülkeleri de onu keşfedecek.

Haddi zatında diriliş fikrine sadece İslam ülkelerinin değil bütün insanlığın ihtiyacı olduğunu biliyoruz.

Fakat merhumun da her zaman işaret buyurduğu gibi insanlığa şifa olacak tek medeniyet hakikat medeniyet olarak adlandırdığı İslam medeniyetidir.

İslam’ın dirilişi insanlığın dirilişi demektir.

Üstad kendisini takip edenleri fikirlerinden beslenenleri hiçbir zaman yanıltmadı. Kritik zamanlarda yaptığı uyarılarda hep haklı çıktı.

Kamil mürşitler gibi izinden gidenleri selamete ulaştırdı.

Şimdi Türk dünyasının da selameti İslam dünyasının da selameti için onun izinden gitmeye ihtiyacımız var.

 Onun kutlu izini sürmek bizi muhakkak aydınlığa ulaştıracaktır. Bedenler göçer fikirler bakidir. Aslında diriliş yeni başlıyor.

Hayatıyla da vefatıyla da bizi sarsan bizi dirilişe çağıran Üstada rahmet olsun. Allah’ın izniyle mekânı cennettir.

 Aziz ruhu da hepimizin bize bıraktığı manevi emanetine sahip çıkmasıyla şad olacaktır.

Bize büyük bir miras bıraktı.

Medeniyetin yeniden ihyası için Üstadın mirasına sahip çıkmak boynumuzun borcudur.

Ustada kalırsa bu öksüz yapı Onu sürdürmeyen çırak utansın bilinciyle dirilişe sahip çıkacaklara selam olsun.

D. ALİ TAŞÇI: “GÖKLERİN ÇEKTİĞİ KARTAL” SEZAİ KARAKOÇ

Bugün 18 Kasım Perşembe. 16 Kasım Salı günü Sezai Karakoç, Fındıkzade’deki evinde dünya hayatına veda etti. Dün, yani 17 Kasım Çarşamba günü, ikindi namazını müteakip, Şehzadebaşı Camii’nde cenaze namazı kılınarak, caminin haziresinde toprağa verildi.

Bir gazete muhabiri gibi bu girişi niçin yaptım? 1971’den beri tam elli sene sen onu adım adım takip et, zaman zaman onunla görüş, bilinç müktesebatının büyük çoğunluğunu ondan al, kitaplarını her eline alışında kendinden geçercesine oku ve onun son gününde cenaze namazına katılma; üstelik de İstanbul’da yaşarken!

Manevi babamızı kaybetme üzüntüsü mü diyelim, cenaze namazına katılamama mazereti mi, içim yanıyor! Koronavirüs dolayısıyla karantinadayım. Ağrılarımı unuttum bu sıkıntıdan!

Üstad, yaşarken de kıymet bilenler tarafından değeri, kıymeti bilinen bir insandı. Meydana sarkmaması, inziva hayatı yaşaması, yazdıklarını hayatına geçirmesi onu çağdaş bir mürşit konumuna yükseltmişti. Halk onu çok tanımazdı, nasıl tanısındı, çok yükseklerde bulunuyordu. Kökleri çok derinlerde, başı çok yükseklerde idi; ama kalbi bir tevazu saati gibi dakik ve merhametliydi. Kurmuş olduğu Diriliş pınarıyla bütün insanlığa Bengisu sunuyordu.

Halk sonucunu görür, sanatçı temelini ve sebebini bilmek zorundadır. Halk yemek yapmasını değil, yemek yemesini bilir. Bu, halkın kusuru değil, sanatçının ödevidir, halkını doyurmak. Medeniyet bahçemize nice nimetler sundu, yemesini bilenler, bahçeye girebilenler için.

Hiçbir tohum, ne kadar kaliteli olursa olsun, beslenmiş bir toprağa düşmeden filiz vermez, meyveye durmaz. Bu kadar kaliteli bir insanlık tohumu, babasının (annesinin de etkisi var.) çabaları sonucunda boy attı, filiz verdi, meyveye durdu ve dünyayı tuttu. Tesadüfen bir şey gelişmiyor hayatta.

1971 yılıydı, öğretmen okulunun ilk sıralarını doldurduğumuzda. Aileden almış olduğumuz fıtrat tohumumuz fena sayılmazdı. Ne ki, okuduğumuz okullar, fıtratımızı geliştirmek şöyle dursun, onu kökünden kazımak için her şeyi yapıyordu. Köylü çocuğuyduk, ufkumuz gelişmemişti; lakin aileden almış olduğumuz peygamber sevgisi içimizi ısıtıyor, bizi yaban ellerden korumaya çalışıyordu. Bu, nereye kadar sürebilirdi?

Buhranlar, krizler; akşam olunca ağlamalar; şeytanla nefsin kıskacında can çekişmeye eş acılar ruhumuzu eritiyordu. Önce Üstad Necip Fazıl’ı tanıdım; tanımamla ona kapılanmam bir oldu. Ardından Sezai Karakoç, Üstad’ın talebesi olarak karşıma çıktı ve artık yolumuz belirmişti. Buhranlarım sevince, akşam ağlamalarım, kitaplarını okurken duyduğum tatminden akan gözyaşlarıma inkılâp ediyordu.

Durdurulan bir medeniyetin iz sürücüsüydü ve bizler onun ardından yürümekten büyük bir zevk alıyorduk.

Birkaç sene önce Fındıkzade’deki bürosuna gitmiştim; bir saate yakın konuşmasını dinledim. Notlarımın arasına aldığım cümlesi şuydu:

“1918 Mondros Mütarekesiyle her şeyimizi kaybettik, yüz yıllık bir esaretten geliyoruz. İnşallah 2018 yılı, yüz yıllık ruh esaretinden kurtuluşumuzun başlangıcı olacaktır.”

Bir gün lise son sınıf öğrencilerimi toplayarak Cağaloğlu’ndaki Diriliş Yayınları’na götürdüm. Çocuklarla çok ilgilendi. Hatta hatıra olarak Büyük Doğu mecmuasının 1950 yılındaki (sanırım) mayıs sayısını indirdi, bir çocuk heyecanıyla, Büyük Doğu’da, Mehmet Leventoğlu imzasıyla yayınlanan “Sabır” isimli şiirini gösterdi ve ekledi: “200 şiir içinden seçilmiş.”

Şanslı bir nesiliz. 1974 yılında henüz daha iki yıllık olan Milli Gazete’nin başyazarı, “Çerçeve” başlığı altında yazan Necip Fazıl’dı. İkinci sayfasının sol üst köşesinde “Sur” başlığı altında Sezai Karakoç yazıyordu. Üçüncü sayfanın sağ üst köşesinde “Selam” başlığı altında da Osman Yüksel Serdengeçti kalem oynatıyordu. Bu zenginlik, yaklaşık bir yıl sürdü. Bugün mü? Nerde bu zenginlik, demeyeceğim, pınarlar ovalara aktıkça duruluğunu kaybedebilir, ama ağaçlara da inkılâb eder.

Ümmetin birleşerek tekrar İslam Medeniyeti’ni canlandırması için bir ömrünü verdi. Diriliş neslini yetiştirdi. Edebiyatta ve sanatta zirveleri dolaştı ve yeni neslin yüz akı oldu.

Biz senden razıydık Üstadım. Rabbim de senden razı olsun. Mekânın cennet olsun, yoldaşın Efendimiz olsun. Işıklar içinde değil, sen NURlara gark ol. Hakkımız helal olsun. İzini sürmeye devam edeceğiz inşallah. En Sevgiliye, Üstadım…

 

 

KAYNAK: HABER7

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

AİLE BOYU FETÖCÜ HALİL ÜNLÜ,AYŞE ÜNLÜ VE ARZU ÜNLÜ HAKKINDA YENİ GELİŞMELER

Yaklasik 50 senedir ülkemizin ve devletin her yaninin ahtapot gibi sarmîş olan FETÖ tekrar dirilis icin çabalıyor .Güvenlik ve kolluk birimlerinin amansiz mücadelelerine ragmen hala bitmeyen FETÖ ile ilgili örgüt ayakta durma mücadelesini sinsice vermeye devam ediyor.neredeyse hergün onlarca Fetö operasyonu oluyor .Bir türlü bitmek bilmeyen örgüt kan kaybetsede varligini sürdürmeye devam ediyor .50 sene boyunca Türkiye nin her tarafını, her kurum ve devlet yapısını bir örümcek agi gibi sarmalayıp ele geçiren FETÖ, yeniden ayağa kalkmaya calışıyor .15 temmuz hain darbe girişiminden sonra dağılma ürecine giren ve devlet kurumları kaybeden FETO ,kaybettiği eski gücünü ve itibarı gibi sarmalayıp ele geçiren FETO, yeniden ayağa kalkmaya calışıyor .Hain darbe girişiminden sonra FETÖ ,kaybettiği eski gücünü ve itibarını yeniden kazanmak için Altın nesil ve Yeniden Diriliş yapılanması içerisine girdi. Özellikle AKP iktidarına muhalif genç nesil FETÖ’nün sahte yüzüne hala kanmaya devam ediyor .Bu yeni yapılanmanın aktörlerinden Ünlü kardeşler Fetö adına yaptıkları sinsi eylemlerle dikkat çekiyor. Halil Ünlü, Ayşe Ünlü(Özcan),ve Arzu Ünlü (Kaplan) Özellikle genç nesli FETÖ içerisine çekmeye çalışan ve muhalif tarafın Z kuşağını hedef olarak seçen Zanlılar ve aynı mihvalde birlikte hareket ettikleri bir çok şüpheli şahıs hakkında açılan soruşturmalar tüm hızıyla devam ediyor. Türk polisinin ihbar ve gizli tanik beyanları sonucu harekete geçmesiyle Fetönün yeni Altın Nesil yapılanması ve Yeniden Diriliş oluşumu deşifre oldu.

.Gecen hafta birçok ilde yapılan FETÖ Operasyonunda onlarca FETÖ üyesi hakkında gözaltı kararı verilmiş ve büyük bir kısmı yakalanmış ve tutuklanmıştı. Cezaevinde bulunan Fetöcülerin ailelerine maddi ve manevi destek de verdiği polis kayıtlarına geçen Zanlılar hakkında tahkikat gizlilik doğrultusunda devam ediyor. Örgüt mensuplarından himmet adı altında para toplayan Zanlıların aynı zamanda örgütün haberleşme sistemi olan Bylock programını kullandıkları ortaya çıktı. Ünlü kardeşlerden özellikle Halil Önlü örgütün hala devam eden emniyet yapılanması ile sivil yapılanma arasında koordinasyon sağladığı ve İzmir in yeni Fetö imamı olarak örgüt içinde adının geçtiği iddia istihbarat kayıtlarına geçtiği iddia ediliyor

Continue Reading

Gündem

Ferhat Ayhan; Ticarette En Doğru Yatırım, İtibardır

Babası Ali Ayhan’ın kurduğu temeller üzerine, kardeşleriyle birlikte şirketin başında duran Ferhat Ayhan; Ayhanlar Global’i güven, temsil ve ilkelerle büyütüyor.

Aileden Gelen Değerlerle Büyüyen Bir Başarı: Ferhat Ayhan ve Ayhanlar Global

İstanbul merkezli Ayhanlar Global, mutfak gereçleri ve züccaciye sektöründe Türkiye’nin dört bir yanına ve yurt dışına ürün ulaştıran, güvenin yanı sıra stratejik fiyat politikaları ve güçlü tedarik sistemiyle dikkat çeken bir toptan satış firması. Şirketin CEO’su Ferhat Ayhan, “Ticarette sadece doğru olmak yetmez, aynı zamanda dengeli olmak gerekir” diyerek, aileden gelen değerlerle şekillenen bu yapının arkasındaki vizyonu anlatıyor.

Ticaretin dili her dönemde değişir; yöntemler evrilir, araçlar dönüşür. Ancak bazı değerler vardır ki zamana karşı eskimez. Ayhanlar Global, işte bu değerler üzerine kurulu bir yapının adıdır.

İstanbul İstoç’ta faaliyet gösteren firma, mutfak gereçleri, züccaciye ürünleri ve plastik ev gereçleri başta olmak üzere geniş bir ürün yelpazesini hem yurt içi hem yurt dışı müşterileriyle buluşturmaktadır. Türkiye’nin tüm bölgelerine toptan ürün ulaştıran şirket, aynı zamanda Orta Doğu, Avrupa ve Afrika pazarlarında da aktif bir tedarikçi olarak yer almaktadır.

Fakat bu hikâyede yalnızca ticaret değil, bir aile geleneği, bir vizyon ve bir duruş var.

“Babamızın Kurduğu Değeri, Kardeşler Olarak Geleceğe Taşıyoruz”

Ayhanlar Global’in temelini atan isim, bugün şirketin CEO’su olan Ferhat Ayhan’ın babası Ali Ayhan. Şirketin şu anki yönetimi, Ferhat Ayhan ve kardeşlerinin omuzlarında yükseliyor.

“Babamız ticareti sadece alım-satım değil, bir ahlak meselesi olarak gördü. Biz de onun açtığı yolda yürürken aynı değerlere sadık kalmaya çalışıyoruz. Kurumsallıkla aile sıcaklığını harmanlayan bir yapıyız.”

Ferhat Ayhan, ticaret anlayışlarının temelinde aileden gelen sözlü mirasın önemli bir etkisi olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:

“Dedemden ve babamdan öğrendiğim bir şey var: Ticarette dürüstlük, senetten kıymetlidir. İşin büyüklüğü, vicdanın küçülmesine sebep olmamalı. O yüzden her ticari kararda aynaya bakabileceğimiz bir duruş sergilemeye gayret ediyoruz.”

Sadece Güven Değil, Stratejik Ticaret ve Fiyat Dengelemesi

Ayhanlar Global, iş dünyasında sadece güvenle değil; aynı zamanda akılcı fiyat politikaları, sektörel ihtiyaçlara uygun ürün yönetimi ve doğru arz-talep dengesiyle de öne çıkıyor.

“Bir ürünü doğru fiyata alıp, doğru noktaya ulaştırmak; hem üreticinin hem tüketicinin hakkını korumak demektir. Biz bu noktada adaletli ve sürdürülebilir bir çizgi izlemeye çalışıyoruz.”

Ferhat Ayhan’a göre ticaret, yalnızca kar etmek değil, tüm tarafların kazandığı bir denge ortamı kurmaktır. Bu yüzden şirket, sadece ürün satmıyor; pazar analizi, tedarik planlaması ve marka temsili gibi konularda da çözüm ortağı rolü üstleniyor.

Türkiye Ekonomisine Güç Veren Bir Tedarik Modeli

Ayhanlar Global, Türkiye’nin üretim gücünü iç ve dış pazarlara taşıyarak ekonomiye somut katkılar sağlayan bir yapı olarak faaliyet göstermektedir. Firma aynı zamanda yurt dışından ithal ettiği kaliteli ürünleri de iç pazara sunarak çift yönlü bir tedarik kanalı oluşturmuştur.

“Biz lojistik firması değiliz; biz bir tedarikçiyiz. Ancak tedarik demek sadece ürün taşımak değil, ürünün arkasındaki emeği, hayali ve değeri doğru temsil etmektir.”

Bu bakış açısı sayesinde firma, hem küçük ve orta ölçekli üreticilere alan açmakta, hem de uluslararası alıcıların güvenini kazanmaktadır.

Ferhat Ayhan’ın Ticaret Felsefesi: “İlk Kazancınız Duruşunuz Olsun”

Ferhat Ayhan, yıllardır sürdürdüğü iş hayatında kazancı yalnızca maddi değerle ölçmeyen bir anlayışa sahip. Onun için en değerli yatırım, itibar ve sağlam karakter:

“Bir işe başlarken hep şunu sorarız: ‘Bu işin sonunda vicdanımız rahat olacak mı?’ Cevap hayırsa, ne kadar kârlı olursa olsun o iş bize uygun değildir. Çünkü bir gün her şey biter, ama iyi bir isim baki kalır.”

Aynı zamanda gençlerle sık sık bir araya gelen Ferhat Ayhan, iş hayatına atılacaklara önemli tavsiyelerde bulunuyor:

“Sabırlı olun. Sabırla kazanılan hiçbir şey kolay kaybedilmez. Bugün sizi anlatan şey, kaç iş yaptığınız değil; nasıl biri olarak anıldığınızdır.”
“Unutmayın, hızlı büyüyen ağaç rüzgârda çabuk devrilir. O yüzden kökünüz derin olsun; ticaretteki başarınız da kalıcı olsun.”

Ailede Başlayan, Topluma Açılan Bir Yolculuk

Ayhanlar Global’in bugünkü başarısının ardında yalnızca ticari hamleler değil; aile içi uyum, kardeş dayanışması ve birbirini tamamlayan güçlü roller yatıyor. Ferhat Ayhan, bu birlikteliğin sadece geçmişe saygı değil, aynı zamanda geleceğe karşı bir sorumluluk olduğunu ifade ediyor:

“Aynı sofrada büyüyen kardeşler olarak bugün aynı vizyonda yürümek bizim için hem bir nasip, hem bir görev. Bizden sonra da bu yapının değerleriyle devam etmesini istiyoruz.”

Sonuç: Sessiz, Dürüst ve Sürdürülebilir Bir Başarı Öyküsü

Ayhanlar Global, bugün Türkiye’nin dört bir yanına ürün ulaştıran, yurt dışı pazarlarda aktif rol alan, yerli üreticileri temsil eden, ithalatla iç pazara katkı sunan, aile değerleriyle kurumsallığı birleştiren güçlü bir tedarik zinciri olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Ferhat Ayhan ve kardeşleri için bu yapı sadece bir ticari organizasyon değil; geçmişten geleceğe uzanan bir emanet, ahlaki ilkelerle büyüyen bir miras, yeni nesillere güvenli bir örnek.

“Kazandıklarımızdan çok, nasıl kazandığımız bizim için önemli. Çünkü ticaret biter, raflar boşalır, hesaplar sıfırlanır… Ama iyi bir isim, bir ömür kalır.”

— Ferhat Ayhan

Continue Reading

Gündem

Davut Türkoğlu: Hizmet Sektöründe Yapay Zekayı Pulkon ile Entegre Ediyoruz

Pulkon, sunduğu yenilikçi çözümlerle sektörde fark yaratmaya devam ediyor. Güvenlik, istihdam ve entegre tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği hizmetlerle, iş dünyasına modern ve akıllı çözümler sunuyor.

Başarısının temelinde, 10 yılı aşkın sektörel deneyime sahip uzman ekibi ve ileri teknoloji odaklı vizyonu bulunan Pulkon, en güncel trendleri takip ederek fark yaratıyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarındaki akıllı çözümleri sayesinde, hem yerel hem de uluslararası müşterilerinin güvenini kazanmayı başarıyor.

Şirketin başarısının arkasındaki isim Davut Türkoğlu, “Yapay zekâ sadece teknolojik bir gelişim değil, aynı zamanda iş yapış şeklimizi dönüştüren bir güç. Pulkon olarak, bu dönüşümün iş dünyasında yarattığı değişimi en iyi şekilde değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Pulkon, yalnızca yerel pazarda değil, küresel arenada da varlık göstermek için çalışmalarını sürdürüyor. Şirketin vizyonu, yenilikçi hizmetlerini dünya çapında sunarak sektörde öncü bir konum elde etmek.

Teknolojik çözümlerle desteklenen hizmetleriyle öne çıkan Pulkon, yapay zeka tabanlı sistemler ve entegre hizmet anlayışıyla müşterilerine maksimum verimlilik sağlamayı hedefliyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği çözümler, işletmelere değer katıyor.

Davut Türkoğlu, Pulkon’un sunduğu hizmetlerin önemine vurgu yaparak, “Pulkon Güvenlik Hizmetleri, deneyimli kadrosu ve yapay zeka destekli analiz sistemleri sayesinde tehditleri önceden tespit ederek riskleri minimize ediyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl bir işletmede şüpheli aktiviteleri belirleyen sistemimiz, büyük bir maddi kaybın önüne geçti. Pulkon İnsan Kaynakları, iş ve işçi eşleştirme sürecinde yapay zeka destekli algoritmalar kullanarak doğru yetenekleri en uygun pozisyonlarla buluşturuyor. Bu sayede bir teknoloji firması, sadece iki hafta içinde ihtiyacına uygun yazılımcı ekibini oluşturdu” dedi.

Ayrıca Pulkon Entegre Tesis Yönetimi Hizmetleri, enerji tasarrufu ve operasyonel verimlilik konularında çağdaş çözümler sunuyor. Türkoğlu, “Bir otel grubu için sunduğumuz tesis yönetimi hizmetleri, operasyonel süreçlerde mükemmeliyet sağlarken misafir memnuniyetinde %25’lik bir artış kaydedilmesini sağladı” ifadelerini kullandı.

Yolculuğuna yerel bir firma olarak başlayan Pulkon, küresel bir marka olma hedefiyle ilerlemeye devam ediyor. Müşteri güvenliği, operasyonel verimlilik ve memnuniyet odaklı yaklaşımıyla modern iş dünyasına değer katan Pulkon, 2026 yılının ilk çeyreğinde uluslararası pazarda genişlemeyi planlıyor.

Continue Reading

Çok Okunanlar