Connect with us

Gündem

Bir direniş abidesi: İzzeddin El-Kassam

Koray ŞERBETÇİ

Tam iki yüz elli kişi kırk gündür, İskenderiye Limanı’nda bekliyorlardı. Hedefleri Libya’ya gitmek ve savaşmaktı. Vaiz İzzeddin el-Kassam tarafından toplanan bu Suriyeli Müslüman gönüllüler Libya’da kime karşı savaşacaktı?

Aslında hikâye 1911’de başlamıştı.

28 Eylül 1911 tarihinde İtalya Hükûmeti Osmanlı Hariciye Nezaretine tuhaf bir nota gönderdi. Notada özetle: Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp ve Bingazi’nin ilerlemesi için hiçbir şey yapmadığı, bu bölgenin İtalya kıyılarına yakınlığı dolayısıyla kendileri için hayati önem taşıdığı bölgeye medeniyet götürülmesinin zorunlu olduğu, fakat bu konudaki İtalyan görüş ve fikirlerinin Osmanlı Devleti tarafından tasvip edilmediği ve İtalya’nın buradaki teşebbüslerinin inatla engellendiği, şimdi Osmanlı Devleti’nin İtalya ile kendi menfaatlerine ters düşmeyecek bütün iktisadi imkânları vermeye hazır olduğu ancak İtalya hükûmetinin geçmişte yapılanları göz önüne alarak buna güvenmediği belirtiliyor ve İtalya’nın Trablusgarp ve Bingazi’yi askerî işgale karar verdiği, bundan başka çarelerinin kalmadığı ve buradaki Osmanlı memurlarının işgale muhalefet etmemeleri isteniyordu. 

Osmanlı hükûmeti notaya sert bir yanıt verdi ve ardından İtalya Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti.

Osmanlı Devleti Libya’ya ne denizden donanma ne karadan asker sevk edebiliyordu. Ama Libya bir vatan toprağıydı ve savunulmalıydı. Durumu bilen gönüllü subaylar öne çıktı. Kılık ve kimlik değiştirerek bir yoldan Libya’ya ulaştılar. Libya’daki yerli aşiretler, Osmanlı subaylarının emir ve komutasında işgalci İtalyanlara karşı mukaddes bir savunma başlattılar.

İşte tam bu sırada Libya’dan çok uzakta, o zamanlar bir Osmanlı beldesi olan Suriye’de genç bir vaiz Suriye’deki ahaliyi İtalyan işgaline karşı tepki vermeye çağırmıştı. Önce düzenlediği gösteri hareketleriyle adını duyurdu. Ardından halkı silahlı mücadeleye ve Libya’ya gönüllü asker olmaya çağırdı. Bununla da yetinmedi, Libya’da savaşan Türk subaylar ve yerli aşiretler için para toplamaya girişti. Dahası Osmanlı askerlerini desteklemek için bir de marş yazdı.

Peki, kimdi İzzeddin el-Kassam?

İzzeddin el-Kassam, Suriye’de Lazkiye’nin güneydoğusunda bir liman şehri olan Cebele’de doğdu. Babası bir medresede müderris ve mahkeme üyesiydi. Medrese âlimliğinin yanı sıra mutasavvıf yönü de vardı. Kendisi Kadirî tarikatının o bölgedeki mürşidi olarak tanınıyordu. Böyle bir baba tarafından yetiştirilen İzzeddin, on dört yaşında iken kardeşi Fahreddin ile birlikte Kahire’ye El-Ezher’e gitti ve 1909’a kadar süren eğitimi sırasında Muhammed Abduh ve Muhammed b. Abdülmalik el-Alemî gibi hocalardan ders gördü.  M. Reşid Rıza, İzzeddin Alemüddin et-Tenûhî, Züheyr eş-Şâvîş ve Ali et-Tantavî gibi şahsiyetlerle dostluk kurdu. Cebele’ye döndükten sonra babasının medresesine müderris oldu. Aynı zamanda Mansûrî ve İbrâhim b. Edhem camilerinde de vaizlik görevi üstlendi. Fakat onun karakteri bir başkaydı. Sadece âlimlik yoluyla yetinmiyordu. Çünkü onun hayata atıldığı yıllar bütün İslam dünyasının alev alev yandığı, dört bir yandan kuşatıldığı ve mevzi kaybettiği yıllardı. Bu nedenle sarsılan ve işgal edilen İslam beldelerinin hâli İzeddin el-Kassam’ın içindeki hamleci ruhu tutuşturdu.

Sömürgeciliğe karşı direniş

Aslında bir müderris ve vaiz olan İzzeddin, 1911 yılından itibaren sadece rahle başında ve vaaz kürsüsünde oturamayacağını anlamıştı. İtalyanların Libya’yı işgaline karşı halkı bilinçlendirmek için canla başla çalışmış nihayetinde topladığı gönüllülerle İskenderiye Limanı’nda kırk gün beklemişlerdi. Fakat bu kadar bekledikten sonra Balkan Savaşı’nın çıkması ve İtalyanlarla bir anlaşmaya varılması üzerine cepheye gidemeden geri döndü. Ama bela fırtınası dinmiyordu. Çok geçmeden I. Dünya Savaşı başladı. İzzeddin bir Osmanlı vatandaşı olarak doğrudan Osmanlı ordusu saflarında çarpışmak üzere müracaat etti. Bunun üzerine askerî eğitimden geçirildikten sonra cephede garnizon imamı olarak görevlendirildi.

Ama savaş Osmanlı aleyhine bitmişti. Sömürgeci kuvvetler Osmanlı Devleti’ni askerî anlamda mağlup edince tüm toprakları yağmaya giriştiler. Bu hengâmede Anadolu kendi varlığını kurtarmak için bir millî mücadeleye başlamıştı. Aynı millî kıpırdanış Fransız pençesine düşen Suriye’de de başladı. Tabi yine en önde gidenler arasında İzzeddin vardı.

Suriye’de direniş
Suriye’nin Osmanlı Devleti’nden ayrılması meselesi ortaya çıkınca Cebele’ye döndü ve gönüllülerden bir halk ordusu oluşturdu. Savaşın ardından Fransızlar Suriye’ye yerleştiğindeyse Ömer el-Baytar ile birlikte direniş hareketine başladı. İzzeddin el-Kassam ve mücahitleri Suriye’de Fransızlara karşı cihada başladılar. Öyle ki Fransızlar ancak Sihyon bölgesinde tutunabiliyorlardı. Hatta Şam, Fransızların eline geçinceye kadar Fransızlara büyük kayıplar verdirdiler. Ama Suriye’nin kurtarılması için mücadele etmeye ve halkı örgütlemeye başlayan el-Kassam, gıyabında ölüm cezasına çarptırıldı. Fransızların askerî anlamda avantajlı konuma gelmesiyle 1922’de Suriye’yi terk etmek zorunda kaldı ve o zaman Filistin topraklarında olan Hayfa kenti yakınlarında bir köye yerleşti. 

Hayfa’da bir yandan direnişi sürdürürken bir yandan da ders vermeye devam etti. İzzeddin el-Kassam 1926’da Cem‘iyyetü’ş-Şübbâni’l-Müslimîn (Genç Müslümanlar Birliği) adlı bir teşkilata katıldı ve bir süre sonra da başkanlığına seçildi. Bu sırada Osmanlı sonrası Ortadoğu’da ama bilhassa Filistin bölgesinde yeni bir gaile ortaya çıkıyordu. Bu gaile İngiltere himayesindeki Siyonizm idi. Bu vesileyle köyleri dolaşmaya başladı, İngiliz işgaline ve siyonist harekete karşı halkı bilgilendirmek için çaba gösterdi. Özellikle Filistin’de Yahudilere arazi satılmasına şiddetle karşı çıkarak bunun önlenmesini istedi. Çevresinde toplananları dağınıklıktan kurtararak bir ideale bağlı biçimde teşkilatlandırdı. Bu sırada Filistin’de daha sonra ismi efsaneleşecek olan ve Filistin millî mücadelesine önderlik eden Kudüs Müftüsü Hacı Emin el-Hüseyni ile tanıştı. Ama İzzeddin sadece vaaz ve irşat yoluyla insanları mücadeleye hazırlamakla yetinmeyecekti. Kendisi de bilfiil hazırlıkları başlattı. Bu hazırlık döneminde bir yandan samimi bir şekilde savaşa katılacak eleman yetiştiriyor bir yandan da teçhizat ve maddi kaynak temin etmeye çalışıyordu

Siyonizme karşı duruş

İzzeddin el-Kassam, Filistin üzerine çöken kara bulutların farkındaydı. Önce Filistin’i kurtarmak için mücadele edilecek hedefi daha net ve somut hâle getirdi. Ona göre Siyonizm, İngiliz manda idaresi tarafından desteklendiği için esas mücadele İngilizlere karşı yürütülmeliydi. Dolayısıyla genel bir mücadele için hazırlıklarını tamamladıktan sonra anlamlı bir tarihte yani Balfour Deklarasyonu’nun yıldönümünde hareketi başlattı. 

İzzeddin’in kurduğu bu birliğe Şeyh Kassam’ın ismine nispetle “Kassamiler” denilmekteydi. Kassamiler, Hayfa’da ve Filistin’in kuzeyinde sömürgecilere karşı çok başarılı mücadeleler verdiler. Bundan dolayı da Müslüman halk kendilerini çok önemsiyordu. Bu hareket İngilizlerin ve Siyonistlerin gözlerini korkutmuştu. Çünkü İzzeddin el-Kassam’ın savaşçıları çalışmalarını öyle gizli yürütüyorlardı ki İngilizler ne kadar uğraşsalar da bir türlü izlerini bulamıyorlardı. Doğal olarak bu, Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını destekleyen İngiltere’yi çok rahatsız ediyordu. 

Ve şehitlik

İzzeddin el-Kassam, 1935’te beraberindeki birliğiyle birlikte silah eğitimi için Cenin yakınlarındaki Ya’bed dağına çıktığı sırada İngiliz işgalcilere casusluk yapan biri tarafından ihbar edildi. Bunu haber alan İngiliz işgalciler, ellerine geçen bu fırsatı hemen değerlendirmek istediler. Harekete geçen beş yüz kişilik ve tam donanımlı bir İngiliz askerî birliği onu karadan ve havadan kuşattı.

İngilizler önce kendisine teslim olması çağrısında bulundular. Ancak İzzeddin el-Kassam ve beraberindekiler teslim olmayı değil karşı koymayı tercih ettiler. İngilizlere karşı böylesine cesurca karşı duran İzzeddin el-Kassam’ın yanında sadece on dört savaşçı vardı.
Şafak sökerken başlayan çatışma neredeyse öğlene kadar devam etti. Ama olmadı. Takvimler 19 Kasım 1935 tarihini gösterirken İzzeddin el-Kassam şehit düştü.

İzzeddin’in şehit düştüğü haberi, uğrunda m ücadele ettiği tüm Filistinlileri derinden yaraladı. Adı âdeta efsaneleşen bu cesur savaşçı ve muteber İslam âlimine karşı yapılacak tek bir şey kalmıştı; cenazesini ona uygun bir biçimde kaldırmak. Öyle de oldu.
Cenazesinde on binlerce Müslüman ona son vazifesini yaptı. Eller üzerinde Bacur şehitliğine defnedilmek üzere götürülürken böyle bir kalabalıktan ürken İngilizler zor kullanarak topluluğu dağıtmak istediler. Ancak işgalcilere karşı tepeden tırnağa öfkeyle dolu Filistinli Müslümanlar direndiler. İngiliz askerleriyle Müslümanlar arasında çatışma çıktı.

Peki, İzzeddin el-Kassam mücadele içinde geçen hayatıyla geride ne bırakmıştı?

Onun mücadelesi Filistin halkı için âdeta bir meşale olmuştu. İzzeddin, yaşarken olduğu gibi ölümünden sonra da mücadeleci kişiliği ve ismiyle Filistin halkını harekete geçirecek bir sembol hâline gelmişti. 1936’da gerçekleşen büyük direnişin şartlarını kendisi hazırladığı gibi, XX. asır boyunca Filistinlileri ruh ve zihin bakımından da manevi şahsiyetiyle her zaman diri tutmuş ve bu yolda ilerleyenlere cesaret kazandırmıştı.

Kaynak: Diyanet Haber

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gündem

Davut Türkoğlu: Hizmet Sektöründe Yapay Zekayı Pulkon ile Entegre Ediyoruz

Pulkon, sunduğu yenilikçi çözümlerle sektörde fark yaratmaya devam ediyor. Güvenlik, istihdam ve entegre tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği hizmetlerle, iş dünyasına modern ve akıllı çözümler sunuyor.

Başarısının temelinde, 10 yılı aşkın sektörel deneyime sahip uzman ekibi ve ileri teknoloji odaklı vizyonu bulunan Pulkon, en güncel trendleri takip ederek fark yaratıyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarındaki akıllı çözümleri sayesinde, hem yerel hem de uluslararası müşterilerinin güvenini kazanmayı başarıyor.

Şirketin başarısının arkasındaki isim Davut Türkoğlu, “Yapay zekâ sadece teknolojik bir gelişim değil, aynı zamanda iş yapış şeklimizi dönüştüren bir güç. Pulkon olarak, bu dönüşümün iş dünyasında yarattığı değişimi en iyi şekilde değerlendiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Pulkon, yalnızca yerel pazarda değil, küresel arenada da varlık göstermek için çalışmalarını sürdürüyor. Şirketin vizyonu, yenilikçi hizmetlerini dünya çapında sunarak sektörde öncü bir konum elde etmek.

Teknolojik çözümlerle desteklenen hizmetleriyle öne çıkan Pulkon, yapay zeka tabanlı sistemler ve entegre hizmet anlayışıyla müşterilerine maksimum verimlilik sağlamayı hedefliyor. Güvenlik, istihdam ve tesis yönetimi alanlarında geliştirdiği çözümler, işletmelere değer katıyor.

Davut Türkoğlu, Pulkon’un sunduğu hizmetlerin önemine vurgu yaparak, “Pulkon Güvenlik Hizmetleri, deneyimli kadrosu ve yapay zeka destekli analiz sistemleri sayesinde tehditleri önceden tespit ederek riskleri minimize ediyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl bir işletmede şüpheli aktiviteleri belirleyen sistemimiz, büyük bir maddi kaybın önüne geçti. Pulkon İnsan Kaynakları, iş ve işçi eşleştirme sürecinde yapay zeka destekli algoritmalar kullanarak doğru yetenekleri en uygun pozisyonlarla buluşturuyor. Bu sayede bir teknoloji firması, sadece iki hafta içinde ihtiyacına uygun yazılımcı ekibini oluşturdu” dedi.

Ayrıca Pulkon Entegre Tesis Yönetimi Hizmetleri, enerji tasarrufu ve operasyonel verimlilik konularında çağdaş çözümler sunuyor. Türkoğlu, “Bir otel grubu için sunduğumuz tesis yönetimi hizmetleri, operasyonel süreçlerde mükemmeliyet sağlarken misafir memnuniyetinde %25’lik bir artış kaydedilmesini sağladı” ifadelerini kullandı.

Yolculuğuna yerel bir firma olarak başlayan Pulkon, küresel bir marka olma hedefiyle ilerlemeye devam ediyor. Müşteri güvenliği, operasyonel verimlilik ve memnuniyet odaklı yaklaşımıyla modern iş dünyasına değer katan Pulkon, 2026 yılının ilk çeyreğinde uluslararası pazarda genişlemeyi planlıyor.

Continue Reading

Gündem

Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu Kuruldu!

Ankara’da bir araya gelen 11 sendika, kamu çalışanlarının hak kayıplarına karşı ortak mücadele etmek amacıyla Bağımsız Kamu Emekçileri Platformu’nu kurduklarını duyurdu.

Kamu çalışanlarının yaşadığı ekonomik ve sosyal hak kayıplarına dikkat çekmek amacıyla bir açıklama yayımlayan BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN, TÖBSEN ve TÖS sendikaları, yıllardır çözülemeyen sorunlara çözüm üretmek ve gerçek sendikacılık anlayışını güçlendirmek için güçlerini birleştirdi.

Platform adına yapılan açıklama şöyle; 

Basına ve Kamuoyuna,

Yaşadığımız süreçte, memurların başta ekonomik kayıplar olmak üzere ciddi hak kayıpları yaşadığı ortadadır. En son yapılan maaş zammında da görüldüğü üzere, memurlar yoksulluk sınırında yaşamaya zorlanmaktadır. Daha da vahim olan ise, iktidarın bu durumu sözde sendikalar üzerinden, özünde ise iktidarın arka bahçesine dönüşmüş yapılardan faydalanarak gerçekleştirmesidir.

Bizler, bu ülkenin üreten, halkını ve vatanını seven, Cumhuriyet değerlerini sahiplenen ve halkın refah içinde yaşamasını isteyen sendikalarız. Sendikaların görevi, üyelerinin mesleki, sosyal, özlük ve ekonomik haklarını savunmaktır. Ancak gelinen noktada, özellikle siyasi aidiyetler üzerinden sendikacılık yapanlar, halkın üreten gücünü sefalet yaşamına mahkûm etmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır.

Ayrıca, tüm iş kollarında memurların yıllardır kemikleşmiş ve bir türlü çözüme kavuşturulamayan sorunlar yaşadığı açıktır. Bizler, aşağıda isimleri yer alan sendikalar olarak, kamu emekçilerinin kalıcı hale gelmiş sorunlarının çözümü ve bundan sonra yaşanabilecek sorunlara karşı ortak bir irade oluşturmak, gerçek sendikal mücadeleyi büyütmek amacıyla bir araya geldik. Ankara’da yaptığımız toplantı sonucunda, İlkeli Birliktelik ışığında Bağımsız Kamu Sendikaları Platformu adıyla bir platform kurduğumuzu ilan ediyoruz.

Ayrıca belirtmek isteriz ki, bu ülkede işçiler, emekliler, memurlar ve hatta işsizler birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Dolayısıyla platformumuz, tüm emek kesiminin sesi olacaktır.

Saygılarımızla,

BAK-SEN, BİZİM SEN, DEB-SEN, DES, EĞİTİM SÖZ SEN, HEP-SEN, LİYAKAT SEN, SAY-SEN, ÜNİ-PER-SEN,TÖBSEN, TÖS

BAĞIMSIZ KAMU EMEKÇİLERİ PLATFORMU YÜRÜTME KURULU

Continue Reading

Gündem

FETÖCÜ Erkan BOZKURT SIRRA KADEM BASTI

FETÖ ile ilgili neredeyse hergün onlarca operasyon oluyor .Bir türlü bitmek bilmeyen örgüt kan kaybetsede varligini sürdürmeye devam ediyor .50 sene boyunca Türkiye nin her tarafını, her kurum ve devlet yapısını bir örümcek agi gibi sarmalayıp ele geçiren FETÖ, yeniden ayağa kalkmaya calışıyor .15 temmuz hain darbe girişiminden sonra dağılma sürecine giren ve devlet kurumlarında kan kaybeden FETÖ ,kaybettiği eski gücünü ve itibarını yeniden kazanmak için Altın nesil ve Yeniden Diriliş yapılanması içerisine girdi. Özellikle AKP iktidarına muhalif genç nesil FETÖ‘nün sahte yüzüne hala kanmaya devam ediyor .Bu yeni yapılanmanın aktörlerinden biri de Erkan BOZKURT . Özellikle genç nesli FETÖ içerisine çekmeye çalışan ve muhalif tarafın Z kuşağını hedef olarak seçen Zanlı ve aynı mihvalde birlikte hareket ettikleri bir çok şüpheli şahıs hakkında açılan soruşturmalar tüm hızıyla devam ediyor. Türk polisinin ihbar ve gizli tanik beyanları sonucu harekete geçmesiyle Fetönün yeni Altın Nesil yapılanması ve Yeniden Diriliş oluşumu deşifre oldu .Gecen hafta birçok ilde yapılan FETÖ Operasyonunda onlarca FETÖ  üyesi hakkında gözaltı kararı verilmiş ve büyük bir kısmı yakalanmış ve tutuklanmıştı. Cezaevinde bulunan Fetöcülerin ailelerine maddi ve manevi destek de verdiği polis kayıtlarına geçen   Zanlının bugün Evinde yapılan aramada örgüt mensupları için paketlenmiş gıda ve yine döviz bazında bir miktar para ele geçirildi. Örgüt mensuplarından himmet adı altında para toplayan Zanlı henüz bulunamadı.

Continue Reading

Çok Okunanlar