Connect with us

Gündem

Sultanü’l-Vaizin: Tahir Büyükkörükçü

Bünyamin ALBAYRAK
Ahmet ÜNAL

Güzel sözlü, zarafet ve nezaket sahibi bir din görevlisi. Vaaz ve sohbetlerinde dinleyicilerine ilmi ve irfanı en güzel üslupla sunan, vaaz vermedeki mahareti sebebiyle “Sultanü’l-vaizin” olarak tanınan, vaiz ve hatipler için rol model olan öncü bir âlim, Tahir Büyükkörükçü.
Tahir Büyükkörükçü, 1925 yılında Konya’da dünyaya geldi. Babası, Körükçüler’den Marangoz Mehmed Efendi, annesi ise Dülgerzadeler’den Aliye Hanım’dır. Evin en büyüğü ve tek erkeği olan Tahir, ailesinin geçimine katkı sağlamak amacıyla Endazenin Mustafa Efendi adıyla tanınan ve ilmî yönü de olan bir kunduracının yanında çalışmaya başlar. Mustafa Efendi, ahilik anlayışının uygulaması olarak bir yandan küçük Tahir’e kunduracılık mesleğini diğer yandan da Kur’an-ı Kerim’i öğretir. Bu günlerin birinde küçük Tahir’e bir sahifelik dua metni verir ve “Evladım! Bunu ezberle!” der. Küçük Tahir, dua metnini birkaç kez okur ve hocasına geri verir. Hocası, “Evladım! Ben onu sana ezberle diye verdim.” deyince küçük Tahir, “Hocam! Ben verdiğiniz kâğıttaki dua metnini ezberledim. İsterseniz size ezbere okuyayım.” der ve başlar dua metnini okumaya. Mustafa Efendi, bu kabiliyetinden ötürü onu daha fazla sever ve onunla yakından ilgilenmeye başlar. 

Tahir Hoca, ortaokul yıllarında bir gün Kapı Camii’ne vaaz dinlemeye gider. Vaaz veren İsa Ruhi Bolay Hoca Efendi’dir. Vaazdan çok etkilenir, ellerini semaya açar ve “Ya Rabbi! Lütfeyle, ben de bu vaaz veren hoca gibi bir hoca olayım!” diye Rabbine niyazda bulunur.
Küçük Tahir’in yaptığı dua kabul olur. İsa Ruhi Bolay Hoca Efendi’nin rahle-i tedrisatında İslami ilimleri öğrenmeye başlar. Ayrıca Hacıveyiszade Mustafa Efendi’den hadis ve ahlak, Müsevvid Bülbül Mehmed Efendi’den ferâiz, Hacı Hâki Efendi’den Farsça, Hacı Haydar Efendi’den kıraat dersleri alır. Devrin önemli gönül insanları arasında yer alan Mahmud Sami Ramazanoğlu’ndan da irfan dünyasını zenginleştirir. Son Osmanlı icazet hattatlarından Fevzi Efendi’nin yazdığı icazetnamesini, devrin önde gelen hocalarından müfessir Mehmet Vehbi Efendi’nin duası ile alır.

Günlerden bir gün İsa Efendi Kapı Camii’nde vaaz vermeye başlamadan önce talebesi Tahir’i görür ve “Evladım! Kapı Camiinde benim yerime sen konuşacaksın. Seni o kürsüde görmek benim en büyük muradımdır.” der. Tahir Hoca kürsüye çıkar ve verdiği sohbet cemaat üzerinde öylesine büyük bir tesir bırakır ki sohbeti dilden dile bütün Konya’yı dolaşır. 

Bir defasında caminin birinde vaaz verirken dönemin Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki onu dinler. Ankara’ya döndüğünde “Konya’da istidatlı bir genç vaiz var. Onu Ankara’ya çağıralım, imtihan edelim, kendine bir vesika verelim de ülkemize hizmet etsin.” der. Nitekim öyle de olur. 1950 yılında imtihana giren Tahir Hoca, aynı yıl resmen göreve başlar. Tahir Hoca’nın göreve başladığı yıllar, ülkemizde imam hatip liseleri bir bir açılmaya başlar. Hacıveyiszâde Mustafa Efendi’nin girişimleriyle Konya’da da bir imam hatip okulu açılır. Tahir Hoca da açılan imam hatip lisesinde Arapça derslerine girer. Dersine girdiği öğrencilerine ise daima şu nasihati verir: “Gençler! Pardösünüzü satın kitap alın, zira pardösünün yenisini bulabilirsiniz ama önemli bir kitabı kaçırırsanız bir daha onu bulamayabilirsiniz.”

1960’lı yıllarda ülkemiz zor zamanlardan geçer. Bu yıllarda Tahir Hoca hakkında birçok tahkikat yürütülür ve neticede Konya’dan Burdur’a tayin edilir. Burada da Tahir Hoca, vaazları ve sohbetleriyle halkın gönlünde taht kurar. Tahir Hoca’nın hayatında Burdur’un ayrı bir önemi daha vardır. Zira Burdur, üstat Necip Fazıl’la tanışmasına vesile olmuştur. Konferans için Burdur’a gelen üstat, halkın övgülerle kendisinden bahsettikleri Tahir Hoca’yı yakından tanımak ister. Akşam kaldığı evde banttan onun bir vaazını dinler. Ertesi gün konferanstan sonra Tahir Hoca ile tanışır. Daha sonra hakkında şöyle bir yazı kaleme alır: “Şöhretini uzaktan duyduğum, fakat şahsiyle, eserini ve tesirini Burdur’da gördüğüm Tahir Büyükkörükçü, öteden beri vasıflarını hayalimde yaşattığım üstün din adamının hâlis örneği… Öyle ki, insan, döküm işiyle elde edilebilen bir varlık olsaydı, Tahir Hoca’yı kumda açılmış bir kalıp gibi, model diye gösterebilirdim. Bütün din adamları, madenlerinizi o kalıpta dondurup Tahir Hoca şeklinde meydana çıkın… Madde bakımından mümkün olmayan bu döküm işi, unutmayalım ki, ruh yönünden kabildir ve ruhların birbiri içinde erimesi, Allah’ın imkân âlemine bahşettiği bir keyfiyettir. O hâlde ruhlar, madenlerini yine Tahir Hoca’nın kalıbında dondurup şekillensin… Hususiyle din telkinine memur insanlar…”

1965 yılına gelindiğinde Tahir Hoca, Diyanet İşleri Başkanlığının uygun görmesiyle Konya’ya il müftüsü olarak atanır. Altı yıl devam eden müftülük yıllarının ardından 1971 yılında vaizliğe tekrar döner ve nihayetinde 1973 yılında resmî görevini tamamlayarak emekli olur. Ancak emeklilik, Tahir Hoca için bir köşeye çekildiği yıllar değildir. O, ömrünün sonuna kadar kürsülerden bir an olsun ayrılmamıştır. Sadece Konya’da değil, ülkemizin dört bir köşesinde, hatta yurtdışında irşat programları gerçekleştirir, konferanslar verir. Zira onun için konuşmak, vaaz ve sohbet etmek büyük bir sevdadır. 

Tahir Hoca, her birimize örnek olacak güzide bir hayat yaşadı. Hayatında ölçüsü hep İslam oldu. Resulüllah’ın ahlakını hayatına aktarmayı manevi feyzin ana kaynağı olarak gördü. Müminlerin duasına her zaman değer verdi. “Bir emriniz var mı efendim?” diyenlere, “Bir tek ricam var, beni duanızda unutmayınız, hocanız olarak sadece bu kadar bir yüküm var size.” der ve şu nasihatte bulunurdu: “Aman dua alın, aman dua alın, aman dua alın!” Zor şartlarda, sıkıntılı günlerde hep “Bizim Allah’ımız var. Görüyor, duyuyor, biliyor ve her şeye kâdir.” diyerek etrafını teselli ederdi. Gençleri hafızlığa teşvik eder, küçük çocuklara, “Hafız olun, âlim olun, veli olun, büyük adam olun.” diye tavsiyede bulunurdu. Bir defasında, “Doksan dokuz çocuğum olsa hepsini imam hatipte okuturdum!” demiş ve sözünü şöyle tamamlamıştır: “Her evden en az bir hafız yetiştirin ve en az bir evladınızı ilâhiyat tahsiline verin.”

Tahir Hoca, eser telif etmede de mahir bir hademe-i hayrattır. Kaleme aldığı İslam’da Edep, Mevlana ve Mesnevi Gözüyle Peygamber Efendimiz, Hakiki Vechesiyle Mevlana ve Mesnevi, Müslüman Peygamberini Tanımalısın, Mübarek Ramazan ve Oruç adlı kitapları günümüzde de istifade edilen kitaplar arasında yer almaktadır.

Tahir Hoca, hizmet aşkı ile dolu bir ömür geçirdi. Kürsülere sultan oldu, gönüllere taht kurdu. Maddi hiçbir karşılık beklemeden, dünyevi bir makama talip olmadan, insanların elinde olana asla meyletmeden sadece Allah rızası için koştu, koşturdu, çalıştı, çabaladı. Böylesine mümtaz bir ömür geçiren Tahir Büyükkörükçü, 5 Mart 2011’de aramızdan ayrıldı. Bir gün sonra ülkemizin dört bir yanından gelen binlerce seveninin gözyaşları ve hüsn-ü şahitliğiyle Kapı Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Üçler Kabristanı’na defnedildi. Yüce Rabbim Tahir Hocamıza ve onun nezdinde tüm öncü âlimlere rahmet eylesin. Makamları ali, mekânları cennet olsun!

Kaynak: Diyanet Haber

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Ferhat Ayhan; Ticarette En Doğru Yatırım, İtibardır

Babası Ali Ayhan’ın kurduğu temeller üzerine, kardeşleriyle birlikte şirketin başında duran Ferhat Ayhan; Ayhanlar Global’i güven, temsil ve ilkelerle büyütüyor.

Aileden Gelen Değerlerle Büyüyen Bir Başarı: Ferhat Ayhan ve Ayhanlar Global

İstanbul merkezli Ayhanlar Global, mutfak gereçleri ve züccaciye sektöründe Türkiye’nin dört bir yanına ve yurt dışına ürün ulaştıran, güvenin yanı sıra stratejik fiyat politikaları ve güçlü tedarik sistemiyle dikkat çeken bir toptan satış firması. Şirketin CEO’su Ferhat Ayhan, “Ticarette sadece doğru olmak yetmez, aynı zamanda dengeli olmak gerekir” diyerek, aileden gelen değerlerle şekillenen bu yapının arkasındaki vizyonu anlatıyor.

Ticaretin dili her dönemde değişir; yöntemler evrilir, araçlar dönüşür. Ancak bazı değerler vardır ki zamana karşı eskimez. Ayhanlar Global, işte bu değerler üzerine kurulu bir yapının adıdır.

İstanbul İstoç’ta faaliyet gösteren firma, mutfak gereçleri, züccaciye ürünleri ve plastik ev gereçleri başta olmak üzere geniş bir ürün yelpazesini hem yurt içi hem yurt dışı müşterileriyle buluşturmaktadır. Türkiye’nin tüm bölgelerine toptan ürün ulaştıran şirket, aynı zamanda Orta Doğu, Avrupa ve Afrika pazarlarında da aktif bir tedarikçi olarak yer almaktadır.

Fakat bu hikâyede yalnızca ticaret değil, bir aile geleneği, bir vizyon ve bir duruş var.

“Babamızın Kurduğu Değeri, Kardeşler Olarak Geleceğe Taşıyoruz”

Ayhanlar Global’in temelini atan isim, bugün şirketin CEO’su olan Ferhat Ayhan’ın babası Ali Ayhan. Şirketin şu anki yönetimi, Ferhat Ayhan ve kardeşlerinin omuzlarında yükseliyor.

“Babamız ticareti sadece alım-satım değil, bir ahlak meselesi olarak gördü. Biz de onun açtığı yolda yürürken aynı değerlere sadık kalmaya çalışıyoruz. Kurumsallıkla aile sıcaklığını harmanlayan bir yapıyız.”

Ferhat Ayhan, ticaret anlayışlarının temelinde aileden gelen sözlü mirasın önemli bir etkisi olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:

“Dedemden ve babamdan öğrendiğim bir şey var: Ticarette dürüstlük, senetten kıymetlidir. İşin büyüklüğü, vicdanın küçülmesine sebep olmamalı. O yüzden her ticari kararda aynaya bakabileceğimiz bir duruş sergilemeye gayret ediyoruz.”

Sadece Güven Değil, Stratejik Ticaret ve Fiyat Dengelemesi

Ayhanlar Global, iş dünyasında sadece güvenle değil; aynı zamanda akılcı fiyat politikaları, sektörel ihtiyaçlara uygun ürün yönetimi ve doğru arz-talep dengesiyle de öne çıkıyor.

“Bir ürünü doğru fiyata alıp, doğru noktaya ulaştırmak; hem üreticinin hem tüketicinin hakkını korumak demektir. Biz bu noktada adaletli ve sürdürülebilir bir çizgi izlemeye çalışıyoruz.”

Ferhat Ayhan’a göre ticaret, yalnızca kar etmek değil, tüm tarafların kazandığı bir denge ortamı kurmaktır. Bu yüzden şirket, sadece ürün satmıyor; pazar analizi, tedarik planlaması ve marka temsili gibi konularda da çözüm ortağı rolü üstleniyor.

Türkiye Ekonomisine Güç Veren Bir Tedarik Modeli

Ayhanlar Global, Türkiye’nin üretim gücünü iç ve dış pazarlara taşıyarak ekonomiye somut katkılar sağlayan bir yapı olarak faaliyet göstermektedir. Firma aynı zamanda yurt dışından ithal ettiği kaliteli ürünleri de iç pazara sunarak çift yönlü bir tedarik kanalı oluşturmuştur.

“Biz lojistik firması değiliz; biz bir tedarikçiyiz. Ancak tedarik demek sadece ürün taşımak değil, ürünün arkasındaki emeği, hayali ve değeri doğru temsil etmektir.”

Bu bakış açısı sayesinde firma, hem küçük ve orta ölçekli üreticilere alan açmakta, hem de uluslararası alıcıların güvenini kazanmaktadır.

Ferhat Ayhan’ın Ticaret Felsefesi: “İlk Kazancınız Duruşunuz Olsun”

Ferhat Ayhan, yıllardır sürdürdüğü iş hayatında kazancı yalnızca maddi değerle ölçmeyen bir anlayışa sahip. Onun için en değerli yatırım, itibar ve sağlam karakter:

“Bir işe başlarken hep şunu sorarız: ‘Bu işin sonunda vicdanımız rahat olacak mı?’ Cevap hayırsa, ne kadar kârlı olursa olsun o iş bize uygun değildir. Çünkü bir gün her şey biter, ama iyi bir isim baki kalır.”

Aynı zamanda gençlerle sık sık bir araya gelen Ferhat Ayhan, iş hayatına atılacaklara önemli tavsiyelerde bulunuyor:

“Sabırlı olun. Sabırla kazanılan hiçbir şey kolay kaybedilmez. Bugün sizi anlatan şey, kaç iş yaptığınız değil; nasıl biri olarak anıldığınızdır.”
“Unutmayın, hızlı büyüyen ağaç rüzgârda çabuk devrilir. O yüzden kökünüz derin olsun; ticaretteki başarınız da kalıcı olsun.”

Ailede Başlayan, Topluma Açılan Bir Yolculuk

Ayhanlar Global’in bugünkü başarısının ardında yalnızca ticari hamleler değil; aile içi uyum, kardeş dayanışması ve birbirini tamamlayan güçlü roller yatıyor. Ferhat Ayhan, bu birlikteliğin sadece geçmişe saygı değil, aynı zamanda geleceğe karşı bir sorumluluk olduğunu ifade ediyor:

“Aynı sofrada büyüyen kardeşler olarak bugün aynı vizyonda yürümek bizim için hem bir nasip, hem bir görev. Bizden sonra da bu yapının değerleriyle devam etmesini istiyoruz.”

Sonuç: Sessiz, Dürüst ve Sürdürülebilir Bir Başarı Öyküsü

Ayhanlar Global, bugün Türkiye’nin dört bir yanına ürün ulaştıran, yurt dışı pazarlarda aktif rol alan, yerli üreticileri temsil eden, ithalatla iç pazara katkı sunan, aile değerleriyle kurumsallığı birleştiren güçlü bir tedarik zinciri olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Ferhat Ayhan ve kardeşleri için bu yapı sadece bir ticari organizasyon değil; geçmişten geleceğe uzanan bir emanet, ahlaki ilkelerle büyüyen bir miras, yeni nesillere güvenli bir örnek.

“Kazandıklarımızdan çok, nasıl kazandığımız bizim için önemli. Çünkü ticaret biter, raflar boşalır, hesaplar sıfırlanır… Ama iyi bir isim, bir ömür kalır.”

— Ferhat Ayhan

Continue Reading

Gündem

Davut Türkoğlu: Hizmet Sektöründe Yapay Zekayı Pulkon ile Entegre Ediyoruz

Pulkon, sunduğu yenilikçi çözümlerle sektörde fark yaratmaya devam ediyor. Güvenlik, istihdam ve entegre tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği hizmetlerle, iş dünyasına modern ve akıllı çözümler sunuyor.

Başarısının temelinde, 10 yılı aşkın sektörel deneyime sahip uzman ekibi ve ileri teknoloji odaklı vizyonu bulunan Pulkon, en güncel trendleri takip ederek fark yaratıyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarındaki akıllı çözümleri sayesinde, hem yerel hem de uluslararası müşterilerinin güvenini kazanmayı başarıyor.

Şirketin başarısının arkasındaki isim Davut Türkoğlu, “Yapay zekâ sadece teknolojik bir gelişim değil, aynı zamanda iş yapış şeklimizi dönüştüren bir güç. Pulkon olarak, bu dönüşümün iş dünyasında yarattığı değişimi en iyi şekilde değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Pulkon, yalnızca yerel pazarda değil, küresel arenada da varlık göstermek için çalışmalarını sürdürüyor. Şirketin vizyonu, yenilikçi hizmetlerini dünya çapında sunarak sektörde öncü bir konum elde etmek.

Teknolojik çözümlerle desteklenen hizmetleriyle öne çıkan Pulkon, yapay zeka tabanlı sistemler ve entegre hizmet anlayışıyla müşterilerine maksimum verimlilik sağlamayı hedefliyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği çözümler, işletmelere değer katıyor.

Davut Türkoğlu, Pulkon’un sunduğu hizmetlerin önemine vurgu yaparak, “Pulkon Güvenlik Hizmetleri, deneyimli kadrosu ve yapay zeka destekli analiz sistemleri sayesinde tehditleri önceden tespit ederek riskleri minimize ediyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl bir işletmede şüpheli aktiviteleri belirleyen sistemimiz, büyük bir maddi kaybın önüne geçti. Pulkon İnsan Kaynakları, iş ve işçi eşleştirme sürecinde yapay zeka destekli algoritmalar kullanarak doğru yetenekleri en uygun pozisyonlarla buluşturuyor. Bu sayede bir teknoloji firması, sadece iki hafta içinde ihtiyacına uygun yazılımcı ekibini oluşturdu” dedi.

Ayrıca Pulkon Entegre Tesis Yönetimi Hizmetleri, enerji tasarrufu ve operasyonel verimlilik konularında çağdaş çözümler sunuyor. Türkoğlu, “Bir otel grubu için sunduğumuz tesis yönetimi hizmetleri, operasyonel süreçlerde mükemmeliyet sağlarken misafir memnuniyetinde %25’lik bir artış kaydedilmesini sağladı” ifadelerini kullandı.

Yolculuğuna yerel bir firma olarak başlayan Pulkon, küresel bir marka olma hedefiyle ilerlemeye devam ediyor. Müşteri güvenliği, operasyonel verimlilik ve memnuniyet odaklı yaklaşımıyla modern iş dünyasına değer katan Pulkon, 2026 yılının ilk çeyreğinde uluslararası pazarda genişlemeyi planlıyor.

Continue Reading

Gündem

Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu Kuruldu!

Ankara’da bir araya gelen 11 sendika, kamu çalışanlarının hak kayıplarına karşı ortak mücadele etmek amacıyla Bağımsız Kamu Emekçileri Platformu’nu kurduklarını duyurdu.

Kamu çalışanlarının yaşadığı ekonomik ve sosyal hak kayıplarına dikkat çekmek amacıyla bir açıklama yayımlayan BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN, TÖBSEN ve TÖS sendikaları, yıllardır çözülemeyen sorunlara çözüm üretmek ve gerçek sendikacılık anlayışını güçlendirmek için güçlerini birleştirdi.

Platform adına yapılan açıklama şöyle; 

Basına ve Kamuoyuna,

Yaşadığımız süreçte, memurların başta ekonomik kayıplar olmak üzere ciddi hak kayıpları yaşadığı ortadadır. En son yapılan maaş zammında da görüldüğü üzere, memurlar yoksulluk sınırında yaşamaya zorlanmaktadır. Daha da vahim olan ise, iktidarın bu durumu sözde sendikalar üzerinden, özünde ise iktidarın arka bahçesine dönüşmüş yapılardan faydalanarak gerçekleştirmesidir.

Bizler, bu ülkenin üreten, halkını ve vatanını seven, Cumhuriyet değerlerini sahiplenen ve halkın refah içinde yaşamasını isteyen sendikalarız. Sendikaların görevi, üyelerinin mesleki, sosyal, özlük ve ekonomik haklarını savunmaktır. Ancak gelinen noktada, özellikle siyasi aidiyetler üzerinden sendikacılık yapanlar, halkın üreten gücünü sefalet yaşamına mahkûm etmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır.

Ayrıca, tüm iş kollarında memurların yıllardır kemikleşmiş ve bir türlü çözüme kavuşturulamayan sorunlar yaşadığı açıktır. Bizler, aşağıda isimleri yer alan sendikalar olarak, kamu emekçilerinin kalıcı hale gelmiş sorunlarının çözümü ve bundan sonra yaşanabilecek sorunlara karşı ortak bir irade oluşturmak, gerçek sendikal mücadeleyi büyütmek amacıyla bir araya geldik. Ankara’da yaptığımız toplantı sonucunda, İlkeli Birliktelik ışığında Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu adıyla bir platform kurduğumuzu ilan ediyoruz.

Ayrıca belirtmek isteriz ki, bu ülkede işçiler, emekliler, memurlar ve hatta işsizler birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Dolayısıyla platformumuz, tüm emek kesiminin sesi olacaktır.

Saygılarımızla,

BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN,TÖBSEN, TÖS

BAĞIMSIZ KAMU EMEKÇİLERİ PLATFORMU YÜRÜTME KURULU

Continue Reading

Çok Okunanlar